Gökalp Şentürk

Tarih: 18.02.2025 08:13

Türkiye’nin Diplomasisi ve Ruanda’nın Güç Oyunu

Facebook Twitter Linked-in


Son günlerde Afrika’nın kalbinde büyük bir hareketlilik yaşanıyor. Ruanda, komşusu Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DKC) ile yeni bir çatışmaya girişti ve sahadaki üstünlüğüyle büyük toprak kazanımları elde etti. Bu gelişme, özellikle Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame’nin Türkiye ziyaretinden hemen sonra gerçekleşmesiyle dikkat çekiyor.

Peki, bu gelişmeler ne anlama geliyor? Türkiye’nin diplomasi trafiğiyle bir bağlantısı var mı? Ve en önemlisi, Türkiye ile görüşen liderler neden daha cesur ve agresif bir politika izliyor?

Türkiye’nin Diplomasi Etkisi mi?

Türkiye son yıllarda Afrika ile ilişkilerini ciddi anlamda güçlendirdi. Savunma sanayii, tarım, teknoloji ve eğitim alanlarında yaptığı işbirlikleri, Afrika’daki birçok ülke için Türkiye’yi önemli bir ortak haline getirdi. Türkiye’nin Ruanda ile savunma ve ticaret alanlarında işbirliği yaptığı biliniyor. Özellikle Bayraktar SİHA’larının Afrika’daki etkisi göz önüne alındığında, bu tür temasların askeri anlamda cesaret verici olabileceği düşünülüyor.

Ruanda’nın DKC’ye yönelik saldırısının zamanlaması, bazı çevrelerde “Türkiye’de bir tür güvence mi aldı?” sorusunu gündeme getiriyor. Fakat Türkiye’nin doğrudan bu çatışmaya taraf olduğu veya bir destek sunduğuna dair herhangi bir resmi açıklama yok. Ancak uluslararası ilişkilerde psikolojik üstünlük ve diplomatik destek de en az askeri yardımlar kadar önemli olabilir.

Ruanda’nın Hesapları ve Afrika’nın Yeni Dengesi

Ruanda’nın DKC ile olan gerilimi yeni değil. Bölgedeki Tutsi-Hutu etnik meseleleri, tarihsel soykırımlar, isyancı grupların varlığı ve zengin maden yatakları bu iki ülkeyi sürekli bir çatışma sarmalına sokuyor. DKC, zengin doğal kaynaklara sahip olmasına rağmen iç karışıklıklarla mücadele ederken, Ruanda daha organize ve askeri anlamda daha etkili bir ülke olarak öne çıkıyor.

Bu çatışmanın arkasında Ruanda’nın ekonomik ve stratejik çıkarları yatıyor. DKC’nin doğu bölgeleri, altın, kobalt ve koltan gibi kritik madenleri barındırıyor. Küresel teknoloji devlerinin üretimde ihtiyaç duyduğu bu madenler, Ruanda için büyük bir ekonomik fırsat demek. Dolayısıyla, Türkiye ile yapılan anlaşmaların askeri kapasiteyi artırma yönünde etkisi olmuş olabilir.

Türkiye ve Afrika: Yeni Bir Güç Merkezi mi?

Türkiye, Afrika’da Batılı ülkelerden farklı bir yaklaşım sergiliyor. Sömürgeci geçmişi olmaması, ekonomik işbirliği yerine “eşit ortaklık” modeliyle hareket etmesi, Afrika’da sempatiyle karşılanıyor. Son yıllarda Somali’den Libya’ya, Sudan’dan Nijerya’ya kadar birçok Afrika ülkesinde Türk askeri varlığı veya savunma sanayii ürünleri dikkat çekiyor.

Bu bağlamda, Türkiye ile görüşen liderlerin, uluslararası arenada daha özgüvenli hareket ettiği görülüyor. Erdoğan’ın diplomatik masadaki etkisi, savunma sanayiinin sunduğu alternatifler ve ekonomik işbirlikleri, bazı ülkelerin daha bağımsız kararlar almasına yardımcı olabilir. Ancak Türkiye’nin doğrudan bir savaşa taraf olması gibi bir durumdan söz etmek için elimizde somut bir kanıt yok.

Sonuç: Ruanda’nın Gücü ve Türkiye’nin Rolü

Ruanda’nın DKC’ye karşı askeri başarısı, bölgedeki güç dengelerini sarsabilecek bir gelişme. Türkiye’nin bu denklemde doğrudan bir rolü var mı, bilinmez; ancak diplomasi masasında yapılan anlaşmaların ve görüşmelerin, devletlerin kararlarını şekillendirdiği aşikâr.

Türkiye’nin Ruanda ile olan ilişkisi, Afrika’daki etkisini artırmaya devam edecek gibi görünüyor. Ancak bu durum, sadece ekonomik işbirliği ile mi sınırlı kalacak, yoksa jeopolitik bir eksen değişikliğine mi işaret edecek, önümüzdeki süreçte daha net göreceğiz.

Afrika’da güç dengeleri değişiyor. Türkiye bu değişimin neresinde olacak, hep birlikte izleyip göreceğiz.

Strateji Uzmanı 
Gazeteci Yazar 
Gökalp Şentürk


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —