Hukuk, toplumun düzenini korumak için konulur; ama her hukuki izin, ahlaki onay demek değildir. Bir yasa sana bir şeyi “yapabilirsin” diyebilir, fakat vicdanın “yapmamalısın” der. İşte bu noktada hak ile helal arasındaki ince çizgi başlar.
Bugün pek çok insan, "Kanun izin veriyor" diyerek vicdanını susturuyor. Oysa gerçek insan, sadece kanunun çizdiği çerçeveye değil, hakkın ve helalin ölçüsüne bakar. Çünkü yasa insana hesap vermez; ama helal, Yaradan’a hesap vermektir.
Haklı Olmak Ayrı, Hakkaniyetli Olmak Ayrı
Birini sözleşmeyle kandırmak yasal olabilir; ama helal değildir.
Borcunu günü gelmeden kapatma hakkın olabilir; ama muhtaç birine mühlet vermek helaldir.
Devlet malını “mevzuata uygun” almak mümkün olabilir; ama emaneti kendi çıkarına kullanmak helal değildir.
Hukuk kuraldır, helal ise duruştur.
Vicdanı Olmayanın Yasası da Olmaz
Toplumun çürümesi, yasaların yetersizliğinden değil, vicdanın körelmesindendir.
Bir ülkeyi ayakta tutan, sadece mahkemeler değil; adalet duygusunu kendi içinde taşıyan bireylerdir.
Çünkü herkes “kanun bana izin veriyor” diye hareket ederse, o toplumun ruhu ölür.
Hukuk insanın önünde bir bariyer, helal ise insanın içinde bir pusuladır.
Bariyerin üzerinden atlamak kolaydır; ama pusulayı bozarsan, yolunu sonsuza dek kaybedersin.
Helali kaybeden, hukukla korunamaz.
Helali koruyan ise, hukuka zaten zarar vermez.