Bugün Türkiye'nin en büyük sorunu ne ekonomik krizdir, ne dış politika açmazı, ne de güvenlik tehdididir. Bu millet nice krizlerden geçti, nice savaşlar gördü, aç kaldı ama onurunu ve ahlakını kaybetmediği sürece ayağa kalkmayı bildi. Asıl felaket içerideki çürümedir: Yolsuzluk ve nepotizm.
Devlet, liyakat üzerine kurulur. Devlet, adaletle yaşar. Bugün Türkiye’de adalet terazisi bozulmuş, liyakat mekanizması yerle yeksan edilmiştir. Kamu kurumları, siyasi yandaşların, akrabaların ve ahbapların çiftliği haline getirilmiş; bilgi değil, biat eden kadrolar tercih edilmiştir. Üç kuruşluk bilgiye sahip olmayan isimler, milyonluk makamlarda hüküm sürerken, yıllarını eğitime vermiş binlerce genç işsizdir, umutsuzdur, çaresizdir.
Bir belediyede işe girmenin yolu KPSS değil, bir parti ilçe başkanını tanımaktır. Bir ihalenin alınmasının ölçütü maliyet değil, kime ne kadar “komisyon” verileceğidir. Bugün ihaleler "adrese teslim", kadrolar "soyadı garantili", makamlar "sadakat primi" üzerinden dağıtılmaktadır. Devletin malı, milletin değil, partinin malı gibi görülmektedir.
Sayıştay raporları rafa kaldırılmış, yolsuzluk dosyaları raflara gömülmüş, hesap sorulamaz hale gelinmiştir. Oysa devlet dediğin, haramdan korkar. Devlet dediğin, kul hakkına titrer. Şimdi soralım: Bir ülkede kul hakkı bu kadar kolay çiğnenirse, o devlete güven kalır mı?
Nepotizm, sadece adaletsizlik değil, aynı zamanda bir güvenlik sorunudur. Devleti yöneten kadrolar ehliyetli olmadığında, krizleri yönetemez, karar alamaz, milletin derdine çare olamaz. Nitekim öyle de oluyor. Tarım çökmüş, sanayi durmuş, gençlik göç yollarında, ama hala aynı isimler ekranlarda nutuk atıyor. Çünkü koltuklarını bilgiyle değil, sadakatle koruyorlar.
Bu düzen değişmezse, sadece bugünün değil, geleceğin de kaybıdır. Gençler, bu yozlaşmış sistem içinde geleceğini görmedikçe, ya sessizleşecek ya da ülkeyi terk edecektir. Ve unutmayalım: Bir devlet, gençliğini kaybederse, geleceğini kaybeder.
Artık susma vakti değil. Bu çürümenin adını koymak, bu düzeni ifşa etmek ve milletin hakkını savunmak vaktidir. Yolsuzluk ve nepotizme karşı susan, yalnızca adaleti değil, vatanı da terk etmiş sayılır.
Türkiye, dürüst insanların omuzlarında yükselecektir. O insanlar, bir gün mutlaka hesap soracaktır. Çünkü bu milletin vicdanı susturulamaz.