Bu şehirde güzel şeyler de oluyor… (3)
Erzurum dışında, Türkiye’mizin her hangi bir yerinde yaşayan ve Erzurum’u merak eden bir vatandaş olarak, Erzurum’a gelmek için ne sebep olabilir ki?
Erzurum’da, Dadaşlar diyarında; il dışından gelenleri acaba ne bekliyor?
Bir önceki yazılarımızda bahsetmiştik aslında. Erzurum tarihinde belki de hiçbir zaman bu kadar özgüven dolu ve güçlü olmamıştı.
Siyasi açıdan, bürokrasi açısından, yerel yönetimler açısından, yatırım ve üretime dönük çalışmaların teşvik ve desteklenmesi ile alakalı olarak, iş insanlarımızın ekonomiye olan güven tazelenmesi açısından, eğitimin merkezi olma adımlarının her geçen gün daha kapsamlı ve daha geniş bir yelpazeyle atılması açısından, turizme verilen önem ve katkısı açısından, tarım ve hayvancılığın yeniden keşfedilecek bir durum olarak görülebilmesi açısından, sağlıkta eskisi kadar olmasa da yine de pek çok alanda bu gücü rahtlıkla hissedebilmekteyiz.
Yeter ki ideolojik bir açıdan inkâra yeltenmeden, samimi bir biçimde bakmasını ve görmesini bilelim.
Bu şehirde, çok değil 10 yıl öncesini ve şimdiki durumunu karşılaştırmaya aldığımızda; elbette ki hoşumuza giden şeylerin varlığı bizleri ziyadesiyle memnun ederken, normal bir şekilde de nahoş olanların canımızı sıkması da muhtemeldir.
Ancak gelinen noktada şehrimizin geçirmiş olduğu evrelerin kalıcı ve sağlıklı olması da, ekonomiye aktarılması da, istihdama katkı sağlaması da bizim bakış açımıza göre şekillenecek; bizim, yani bu şehrin sakinlerinin arz ve talepleri doğrultusunda da hayatiyet kazanacaktır.
Yapacağımız tek bir şey var o da bütün bu kazanımların belli başlı bir zümre tarafından veya birkaç şahıs eliyle değil, tüm halkımız tarafından sahiplenilmesi, halkımızın menfaatine sunulması takibiyle olacaktır.
Her zaman söyledik, ifade ettik, yazı ve söz olarak ta ardında durduk; bu şehirde yok, yok diye…!
Maddi ve manevi zenginliğin kaynağı olan şehrimiz, maalesef ki neredeyse yüz yıllar boyunca belirli bir zümreyi sırtında beslediğinden dolayıdır ki, istenilen refah seviyesine bir türlü gelememiş, bilinçli olarak ta getirilmemiştir.
Bu yüzdendir şehrimizde ki erklerin güreşinden bir galibin gelememesi.
Ortada olan güreş her zaman bu şehrin sırtında bir külfet olarak kalmıştır, kalmaya da devam edecektir.
Düşünsenize; en uç noktalardaki fikir adamlarının yetiştiği, âlimlerin yetiştiği, bilim ve siyaset insanlarının yetiştiği şehrimiz, halen daha elindeki bu kültür renkliliğinin kazanımlarına sahip olamamıştır.
Bereketli topraklarının olması, coğrafyasının bize sunmuş olduğu güzelliklerin dünyanın birçok yerinde bulunmaması avantajlarının kazanıma çevrilememesi, yatırım noktasında akla hayale gelmeyen olumsuzlukların dayatma olarak yatırımcının önüne getirilmesi, şahıs menfaatlerinin ön planda tutulması, bölge insanının kaybetmesi için bilinçli ya da bilinçsiz olarak yapılmış olunan çalışmaların sonucunda ortaya çıkan göç dalgasının bir parçası olarak ta bu eksikliklerimizin başlangıcıdır diye düşünülebilir.
İşte bu aşamada inadına-inadına bu şehirde çok güzel şeyler olmaya başlıyor diyebilmekteyiz.
Son birkaç yıldır bürokrasi alanında, yerel yönetimler alanında sağlanan başarılar bu adımların gözde örnekleri olarak şehrimizin dışa yansıyan aynasında mevcuttur.
Bakmasını bilen herkes bunu rahatlıkla görebilir.
Bu şehirde Erzurum halkının rahat ve menfaati için çalışan birileri var ve bizler artık bunları görmenin vakti geldiğini düşünmekteyiz.
O yüzden diyoruz ki bu şehirde güzel şeyler de olmaktadır.
Şehrin deprem kuşağı üzerinde olması gerçeğinden ve imar yapısındaki değişikliklerden yola çıkılarak ortaya konulmaya başlanılan Kentsel Dönüşüm Projesi, yapımı yılan hikâyesine dönen ve son birkaç yıl içerisinde toparlanması için atılan adımlar sayesinde meyve vermeye başlayan 2. Organize Sanayi Bölgesinde yaşanan gelişmeler, Palandöken Dağının ulaşmış olduğu Kış Turizmi potansiyelindeki katkıları, şehrimizin 2025 yılı için Turizm Başkenti olarak ilan edilmesi ve bu yönde çalışmaların tüm il sınırlarımız dâhilinde başlanılması sadece ana başlıkların birkaç tanesidir ve ardından onlarca ve hatta yüzlerce başlık gelmektedir.
İfademizde ısrarcıyız, yeter ki bu aynaya bakmasını bilelim.
Bütün bu bahse konu olan ve birçoğu zaten bizim gözümüzün önünde yapılan çalışmaların başarılı olup olmaması da yine bizlerin elindedir.
Biz kendimiz sahip çıkacağız.
Nasıl mı?
Cumartesi günü 2.OSB ye ziyarete gitmiştik, inşaat alanında harıl harıl çalışan kamyonlar, bir şehrin geleceğine umut ve özgüven taşırlarken, havaya savrulan tozun bu kadar keyif verebileceğini acaba kaç kişi yaşayabilir aramızda?
O toz bulutunun bu şehrin yarınlarına ekmek olarak, iş ve aş olarak konacağına; ideolojiye ve inatlaşma siyasetine bulaşmamış kaç cesur yürek kabul parmağını kaldırabilir ki?
“Ne yapılmış kardeşim, bizim göremediğimiz ne var?” Diye sormak, kaçmanın ve bu başarıyı kabullenememenin en kolay adımdır.
Kaçan yine biz olduğumuz müddetçe, kaybeden de bu şehir ve yine bizim olacağımız gerçeğini ne zaman göreceğiz, sıkıntı orada yatıyor işte…
O yüzden şehir dışından bu güzide ilimize gelecek olanları karşılayacak o kadar güzel şeylerimiz var ki. Ve o yüzden dışarıdan gelenler bizden daha iyi görüyor şehrin geldiği aşamayı.
Neden denemiyoruz ki?
Onların gördüğünü, boş olarak bakmak yerine bizlerde görerek başlayabiliriz mesela…