SÖZDE ÖZGÜRLÜK: DEMOKRASİ MAKYAJI (1990–2000)
“Zinciri çıkarıp yerine kurdele taktılar.”
1989’un ardından kapılar açıldı, göç yaşandı, isimler geri verildi.
Ve Bulgaristan devleti tüm dünyaya bir ilan yaptı:
"Artık özgürlük var!"
Ama o özgürlük, yalnızca kelimelerde kaldı.
Çünkü sistem yerli yerinde duruyordu.
Sadece baskının şekli değişmişti.
Zorbalık, yerini makyajlı demokrasiye bırakmıştı.
Parti Kurdular, Ama İrade Vermediler
Sözde Türklerin temsilcisi olacak bir parti kuruldu:
Adı Türk’tü ama ruhu başkaydı.
Listelere giren adayları halk belirlemiyordu.
Kimlerin konuşacağı, ne söyleyeceği en baştan belliydi.
Dün fişleyen eller, bu kez yönlendiren eller oldu.
Ve halk umutla sandığa gitti.
Yıllarca bastırılan özlemini, “oyla” haykırmak istedi.
Ama her defasında aynı soyadlar, aynı yüzler çıktı karşımıza.
Demokrasi dedikleri şey,
yalnızca halkı susturmanın yeni yoluydu.
Okullar Açılmadı, Caddeler Yeniden Adlandırılmadı
Ana dilde eğitim serbestti güya,
Ama Türkçe eğitim verecek öğretmen kalmamıştı.
Mezar taşları yerli yerindeydi,
Ama mezarların başında dua edecek imamlar susturulmuştu.
Caddelere yine Türk kahramanlarının isimleri verilmedi.
Köylerin adları iade edilmedi.
Evet, isimlerimiz vardı artık,
Ama sokaklarımızda biz yoktuk.
Susturulmuşluk Kültürü Devam Etti
En acısı da şuydu:
Halk, konuşmaya korkmaya devam etti.
Çünkü 45 yılın korkusu bir günde silinmezdi.
Yeni kuşaklar ise çoktan uzaklaştırılmıştı.
Kimliğini bilmeyen, tarihini duymayan,
köklerinden bihaber bir nesil büyüyordu.
Ve biz fark ettik ki:
Bir milletin adını geri vermek, ona onurunu geri vermek demek değildi.
Asıl mesele, onun sesini, fikrini, iradesini geri vermekti.
Kandırılmış Bir Umut
1990–2000 yılları arasında, demokrasiye dair her umut,
birer birer gölgede kaldı.
Ve o döneme dair en doğru cümle şuydu:
“Demokrasi geldi dediler, ama zincirin ucunu sadece biraz uzattılar.”