Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe

Nacizane bir yazar; aciz bir kalemden;
Vatan uğruna Şehit olan Şehitlerimize ithafen!

“Bu yazıları nasıl yazıyorsun?” sorusu bana en çok sorulan sorulardandır.

Bu sorunun sorulma sebebinin, bazı yazılarımın okuyucularım tarafından zor yazılacağı algısından olsa gerek diye düşünüyorum.
Yazıları nasıl yazdığımı özet olarak bile anlatmak koskoca bir makale konusu olur o ayrı da;
Özellikle de Şehitlerimizi anlatan yazıları yazmak, onlar canlarından vazgeçerken soğuk havada soba başında, sıcak havada klima karşısında yazdığımdan, ta başlangıçta Şehitler karşısında kendimi ezik hissetmeme sebep olduğu gibi; o duyguyu vermek anlatamama korkusu beni çok sıkar, işimi zorlaştırır, kilo verdirir, uzun süre kendime gelemem ortalıkta ruh gibi gezerim hatta hatta doktora gidecek kadar hasta eder.

Geçenlerde, Azerbaycan’dan yazar İrade Alili Hanım, Türkiye’deki üç ildeki Şehitlerimizi anlatan bir araştırma makalesi yazmamı rica etti. 
Daha yazmaya başlarken konusu bile, beni bir sene önce Cebrail Şehitlerimiz için yazdığım ve Azerbaycan dahil bir çok gazetelerde yayınlanan on binlerin okuduğu,  tv programında okunan yazımı yazarken ki yaşadıklarımı çağrıştırdı, bana çok zor gelse de yaşadıklarımı tekrardan yaşattırdı.

Yaşadıklarım diyorum ama bazı yaşadıklarımı adım zaten deliye çıkmış iyice zırdeliye çıkar korkusuyla anlatamam da yazamam da!

Yazımı beynimde toparlamış, tam yazıya dönüştüreceğim, yazımdaki Azerbaycan’da bahsedeceğim yerin tam güvenligi sağlanamamasından dolayı yazıyı şu an yazmamın doğru olmayacağı söylendi. Aylarca yazıyı beynimde taşıdım. Belirli bir süre sonra da izin çıktı ama ne yalan söyleyeyim eski şevkim kalmadığından yazıya başlamam da uzun sürdü.
Yazıyı başlamayı haftalarca ertelediğimi, Yazıya başladıktan sonraki süreç ise daha stresli ve  sıkıntılıydı. Cümledeki en anlamlı olacak bir kelimeyi bile bulmak için iki gün düşündüğümü hatırlıyorum, uzun süre oturmaktan bel ağrıları çektiğimi hatta stresten hasta olup doktora gittiğimi de!

Bu süreç o kadar uzun sürdü ki, bir kısmını yazmış olduğum yazıyı bir akşam
masamın başına kesin bu akşam bitireceğim diye oturduğumu hatırlıyorum. 
Bitiremesem de
Uzun ve sıkıntılı mücadeleden sonra sabahın dördünde birkaç cümle yazıp, birgün sonra gerekli son düzeltmeleri yapıp gazetelere gönderecek hale getirdim. 
Zaten ağır bir konuya sahip olan, ayllarca beynimde taşıyarak daha da ağırlaşan, ağırlaştıkça da sıkan yazının bitmesine az kalmasının verdiği büyük rahatlık ve huzurla uykuyu hak ettiğimi düşünerek yatağıma uzandım.  
Zaten sabaha karşı olduğundan ve çok yorgun olduğumdan uyumam uzun sürmedi.
Rüyamda, hafif kararmış, eski renkli yuvarlak, kenarları desenli gümüş renkli bir tepsinin etrafında, asker elbiseli iki üst rütbeli komutanla oturuyoruz. Küçücük sofrada karşılıklı olmamıza rağmen yüzünü tam karşımda görmüyorum göremiyorum, sadece arka kısımlarından görebiliyorum. Sofrada bir kaç ekmek parçasından başka birşey yok ama hepimiz de doymuşuz. 
Bu kadar küçük bir sofrada nasıl doymuşuz diye düşünüyorum. 
Ama hepimiz de garip bir şekilde tıka basa doymuşuz!
Komutanlar çok ciddi ve hiç konuşmuyorlar. 
Ayakta, asker elbiseleri dünya rengi değil, yeşili ayrı yeşil mavisi ayrı mavi tertemiz ve pırıl pırıl parlıyor. 
Ama ne garipse o parlaklık gözlerimi hiç rahatsız etmiyor!
On kişinin  sığmayacağı küçük odanın çeyreği kadar kısmında otuz asker karşımda ayakta duruyor; 30'uylada aynı anda konuşuyorum, 30'uda aynı anda benle konuşup, kırk yıldır birbirini görmeyip kırk yıl sonra karsılaşan dostlar gibi, kırılır kaygısı taşımadan samimi bir şekilde şakalaşıyor. 
Neden neşeli oldugumuzu da neden her cümle sonunu noktayla degil kahkahayla sonlandırdığımızı da bilmiyorum ama, karşılıklı yaptığımız şakalar, kahkahalar odayı çınlatıyor. 
Hep ciddi duran kahkahalarla dolu muhabbete hiç katılmayan  komutanların olduğu ortamın ciddiyetine ortam tam uymasa da; komutanların “bırakın eğlensinler, hakettiler” diye düşünüp müdahale etmediklerini ve içten içe gururlandıklarını neşeli ortamı ve kahkaları icselleştirdiklerini ortamdan gurur duyduklarını, bizi yaramaz çocukları idare gibi idare ettiklerini en derinden hissediyorum. 
Konunun ne olduğunu bilmediĝim, neye gülüp şakalaştığımızı bilmedigim bu güzel muhabbet çok uzun sürüyor. 
Ortamdan ayrılmak istemiyorum, daha daha uzun sürmesini istediğimden hiç ama hiç uyanmak istemiyorum. 
Tabiki her kötü anın bir sonu olduğu gibi, güzelliklerin de sonu var.
Garip ve hiç bitmesini istemediğim bir sarhoşlukla uyanıp, aceleyle kahvaltımı yapıp yazının geri kalanı için masaya oturup yazmaya başladım. 
Birden gözüme Şehitlerimizin biz buradayız der gibi bana bakan resimleri  gözüme çarptı sonra da şimdiye kadar hiç dikkat etmediğim sayıları! 
23 bir yerde,  6 tanesinin ayrı bir yerde askeri elbiseli resimleri masamda duruyor.
Nerden aklıma geldiyse masamda resimleri duran aynı bölge ama kısa mesafe uzaklıkta Şehit olan Şehitlerimizin sayısını toplamak aklıma geldi. 
Saydım, 29 Şehit ediyor. Birden aklıma geldi, bir tane de yazıyı yazarken edindiğim başka bir bilgi olan çatışmada ağır yaralanıp ta sonradan  Şehit olan bir Şehidimizin de olduğu aklıma, sonra da silsile olarak akşam ki 30 Şehitle ilgili gördüğüm sarhoş edici rüya aklıma geldi!

Rüyaya kadar olan süreçte yaşadığım garipliklerden hem de rüyanın verdiği hiç geçmesini istemediğim sarhoşluktan olsa gerek;
Hiç şaşırmadım!

Hem niye şaşırayım:

Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin zira onlar diridirler fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara Suresi/154.ayet)

Hele hele Rabbim bunu emrederken, ben gibi nefes almak vermeye kendi kudreti bile olmayan aciz bir kula şaşırmak ne oluyor; hem de derinlikçe düşünürsem ne haddime!

Vatan, Bayrak, Devlet için canından vazgeçenlerin yanında, kalem alıp yazıp çizmek işin kolay yani biliyor ve kabul ediyorum ama;

Basit bir Vatan evladı olarak oluşan cağrışımlardan kaynaklı bayramda yazdığım, bu yazımı Tüm Şehitlerimize ithaf edip; yazımda sadece Şehitlerimizin bayramını kutlamak istiyorum:

Aziz Şehitlerimizin mübarek ruhları önünde eğilip, bayramlarını kutluyor, ruhani ellerinden ayaklarından öpüyor;

Siz değerli okuyucularıma sağlık, huzur diliyor;

Saygılarımı sunuyorum!

BARIN Hasan Alioĝlu 
Gazeteci Tarihçi Araştırmacı Yazar


TÜM ŞEHİTLERİMİZİN BAYRAMI MÜBAREK OLSUN!

Hasan Barın

11.04.2024 18:27:00

Önce insan olmak, insan olmayı bilmek!

Gündeme Dair Meseleler

ERZURUM SPOR FK EYÜP SPOR İLE İSTANBUL'DA KARŞILAŞACAK

ERZURUM BEYAZŞEHİR SPOR KULÜBÜNDEN FUTBOL İL TEMSİLCİSİ FERİT KARAKOCA ' YA ZİYARET

SERKANDAŞ SİGORTA U-15 YAŞ GRUBU PLAY-OFF YARI FİNAL MÜSABAKALARI BAŞLIYOR

Valimiz Sayın Mustafa Çiftçi’nin “Vakıf Haftası” Mesajı

Palandöken’in çok özel ziyaretçileri vardı

Biz çoktan başladık…

Erzurum valiliği; bir iddia ve bir cevap…

Kültür havuzuna bu kez şiir damladı…

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 35 31 1 3 64 96
2.Fenerbahçe 35 28 1 6 58 90
3.Trabzonspor 35 18 13 4 13 58
4.İstanbul Başakşehir 35 16 12 7 10 55
5.Beşiktaş 35 16 13 6 6 54
6.Alanyaspor 35 12 10 13 3 49
7.Kasımpaşa 35 14 14 7 -6 49
8.Rizespor 35 14 14 7 -7 49
9.Sivasspor 35 12 11 12 -9 48
10.Antalyaspor 35 11 12 12 -4 45
11.Adana Demirspor 35 10 11 14 3 44
12.Samsunspor 35 11 15 9 -5 42
13.Kayserispor 35 11 13 11 -9 41
14.Ankaragücü 35 8 12 15 -3 39
15.Fatih Karagümrük 35 9 16 10 -2 37
16.Konyaspor 35 8 14 13 -14 37
17.Gazişehir Gaziantep 35 9 18 8 -15 35
18.Hatayspor 35 7 15 13 -10 34
19.Pendikspor 35 8 18 9 -31 33
20.İstanbulspor 35 4 24 7 -42 16

YAZARLAR