Dünya, artık sahte özgürlük nutuklarıyla, insan hakları tiyatrolarıyla yönetilemiyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, önümüzdeki ay Arjantin’e gitmeye hazırlanıyor. Ancak bu defa gittiği yerde, el sıkmak isteyenler kadar, hesap sormak isteyenler de var.
Uluslararası insan hakları örgütleri, “savaş suçları” ve “soykırım” suçları nedeniyle Netanyahu’nun tutuklanmasını talep ediyor. Evet, bu talep bir hayal değil, uluslararası hukukun gereği! Çünkü binlerce çocuğun kanı hâlâ Gazze’nin sokaklarında kurumadı.
Kadınların feryadı hâlâ dünyanın kulaklarında çınlıyor.
Ama ne oluyor? Arjantin hükümeti, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararını tanımadığını açıkladı.
“Bizde uygulanmaz” diyerek, insanlık suçlarını görmezden gelmeyi tercih etti.
Peki, bu ne demek?
Bu, adaletin yalnızca güçlünün işine geldiğinde işletildiği demek.
Bu, mazlumun kanının pazarlık masalarında satıldığı demek.
Bu, “insan hakları” diye bağıranların, konu İsrail olduğunda nasıl sustuğunu bir kez daha kanıtlamak demek.
Dünya, artık bu çifte standardı yutmayacak.
Çünkü çember daralıyor…
Hem Netanyahu için hem de onu koruyanlar için. Tarih, bu kirli ittifakların adını da, imzasını da, utancını da kaydediyor.
Yarın, Arjantin halkı kendi hükümetine soracak:
“Katillerin elini mi sıktınız, yoksa adaletin tarafında mı durdunuz?”
Unutmayın… Soykırımın bahanesi olmaz. Mazlumun kanı, bir gün mutlaka adaletin terazisinde ağır basar!