Vedat Kan

Tarih: 25.10.2023 20:13

Kız evi ortalığı süpürmeye başlasa mı acaba?

Facebook Twitter Linked-in

 

Yazayım mı, yazmayayım mı diye çok düşündüm. 

Hatta iki gündür düşünüyorum desem yeridir. 

Arkadaşlar bana haydi sen de gel dedikleri vakit, olacakları aynen söylemiştim onlara ama beni dinlemediler ki.

Masal anlatacaklar, dedim.

Susmamak için konuşacaklar, dedim.

Hatta;

Havadan sudan konuşacaklar, dedim.

Birbirlerini şakşaklayacaklar, dedim. 

Dedim de dedim, 

Ama onlar bıkmadan gel dediler, kalktık gittik. İyi ki de gitmişiz; aslında uzun zamandır görmediğimiz bir manzarayla karşılaştık…

Kalabalık vardı, curcuna vardı, muhabbet vardı, gösteriş vardı, ikram vardı, değme tiyatroculara taş çıkaracak rol yapmalar vardı, konu mankenleri vardı, vardı da vardı. 

Olmayan ne vardı peki? 

Onu seçimlere doğru ömrümüz yeterse birazcık abartarak yazacağım. Biraz da biz abartalım bazı şeyleri değil mi? Siyasetçiler abartınca bir şey olmuyor, bürokratlar abartınca bir şey olmuyor,  yandaş veya şakşakçılar abartınca bir şey olmuyor da biz abartınca mı sıkıntı oluyor. 

Onu o zaman göreceğiz. 

STK Temsilcilerinden tutun da, iş insanlarımıza varana kadar kimler yoktu ki… 

İşin içerisinde Acun olunca bana göre az bile yapmışlar. “Ilıcalı” soyadı kime ne anlatır bilmem ama bu şehrin bu soyada karşı gerçek manada bir “vefa” borcu hep vardır. Sosyal yaşantı ve sivil toplum uzantısında, siyaset uzantısında, iş hayatı uzantısında bu soyadı olan insanlar bu şehire gerçekten bir şeyler katmaya çalışmışlardır. Gerçekleri bilenler susmayıp, bilmeyenlere anlatsalar sıkıntı olmayacak ta, iş orada karışıyor işte.

Acun’un bu şehre sağladığı katma değerin, manevi hesabını dahi yapamayacak olanların; maddi hesabına aklını yorması elbette ki “züğürtlüğümüz” dendir. 

Acun’un bu şehir için attığı adımların, nerelere gittiğini göremeyecek kadar kör oluşumuzun izahı zaten yok.

Böyle bir değerden faydalanamama durumuna ben sadece ve sadece içten ağlayıp, dıştan gülerim…

O gün orada açılışı yapılan yerin istihdam ve ilimizin ekonomisine maddi getirisinin ne olduğu inanın umurumda değil. Nasıl olsa biliyorum ki Acun istesin bu şehirde ona açılmayacak kapı, ona serilmeyecek halı daha imal edilmedi. O yüzden bu yapılanlar, yapılacak olanların teminatı olarak sayılabilir. 

Hem zaten kendileri de bu yönde bir şeyler vaat ettiler.

Siz istihdamın artmasını istiyor iseniz, oradaki kalabalık ile birlikte fire vermeden Acun dâhil, Ankara’ya Beştepeye gidecektiniz. Hazır şehirden çıkmıştık,  hazır Ankara yolu üzerindeydik ve yeteri kadar da araç var idi. 

İlk kez böylesi bir araya gelmişiz, sıkışır giderdik ne olacak?

Niye mi?

Onu da ben söyleyeyim o zaman. 

Bu kadar tantana neden yapıldı?

Bir iş yeri açılışı için. İmalat sanayimize bir katma değer katıldığı için, üretim çarklarımızın çalışmasının sevinci için.

Daha sayayım mı?

Yok, saymadan hemen balıklama konuya gireyim. Sanayi ve imalatın gelişmesinin tek şartı 6. Teşvik Bölgesinde kalıcı olarak alınmamız değil miydi? İşte hazır fırsatı yakalamıştık ya gidecektik Beştepeye.

Bence o bile yarım kaldı.

Çünkü biz halen daha golü kendimiz atmaya gayret ediyoruz. Hem de atmayı beceremediğimiz halde… 

Yani diyorum ki cancağızlarım, o açılışta şehrin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı sessiz bir şekilde otururken, belediye başkanının ticareti konuşması,  Organize Sanayi Bölgesinin Yönetim Kurulu Başkanı oradayken Organize Sanayi Bölgesi hakkında yorum yapması ve olmadığı halde açılışı yapılan yerin Organize Sanayi Bölgesi olduğunu ifade etmesi, yapılmadığı halde bu tür birçok işletmenin kendi dönemlerinde faaliyete başlayarak şehrin ekonomisine çok büyük katkılar sağladığı yönündeki beyanlar aklımızın karışmasına neden oldu.

Ya başkanım başka bir şehirden bahsediyor, ya da şu an üzerinde yaşadığımız şehrin istatistik bilgileri bizlere yanlış aktarılıyor. 

Şu an itibarıyla Erzurum ekonomisi tam olarak, Türkiye Kalkınma sıralamasında kaçıncı sırada? Sağlık açısından bölgede lider il konumunun olduğu belirtildi, Ağrı’ya çocuk doktoru için hasta sevki yaptırıyoruz. Yarından sonra çevre illerimize ve ilçelerine dahi sevk yaptırır isek hiç şaşmayın. 2011 Kış Olimpiyatları ve tesislerinin hikâyelerine hiç girmeyelim, Hafif raylı sisteme bizden sonra müracaat etmelerine rağmen, bizden sonra planlamaya alınmalarına rağmen bizim için hayal olan ama başka şehirlerde imkân olan birçok çalışma varken, birilerinin altın tepside bir şehir anlatması kafamızı karıştırdı… Bizler, sizler le aynı şehirden mi bahsediyoruz acaba?

Ve Allah aşkına; bakınız halen daha ulaşımda, trafikte sıkıntılarımızla cebelleşiyoruz. Kentsel Dönüşüm dediniz her yeri aynı anda yıkıp bekletiyorsunuz, kiralar aldı başını gidiyor. Bırakın ev için hayal kurmayı, yarına çıkmaya gücümüz yeter mi farkında değiliz… İmar konusunda çığır açmıştınız ve yatay mimari şovuyla bir ara şehirde “yüz yılın imar problemi” ni çözmüştünüz, üstelik ortada yataya benzer tek şey var o da yaşantımız ki, yatay gidiyoruz artık…      

Yardımcı mı olmak istiyorsunuz? 

Bu şehre fayda sağlamak mı istiyorsunuz, buyurun efendim hep beraber Beştepeye; 6.Teşvik Bölgesi kapsamına kalıcı olarak alınmamızı sağlayınız. İstihdam artsın, üretim artsın, yeni yeni imalat kapıları açılsın…

Bakınız kış geliyor Palandöken cıvıl cıvıl olacak İnşallah, uçmak için ölmemize gerek kalmasın, ayarlayın artık bir kaç ilave sefer. Doğu Ekspresini bir gece tren garında alıkoyalım ve yolcular Palandöken’de gece kayak yapmanın zevkini yaşasınlar, kim engelliyor bunları onu araştırın. 

Ona bakın siz.

Ya da en kötü ihtimal, aklımıza gelen bu olur ki; siz bu tür taleplerle Beştepeye hiç gitmemişsiniz…

Ne olur; bir kez daha yarım kalmayalım.

Çünkü

Bu şehir hep yarım kaldı. Tamamlanmış bir yanı hiç olmadı ki bu şehrin. Az biraz nefes almaya başlasa, az biraz kendisini göstermeye başlasa ve hatta hatta az biraz gülümsemeye başlasa; gizli bir el değmişçesine nazarı ortaya çıkıp, hemen oracıkta bütün heveslerini yarım bırakmıştır bu şehrin.

İnanmayan var ise buyursun; tamamlanmış, nihayete erdirilmiş bir yanını anlatsın bana bu şehrin, bende öğrenmiş olayım.

Bir alanda koşmaya başlasa, diğer bir taraftan önüne engeller çıkardılar. Hani Sümmani Babanın bir deyişi vardı ya, tıpkı onda dile getirdiği gibi,

Ervahı ezelde levhi kalemde 
Bu benim bahtımı kara yazmışlar
Bilirim güldürmez devri âlemde 
Bir günümü yüz bin zara yazmışlar

Nasıl olmuşsa olmuş işte; bu şehrin bütün arzu halini de, tutup ürüzgara yazmışlar vesselam. Ve ne yazıktır ki o gün bu gündür, bu garip şehrimin bütün adımları rüzgâra yazıldığı için, hep yarım kalmıştır. 

Uçup gitmiştir. 

Boynu bükük, bahtını bekleyen gelin misali. 

Önümüzde yeni bir seçim süreci daha var. Yeni umutlar, yeni canlanışlar, yeni başlangıçlar için yeni bir adım fırsatı daha. Mevcut; elbette ki kötü değil ama yarım kalacağı kesin. Günümüz, inkâr edilmeksizin elbette ki sıkıntılı ama umutsuz değil. Aldığımız nefesin dahi ihanet koktuğu bu ortamda kimin eli arkada ise hemen aklımıza sakladığı bir hançer geliyor.  Bu şüphe yaklaşımı her ne kadar sağlıklı olmasa da, bir zaman daha bizimle yaşayacağı da kesin.

Son birkaç yılda yaşanan tüm gelişmelere baktığımızda, bırakın at izinin it izine karışmasını; arkadaş çevrelerinin, iş çevrelerinin ve hatta aynı evde yaşayan bireylerin dahi bir biriyle sıkıntılı olmaya başladığının gerçeği asla ve asla inkâr edemeyiz. Hatırlayanlar su koyuvermez ise bu durum tıpkı 80 li yılların sağ/sol çekişmeleri gibi hal almaya başladı bile. Aslında senaryo yazıcılarının istediği de bir bakıma buydu. Ve ne acıdır ki geçmişi anında unutup, keyfi yaşamayı her daim seven halkım, bu senaryoda figüran olmayı çoktan benimsemiş görünmektedir. Oysaki biz, siyaset arenasının vitrininin her zaman değişebileceği gerçeğini hiçbir zaman kabullenemedik gitti.

Diğer şehirlerde olduğu gibi bu şehirde de bir siyaset hayatı mevcut. Genelde bir araya gelmedikleri halde, faaliyetleri hakkında pek konuşmadıkları halde, birbirlerini takdir etmedikleri halde temsil edilen partiler, hemen her şey mevcut…

Tabelaları var olup, yönetim ve çalışma hususunda ve bilhassa muhalefet açısından belli olmayan ama temsil edilmeye çalışılan partiler, adı olduğu halde kendisi pek olmayan partiler, seçime gireceği halde bu ilde ne adı ne de kendisi olmayan partiler falan filan.

Zaman daralmakta, projeler havalarda uçuşmakta ve hodri meydan denilmesi ise an meselesi. Erzurum siyasetinde bakıyorum da oğlan evi dambur dumbur; ortalık kalkmış gidiyor, kız evinde tık yok. Kim kimin derdine DEVA olur bilmem, kim kimin derdini İYİleştirir bilmem, KIRAT kapıya dayanmadan kız evi ortalığı süpürmeye başlasa mı? Ortalığı AK layıp  paklasa mı acaba?OKlar havaya atılıp, davulun sesi gelmeye başladığı zaman cümbüş başlamış demektir ki o zaman sen bu temizliği yapsan ne olur, yapmasan ne olur. 

Gelin gitmek üzere benden demesi.

Bu arada Acun bu şehrin kendi çocuğu, yeter ki birileri vefa borcunu ödesin; sırada ne hizmetler var bekleyin de görün o zaman…  


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —