Bu şehirde güzel şeyler de oluyor… (5)
Şehrin kargaşasından kaçabileceğiniz nadir yerlerden birisi olarak düşünebilirsiniz. Kaplıca suyunun rahatlatan ve şifa veren sıcaklığı altında, bir tuş kadar uzaklıktaki ve sıkıntılarınızdan bir an dahi olsa uzaklaşarak, yalnız başınıza veya sevdiklerinizle birlikte kalabileceğiniz sizin için, size özel bir yer aslında…
Oteli de var ama bungalov evlerde kimselerin rahatsızlığına uğramadan şehirden çıkmadan, şehirden uzaklaşarak ve en önemlisi de yine şehirde kalarak, işlerinizi takip edebileceğiniz bir mekân. tatil yapabileceğiniz, şifalı sularında sağlığınızı arayabileceğiniz, kendinizi bulabileceğiniz…
Bu şehirde böyle yerler de var ve bizler, içimizdeki sadece kendi menfaatlerini düşünenlerimiz sayesinde elimizde olan zenginliklerin ve bize getirebileceği kazanımların yanı sıra, yerli ve yabancı turizm açısından ne kadar şanslı olduğumuzun farkına varamıyoruz bile.
Elimizde olan potansiyeli görmüyoruz bile…
O yüzden her denk geldiğimizde hayretler içerisinde ifade ederek bu şehirde gerçekten ama gerçekten çok güzel şeyler oluyor diyebiliyoruz…
Kültür açısından atılan adımların, bu şehrin ismini tanıtımının yanında ekonomiye dönüşecek hamleler olduğunu idrak edebildiğimiz gün, değişimin renklerini de görebileceğiz inşallah…
Doğal güzelliklerimiz olan ve coğrafyamızın bizlere sunduğu hazinelerin satışını ve pazarlamasını gerçek manada yapabildiğimiz gün, zenginliğimizin keyfini de sürebileceğiz inşallah…
Birlikteliğin amacının, birilerine otoriter sağlamanın veya onları başköşede yüceleştirmenin yolu olmadığını anladığımız gün, bu şehir ciddi manada kazanım yoluna girecektir. İşte o zaman onlarca yıldır hep birilerinin zenginleşerek bu şehrin ve insanının sömürülmesinin de sonu gelecektir inşallah…
Bu şehirde çok güzel şeyler de oluyor!
İşte o yüzden birileri bu değişimi istemedikleri için “ne var kardeşim kim ne yapmış” diye feryat ederek “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali kendilerini haklı çıkarmaya gayret göstermektedirler. Oysaki kendileri de bu değişimi an be an takip ettiklerinden dolayı, başlarına gelecek olanı tahmin ederek bu gidişatı durdurmak için gayret göstermektedirler.
Nasıl mı?
Şehrimizde onlarca yıldır yaşanan ve kimselerin önüne geçmek için kılını dahi kıpırdatmadığı, bilhassa beyin göçlerine sebep olan uygulamalar hiç dikkat ettiniz mi?
Kalifiye eleman göçünün?
Kültür göçünün?
Vasıflı veya vasıfsız insan göçünün?
Sermaye göçünün?
Hiç dikkat ettiniz mi? Bu insanlar bu şehirden neden KAÇIYOR? Diye…
Kimin umurunda ki!
Benim koltuğuma, benim makamıma, benim saltanatıma göz koyacak bütün gözleri oyarım mantığını hep işletmedik mi?
Sorun çıkarmayın, sıkıntı çıkarmayın, bana dokunmayın, icat çıkarmayın mantığıyla yıllarca şehri yönetmedik mi?
Malzeme istemeyin, liste çıkarmayın, elinizdekilerle idare edin mantığıyla bu kervanı yürütmedik mi?
Hep birilerine yaranarak, birilerinin sırtımızı sıvazlamasına ve gözlerinde kalmaya çalışarak ilk başta bu şehire ve insanına ihanet etmedik mi?
Çok basit bir örnek vermek gerekirse şehrimize gelen üst düzey siyasetçilerimizi dahi halkın kendisinden köşe bucak kaçırmadık mı?
Aman şikâyet etmesinler, aman bizi rezil etmesinler mantığıyla.
İşte bu mantık başta üniversitelerimiz olmak üzere bütün kamu kurum ve kuruluşlarımızı tel örgülerin ardında saklayarak, kendi halkından uzaklaştırma yoluna itmiştir.
Çok özel korumalar, özel alanda oturmalar, özel durum harcamaları derken kendi halkına kibir deryasıyla uzaktan bakan bir zümrenin oluşumunu hep beraber izlemedik mi?
Şu an dahi içimizde, sırf bir dernek başkanlığı yapıyor diye halkına ekabir edasıyla yaklaşıp, kendisini bulunmaz Hint kumaşı zanneden ve ben olmazsam bu şehir batar edasıyla aramızda dolaşan onlarcası var ve artık bu şehir bütün bunları görüyor ve farkında…
Farkında olmadıkları tek şey ise halkın “makas” olduğudur…
Birileri şimdilerde bu şehirde bir şeyler yapıyor ve bu güzel şeyler de bu “ağa”lık sistemi misali içimize çöreklenmiş ucubeler yüzünden engellenilmeye çalışılıyor.
Adını ne koyarsanız koyun ama bu değişim ve gelişim başladı bir kere.
Kimseler ama kimseler artık engel olamaz.
Özel sektörün geldiği bir şehirde, yatırım yaptığı bir şehirde, iş yeri açmak için talepte bulunduğu bir şehirde kalkınma hamleleri kendisini gün yüzüne çıkarmaya başlamış demektir, gelin hep birlikte sahip çıkalım Erzurum…
Şehir içinde veya şehir dışında bu şehrin geleceği için gayret gösteren herkese sahip çıkalım Erzurum…
İş insanına, siyasetçisine, bürokratına, seçilmiş veya atanmış, bu şehir ve insanı için yüreği atan her yürek bizimdir.
Sahip çıkalım Erzurum…
Uzundere’de bulunan “Şelale”, Narman’da bulunan “Peri Bacaları”, Pasinler’de, Ilıca’da ve Köprüköy’de bulunan “Termal Su” , Hınıs’ta bulunan doğal “Kanyon”, Horasan’da, Tekman’da, Karayazı-Karaçoban’da bulunan, Çat ve Aşkale’de bulunan ve dahi İspir’de, Oltu’da, Olur’da bulunan, Pazaryolu’nda bulunan bütün güzellikler bu şehrindir.
Bu şehrin insanınındır…
Tortum’un güzellikleri şahıslara, kişilere, hiç kimselere verilemez.
Palandöken’in heybeti kimselere özel değildir.
Erzurum Ovası, Pasin Ovası başta kendimizin, geleceğimiz ve hatta tüyü bitmemişlerimizin, bizimle beraber hayvanatımızın geleceğidir.
İlim adı altında BETONLAŞTIRILAMAZ...
Bu şehirde çok güzel şeyler oluyor ve artık aleni ortadadır YALANLAŞTIRILAMAZ…
Bu şehirde gerçekten çok güzel şeyler de oluyor…
Şehrimizle beraber;
Bizlerde de çok güzel şeyler oluyor.