Bir milletin varoluş hikâyesi, tıpkı toprağa atılan bir tohum gibidir. Tohum, karanlık toprağın içinde filizlenirken birçok engelle karşılaşır: Taşlar, kuraklık, ağır toprak… Ancak o tohumun içinde taşıdığı yaşam enerjisi, tüm bu engelleri aşmasını sağlar. İşte Türk milleti de tarih boyunca böyle bir tohum gibi her zorlukta yeniden filizlenmiş, yeniden doğmuştur.

Zorluklar bu millet için yeni bir şey değildir. Türk milleti, asırlar boyunca işgal, ihanet ve zorluklarla yüzleşmiş; ancak hiçbir zaman yok olmamıştır. Çünkü bu milletin en büyük gücü, düşmanlarını bile hayrete düşüren o direniş ruhunda saklıdır. Türk milleti, yalnızca fiziksel gücüyle değil, aynı zamanda manevi bağlılığı ve dayanışmasıyla her zaman yeniden var olmayı başarmıştır.

Türk’ü diğer milletlerden ayıran en önemli özelliklerden biri, düşmana karşı birlik olabilme yeteneğidir. Ne zaman bir tehdit baş gösterse, bu millet kenetlenir. Farklılıklar bir yana bırakılır, yürekler aynı hedef için atmaya başlar. Bu durum, belki de Türk milletinin en güçlü silahıdır. Çünkü hiçbir düşman, birlik olmuş bir milleti yenemez. Toprağa düşen bir tohum gibi, Türk milleti her baharda yeniden dirilir ve gücünü dünyaya gösterir.

Ancak bu yeniden dirilişin ardında sadece kahramanlık hikâyeleri değil, güçlü bir tarih ve kültür bilinci vardır. Türk milleti, tarih boyunca büyük devletler kurmuş, adalet ve merhamet üzerine medeniyetler inşa etmiştir. Bu yüzden her kayıp, aslında yeni bir dirilişin başlangıcı olmuştur. Çünkü Türk milleti, geçmişinden aldığı güçle geleceğini inşa eden bir halktır.

Bugün de benzer bir süreçten geçiyoruz. Saldırılar, ihanetler ve zorluklar karşısında millet olarak yeniden bir sınav veriyoruz. Ancak unutmamalıyız ki, her darbe bizi daha güçlü yapar. Çünkü Türk milleti, düştüğü yerden kalkmayı, küllerinden yeniden doğmayı her zaman başarmıştır. Bu topraklarda bir ağacın kesilmesi, onun kökünden yeni filizlerin doğmasını engellemez. Türk milleti de böyle bir doğanın parçasıdır.

Bu diriliş sadece fiziksel bir varoluş değildir. Türk milleti, kendi kültürünü, dilini ve değerlerini her zaman korumuştur. Bugün yaşadığımız her zorluk, aslında bu değerlere daha sıkı sarılmamız gerektiğini hatırlatır. Vatan sevgisi, bayrak sevdası ve özgürlüğe olan inanç, bu milletin DNA’sında saklıdır. İşte bu yüzden Türk milleti, silahlarla, bombalarla ya da ekonomik zorluklarla yıkılamaz.

Toprakta bir tohum nasıl karanlığa rağmen ışığı bulup filizleniyorsa, Türk milleti de her karanlık dönemde ışığı bulmuş ve ayağa kalkmıştır. Bu, bir milletin varoluş sırrıdır. Düşmanlar, bu sırrı anlayamadıkları için her defasında aynı hataya düşer. Ama unutulmamalıdır ki, Türk milleti sadece bir toprak parçasını savunmuyor. Bu millet, binlerce yıllık bir mirası, bir ruhu, bir medeniyeti yaşatıyor.

Sonuç olarak, Türk milleti toprağa düşen bir tohum gibidir. Düşer, ama daha güçlü bir şekilde filizlenir. Kökleri o kadar derindedir ki, hiçbir fırtına, hiçbir saldırı onu tamamen yok edemez. Çünkü bu milletin gücü, sadece sayılarda ya da ordularda değil, birlik ruhunda ve tarihten aldığı derin mirasta saklıdır.

Unutmayalım, her karanlık bir ışıkla dağılır. Ve Türk milleti, her zaman o ışığı bulmayı başarmıştır. Bugün de başarmaya devam edecek; çünkü biz, toprakta bir tohum gibiyiz: Düştüğümüz yerden yeniden doğarız.

Rafet Ulutürk