Öğretmenlik, dışarıdan bakıldığında herkesin kolaylıkla anlayabileceğini düşündüğü bir meslek gibi görünse de, derinlemesine düşünüldüğünde “öğretmenlik yapmak” ile “öğretmen olmak” arasında çok ince ama bir o kadar anlamlı bir fark olduğu anlaşılır. Bu fark, öğretmenlik mesleğinin sadece bilgi aktarma sürecinden ibaret olmadığını, aynı zamanda hayatlara dokunma, insan yetiştirme ve toplumu şekillendirme gibi daha derin bir anlam taşıdığını gözler önüne serer.
Öğretmenlik Yapmak: Görev ve Sorumluluk
“Öğretmenlik yapmak” ifadesi, öğretmenlik mesleğinin daha teknik ve görev odaklı boyutunu ifade eder. Müfredatı işlemek, ders programına sadık kalmak, öğrencileri sınavlara hazırlamak ve sınıf yönetimini sağlamak, öğretmenlik yapmanın temel görevleridir. Bu bakış açısında, öğretmen bir düzeni devam ettirir, öğrencilerine bilgi aktarır ve ders saatleri sona erdiğinde sorumluluklarını tamamladığını düşünür.
Bu yaklaşım, öğretmenliği yalnızca belirli sınırlarla tanımlayan, bir görevi yerine getirme odaklı bir anlayışın yansımasıdır. Elbette bu, mesleğin bir parçasıdır ve önemlidir. Ancak, yalnızca öğretmenlik yaparak eğitim dünyasına anlamlı bir katkı sağlamak mümkün müdür? İşte bu noktada, öğretmen olmak devreye girer.
Öğretmen Olmak: Bir Yaşam Biçimi
“Öğretmen olmak,” sadece bir meslek tanımını değil, bir insanlık görevini ve yaşam biçimini ifade eder. Öğretmen olmak, öğrencilerin sadece akademik başarılarıyla değil, hayatlarının her alanıyla ilgilenmeyi; onların hayallerine, potansiyellerine ve duygularına dokunmayı içerir.
Bir öğretmen, öğrencisine sadece bilgi vermez; ona değer verir, hayatına rehberlik eder ve onun yeteneklerini ortaya çıkarması için bir ışık olur. Sınıfta öğrenciye sadece ders anlatmak yerine, onu anlamaya çalışır, sorunlarına duyarlı yaklaşır ve öğrencinin gelecekteki hayatında kalıcı bir iz bırakır.
Örneğin, öğretmenlik yapan biri, öğrencisinin yazılı kâğıdına puan verirken sadece doğru ya da yanlışları değerlendirir. Ancak öğretmen olan biri, o yazılıda öğrencinin çabasını, hayallerini ve potansiyelini de görür. Birincisi yalnızca bir görevdir; ikincisi ise bir sorumluluk ve bağlılık gerektirir.
Öğretmen Olmak: İlham Kaynağı Olmak
Öğretmen olmak, sadece ders saatleriyle sınırlı kalmayan, hayat boyu süren bir sorumluluğu üstlenmek demektir. Çünkü bir öğretmen, sadece müfredatı anlatmaz; aynı zamanda öğrencilerine değerler kazandırır, onların hayallerine inanmalarına yardımcı olur ve ilham kaynağı olur.
Bir öğrencinin yıllar sonra bile, “Hayatımı değiştiren kişi öğretmenimdi” diyebilmesi, o öğretmenin bu kutsal mesleği bir yaşam biçimi olarak benimsediğinin göstergesidir. Öğretmen olmak, bilgiyi aktarmaktan ziyade, öğrencilere insan olmayı öğretmektir.
Görev mi? Misyon mu?
Öğretmenlik yapmak bir görevdir; öğretmen olmak ise bir misyon. Görevler belli bir süre içinde tamamlanabilir, ancak misyon bir ömür boyu devam eder. Öğretmenlik mesleğini bir yaşam tarzı haline getirenler, sadece bireyleri değil, toplumları dönüştürür ve geleceği şekillendirir.
Bu iki kavram arasındaki farkı anlamak, eğitimde gerçek bir fark yaratmanın anahtarıdır. Çünkü eğitim, yalnızca bilgi aktarmaktan ibaret değildir; aynı zamanda insanları daha iyi bir dünya için hazırlama sanatıdır.
Sonsuz Bir Etki
Öğretmen olmak, bir öğrencinin hayatındaki dönüm noktası olmak demektir. Bu nedenle, her öğretmen, mesleğini sadece bir iş olarak değil, bir değer yaratma alanı olarak görmelidir. Öğretmen olmak, sınıfta ders anlatmanın ötesinde, hayatlara dokunmak, hayalleri gerçekleştirmek ve insan yetiştirmektir.
Unutulmamalıdır ki bir öğretmenin dokunduğu hayat, gelecekte sayısız insana dokunur. Bu da öğretmenlik mesleğini, dünyanın en kutsal görevlerinden biri yapar. Görevini layıkıyla yerine getiren ve öğretmenliği bir yaşam tarzı olarak benimseyen herkes, toplumun gerçek mimarlarıdır.
Necat KACAN
Eğitimci Araştırmacı Yazar