Vedat Kan

Tarih: 01.06.2024 08:15

Bu şehirde güzel şeyler de oluyor… (1)

Facebook Twitter Linked-in

Bu şehirde güzel şeyler de oluyor… (1)

Bu şehirde güzel şeylerin de olduğunu ifade etmek istediğimizde aklımıza gelen ilk şey, karşımızda “hani nerede? Kim ne yapmış? Sorularının sorulduğu ve haklı çıkmak için değil, bizi susturmak için avaz avaz bağırarak konuştuğunu ve o esnada çırpınan, kendilerini bu şehrin vazgeçilmezleri zanneden kelime ustası olanlar olmuştur hep!”…

Görmüyor musunuz?

Bu şehirde güzel şeyler de yapılmıştır demeye çalıştığımızda, bizi susturmak isteyenlerin büyük bir çoğunluğu, var olanları görmek istemeyen ve hep kendilerini haklı çıkarmak için can atan küçücük bir zümredir.

Birkaç kişiden oluşan ve hemen her birlikteliğin başköşesinde oturmaya, sebeplenmeye, nemalanmaya, paylaşım içerisinde olmaya gayret eden o zümre; eğer başarılı olamaz iseler yok olup gideceklerini bildikleri için, var olan bütün güzellikleri; ya sadece kendileri kullanmakta ya da yok hükmünde gösterip, yok sayıp, kadim halkımızın bu nimetlerden faydalanmasının önünü kesmeye çalışmışlardır. 

Üzülerek belirtmekte fayda var.

Maalesef ki halen daha çalışmaktadırlar… 

Palandöken’in yıllar boyunca sadece belirli bir kesim tarafından kullanılmasının, vatandaşların oradan uzak tutulmasının ve kapalı bir kutu olarak gösterilmesinin altında yatan sebepler benzeri bir durumdur bu… 

Daha birçok örneği var aslında.

Üzülerek belirtmek isterim ki; o zihniyeti halen daha devam ettirmek için çırpınanları görmezden gelmemiz demek, yeniden onlarca yıl kaybetmemiz demektir.

Ve ne yazıktır ki o küçük zümre sebebiyle bu şehir bir adım dahi ileriye dönük bir hamle atamamaktadır.

Birçok yazımızda anlatmaya çalıştığımız “hep ben, hep ben” mantığıdır benim şehrimde dudaklardan düşmeyen tını…

Ve bu “hep ben/hep ben” türküsü dillerde dolandığı müddetçe, birileri de “bende isterem” cevabı ile bu şehri geleceğinden etme gayretlerine ortak olmaktadır. 

İşte bu pastadan pay alma gayreti içerisinde olanlar yüzünden de, bu şehrin yarınları da ipotek altına alınmaktadır.  

Bu durumun karşısında, bizleri ayakta tutan, bu kadim şehr-i Erzurum’u ayakta tutan yegâne şey ise umuttur… 

Umudumuz ise üzerimizdeki bu tüketim çılgınlığının ve hastalığının ivedi olarak üzerimizden atılması gayretidir.

Ve bu umut, var olma gayretinin göstergesidir.    

Haydi Erzurum! Ayağa kalk ve göster heybetini. 

Ve at artık üzerinden şu ölü toprağını.

 Asırlardır bu coğrafyada azmin ile asaletin ile vakarın ile kurmuş olduğun hükümdarlığını ve dahi zenginliğini üzerinde gezinen üç-beş karganın tırtıklamasına müsaade etme.

Bu şehirde güzel şeyler de oluyor.

Hem de siyasetinden, bürokrasisine kadar.

Hem de sanayisinden, ticaretine kadar.

Hem de eğitiminden, kültürüne kadar.

Hem de sağlığından, turizmine ve sporuna  kadar.

Hem de tarımından, hayvancılığına varana kadar…

Nerede? 

Diye soran, hedef odaklı, üste çıkmaya çalışan ve ideolojik yönlendirmeli çok seslileri duyar gibiyim.

Farkında mısınız bilmem ama siz artık duyulmuyorsunuz! Bitti artık, kimsenin umurunda da değilsiniz… 

Siz kazma vuran emektarlara “ıh” demeye devam edin.

Ve biz, Erzurum olarak;

Önce ayağa kalkalım ve etrafımızı kontrol edelim. 

Bakmak için değil, görmek için etrafı kontrol edelim.

Sonrası mı?

Sonrası zaten bizim, bu şehrin ve bu şehrin insanının.    


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —