SUSTURULAN AYDINLAR, SUSTURULAN MEDYA
“Kalem kırılmazsa, ses susturulamaz… Ama kırıldı.”
Her toplumun vicdanı,
Önce aydınlarında yaşar.
Yazar, gazeteci, öğretmen, kanaat önderi…
Halkın sesi, susan kalabalıklara cesaret verir.
Ama Bulgaristan Türkleri için bu da susturuldu.
Çünkü sistem,
En çok düşünenlerden korkar.
Ve bu korku, birer birer kalem kırmakla başladı.
Kimin Konuşacağına Devlet Karar Verdi
Bir gazetede makale yazmak,
Bir köyde konuşma yapmak,
Bir konferansta hakikati dile getirmek…
Bunlar artık cesaret değil, suç sayıldı.
1984’te ismini değiştirdikleri insanların,
1994’te fikirlerini de yok etmeye çalıştılar.
Aydınlar fişlendi.
Görüş bildirenler “bölücü” ilan edildi.
Gerçeği yazanlar ya susturuldu ya dışlandı ya da yalnız bırakıldı.
Medya: Gerçeği Değil, Gölgeleri Yayınladı
Türk medyası var mıydı? Vardı.
Ama ne yazık ki çoğu zaman
Sadece belirlenen sınırlar içinde konuşabildi.
Gerçeği yazan değil,
Onaylananı yazan gazeteler desteklendi.
Devletten ya da partiden fon almayan sesler,
Boğulmaya mahkûm edildi.
Oysa medya halkın hafızasıdır.
Hafızayı hedef alan bir sistem,
Bir milleti unutmaya zorlar.
Aydınlar Yalnızlaştırıldı
Kimi öğretmenler sürgün edildi,
Kimi köşe yazarları tehdit aldı.
Kimi cami imamları “fazla konuştuğu” için görevden alındı.
Ve en tehlikelisi:
Halk, kendi aydınlarına sırt çevirmeye başladı.
Çünkü korku,
Bazen yumrukla değil;
Yalnızlıkla öldürür.
Ve Bugün…
Bugün hâlâ birçok aydın susturulmuş durumda.
Hâlâ gerçekleri açıkça dile getirenler ya dışlanıyor,
Ya görmezden geliniyor.
Ama biz biliyoruz:
“Bir halkın kurtuluşu, susturulmuş sesleri yeniden konuşturmakla başlar.”