Günlerden 2 Nisan 2024...
Son 22 yıldır yaşanmamış şeylerin yaşandığı günlerde, tarihe tanıklık ediyoruz...
31 Mart yerel seçimlerinin şaşırtıcı yansımaları sürüyor..
Ve epey de gündemde kalacak gibi..
Sonuçta halk iradesini ortaya koydu..
Diyecek çok fazla bir şey yok..
Ancak "perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir" misâli, geliyordu gelmekte olan!
Bir çok gazeteci çoğu zaman yazacaklarını tam yazamıyor ya da ağız dolusu "bu yanlış" diyemiyordu belki...
Hâlen daha da öyle maalesef...
Bu konu, yani basın özgürlüğü de düzeltilmesi gerekenlerin başında geliyor, bir çok şey gibi!!
Gazetecilerin yazamadığı, yada yazdırılmadığı gerçekler, yazılamıyor diye de yok olmuyor! (muş)
Ve bizde; gazeteci kimliğinin verdiği, ama "sınırlı" olan yetkiye dayanarak ve herşeyi "düzden" yazamadığımız için yine "İronik Sorgulama" yaparak yazalım..
Kimbilir belki yeni halk iradesi görülür, doğru anlaşılır ve bizim dümdüz yazacağımız günler de gelir...
Ya da yazılanlar çizilenler, söylenenler artık duyulur ve ciddiye alınır belki, olmaz mı?
Ümit fakirin ekmeği ne de olsa........
Deyip, kaldığımız yerden ironiye devam edelim...
Geçen hafta RTÜK nerede dedik..
Yayın ilke ve yasalarına uygun denetim görevini neden yapmıyor, yapmıyorsa biz niye boşuna besliyoruz onları diye sorduk..
Ne değişti?
Yine kocaman bir hiç!!
Her yerde olan bu düzensizliğin, kimsenin işini doğru düzgün yapmaması sebebiyle oluşan çıkmazların değişme ümîdi var mı?
Ümit her zaman vardır, olmalıdır!
Herkes dili döndüğünce, gücü yettiğince gördüğü yanlışları konuşabilmeli!
Bizler gibi yazıyorsa, ("yazabildiği kadar") yazmalı!
Hiç olmazsa kendine, yakın çevresine bunları "itiraf edebilmeli!"
Gödüğümüz yanlışları, yolunda olmayan işleri söylemek hepimizin görevi!..
Geçen haftaki yazıda ayrı bir parantez açıp, bu haftaya bıraktığımız TRT'den de (Türkiye Radyo Televizyon Kurumu)
bahsedelim biraz..
Adından da anlaşıldığı gibi "Türkiye'nin" yayın organı!
Hâlihazırda 16 tane kanal bünyesinde!
1961 anayasası ile "Devletin Kurumu" statüsüne alınmış ve hazineden pay alan bir kurum!
TRT; yasa ile kurulan, hazineden ödenek alan, kamu yayıncılığı yapmakla görevli, ilk ve tek yayın kuruluşudur.
Aynı zamanda Türkiye’den Avrupa Yayın Birliği (EBU)’ne tam üye olan ilk ve tek yayıncıdır.
Bütün bu sıfatların bulunduğu bu kurumun, anayasada bir çok madde içinde de yeri var.
Özellikle 359 sayılı TRT Kanunu'nun 2. Maddesinde; yayın ilkeleri, gelir kaynakları, gelirlerin kullanım amaçları, denetim mekanizması, yönetimi, ve yasalar ile belirlenmiş görevleri açıkça yazar.
TRT'nin eleştirdiğimiz tarafları ile ilgili, bu kanun yasasının 2. maddesinden bazı başlıklar şöyle:
(tam metin olarak alınmıştır)
*İnsan hak ve hürriyetleri, millî dayanışma, sosyal adalet, fertlerin ve toplumun huzur ve refâhı için çalışmak.
*Toplum içinde huzur ve kardeşlik duygusu yaratmak.
*Yaşama sevincini, uyanıklığı, birbirini sevmeyi, çalışma şevkini arttırmayı hedef tutmak.
*Yurt gerçeklerini saklamamak, bunları bilimsel ve objektif olarak HALKA yansıtmak.
*Programların; fikir, sanat, millî eğitim, halk eğitimi, toplum kalkınması bakımlarından yeterli olmasına çalışmak.
*Seçim dönemlerinde, seçim kanunlarındaki hükümler saklı kalmak üzere, tam bir tarafsızlık içinde HALKA hizmet etmek.
*Siyasî yorum niteliğindeki yayınlarda, çeşitli ve karşıt görüşleri de içine alacak şekilde hazırlamak.
*Her konuda, tam bir tarafsızlık içine HALKA hizmet etmek.
Evet; yasa maddesinden aldığımız bu başlıklarda, TRT'nin büyük harflerle yazdığımız kelimelere göre, hizmet etmesi gereken kimmiş?
HALK!
Peki; koyu puntolarla yazdığımız kelimelerin karşılığı, yayınlarda tam anlamıyla var mı?
YOK!
Neden biz o yasada altı defaaten çizilen "halk" olarak; vergilerimizle beslediğimiz bu kurumdan, açıkça yazılmış olan tarafsız, objektif, birleştirici, sosyal adaletin anlatıldığı, uyanıklık oluşturan, kardeşlik aşılayan yayınları görmüyoruz??
Ya da tersten soralım..
Ne görüyoruz?
Ne var TRT'nin 16 adet olan kanallarında?
Yan kanallarında fikir, sanat, belgesel eğitim vs, ilgili maddeye göre yayınlar var evet..
Ya genel izleyici kitlesi olan kanallarında?
Yasada açıkça yazıldığı gibi, haber yayınları tam tarafsız veya objektif mi?
Tüm karşıt görüşler aynı anda sunuluyor mu?
HAYIR!
Sizce bu kurallar neden anayasada cümle içinde, "tam tarafsızlık" ifadesi ile yer almış?
Buyrun cevabı!
Anayasadaki net yazılı tarifi:
Bütçesi halkın "genelinden" alınan vergilerle oluşturulan bu kurumda, partizanlık yapılmasının önüne geçmek!
Tam da seçim sürecinden geçmişken, seçim çalışmaları sırasında tavrı ne olmalıymış?
Yani; Devlet hazinesinden pay alan Devlet Televizyonu olma kimliği ile, genele hitap etmek zo-run-da! imiş...
1 hafta öncesinden bahsediyoruz, hepimizin henüz hafızasındadır..
Genele hitap etti mi?
Sorgulayıp kendiniz karar verin!
Peki, eğlence kuşağı içeriklerinde ne var?
Fî tarihini anlatan yapımlar!
TRT'deki bizim cebimizden çıkmış!milyarlık bütçelerle hazırlanan, Ceddin deden, neslin baban misâli dizilerin bütçeleri dudak uçuklatıyor!
Karşısına geçip "vay bee" diyerek, hipnoz etkisiyle o ideolojik dizileri izledikten sonra, o hipnozdan çıkabilirsek, bir arama motoruna yazalım bakalım bu dizilerin bütçesi neymiş?
Görünce şaşırmayın!
Biz iki yakamızı bir araya getiremezken, bizden alınanlar bunlar!
Özel kanalların yapımlarını da eleştirdik ama en azından kendi bütçeleri ile karşılıyorlar!
Ya TRT?
Her kalem verginin içinde, aldığımız tüm cihazlarda, biz ödüyoruz onların bütçe gelirlerini!
Bize, yani yasada yazılı "halka" hizmet ediyor diye!
[*Yaşama sevincini, uyanıklığı, birbirini sevmeyi, çalışma şevkini arttırmayı hedef tutmak.]
Bu maddede yazan uyanıklığı kazanalım diye mi yapılıyor bu diziler acaba?
"Geçmişe bak, uyanık ol"
"Unutma unutturma" mı demek isteniyor?
Ya da;
"Uyumaya devam et, piiiş piiiş piş mi?"
Bu mu "toplumun kalkınması" maddesinden anladığınız?
Toplumu çürüten dizileri eleştirdik geçen hafta, RTÜK nererde dedik!
Şimdi bu dizileri de toplumu uyutuyor diye eleştiriyoruz!
Yasa ile görev tanımında "halkta uyanıklık oluşturmak" olan, bütçesini bizim cebimizden alan "devletin" yayın kuruluşu bizi uyutuyor, uyuşturuyor!
Uyanalım artık!
Bittik, tükendik!!
Ceddimizin, atalarımızın yaptıkları elbette eşsiz, benzersiz...
Ama yeter!
Yıl 2024!
Uzaya astronot gönderdik, "sevinin, nankörlük etmeyin" diyenler...
Geçmişe takılı bu dizilerin konusu olarak; harem ile hürrem arasında gidip gelerek devlet yönetenler, 3-5 at, 8-10 ok ile savaş yapıp kazananlar..!!
(Kaldı ki bu senaryoların hiçbirini tarihçiler doğrulamıyorken!!)
Bize dayattıklarınızla, ufkumuz bu kadar...
Yoksa istenen zaten ufkun darlığından dolayı, "vauuv" diyerek karşılayan, uyumaya-uyutulmaya müsait kitle oluşturmak mı?
Bu şekilde geliştirdiğiniz toplum; değil birilerinin gemisinde uzay yolculuğu yapan Türk astronotu, gemiyi kendiniz yapıp fırlatsanız da, aya üs kursanız da, an-la-ya-maz!
Kapasiteyi daraltan sizsiniz!
Bu bize revâ mı?
O aklıyla dünyaya hükmetmiş "Osmanlı torunu, Türk oğlu Türkler'in aklıyla oynuyorsunuz dikkat!
Göreviniz geliştirmek , uyuşturmak değil!
Eğer yasa ile belirlenmiş görev tanımına uymuyorsa, "HALKA" halkın geneline hizmet etmiyorsa, bizi geliştirme görevini yapmıyorsa, neden beslemeye devam ediyoruz biz bu kurumu?
Herşeyin özelleştirildiği gibi bu kurum da özelleştirilsin!
Ama olmaz, çünkü TRT ciddî bir vergi kalemi değil mi?
Özeli devleti farketmiyor!
Sağı solu da farketmiyor!
Hepsi ayrı koldan çökmüş karabasan gibi üstümüze..
RTÜK desen yazdık zaten, vergilerimizle maaşlarını ödediğimiz ama yine hizmetini görmediğimiz bir kurum!
Eee..
Ne olacak bu şekilde?
Konuşsan karşıt diyorlar..
Bu karşıtlık değil!
Alınan vergilerde yetimin hakkı var!
Aç perişan insanların hakkı var!
Vergileri alın tamam!
Ama milyarları akıttığınız ve bize hiç bir şey kazandırmayan bu dizilere vermeyin, verdirmeyin bunları!
O diziler karın doyurmuyor!
Toplumu da eğitmiyor!
Geliştirmiyor!
Tarafsız, objektif olun!
Halka ülkenin gerçeklerini anlatmakla görevlisiniz siz!
Bu yüzden ödüyoruz biz TRT VERGİLERİNİ!
Ülkemizde son yıllarda ayyuka çıkan ayrı kutuplar artık öyle bir halde ki; tarafı olduğu kesimde yanlış ne olursa olsun, yapan "o taraf", yani kendi tarafı ise çıt çıkmıyor!
Bunu yazarken sağı da solu da ayırt etmeden her iki cenaha da hitap ediyoruz!
Yapan bizimki ise; "olsun!" Deyip susmak!
Bu bir akıl tutulması!
"Konuşsam da hiçbir işe yaramıyor ki" deyip kenara çekilmek ise Dünya Klasiklerinden olan "Körlük" kitabında anlatılan "öğrenilmiş çaresizlikten" başka birşey değildir!
Toplumdaki bu bulaşıcı körlük ve sağırlık artık bitmeli!
Artık bizde de bulaşıcı hastalık olan körlük ve sağırlığa, covid misâli yeni bir varyant da geldi galiba!
DİLSİZLİK!
Hadi kör olduk göremiyoruz!
Sağır olduk duyamıyoruz!
Virüsün yeni dönem varyantıyla da DİLSİZ olduk, o da tamam...
Ama aklımıza bulaşmadıysa bu virüs, düşünebiliriz en azından!
UNUTMAYIN Kİ BU HASTALIK COVİD GİBİ ÖLDÜRMÜYOR!
SÜRÜNDÜRÜYOR!!!
BULAŞLANMIŞLAR YÜZÜNDEN BULAŞSIZLARDA BİRLİKTE SÜRÜNÜYOR!!
Başlıkta yazdığımı tekrarayarak bitireyim…
SUSSAM AKLIM DURMAZ...
KONUŞSAM KİMSE DUYMAZ…
Demiş şâir…
Böyle garip bir hal….
VELHÂSIL; Kulağını, gözünü, dilini türlü sebeplerle kaybeden bizler!!
Aklımızı koruyarak sorgulayıp, düşenebilme niyet ve duasıyla…
VESSELÂM....
