İbrahim Bayrakçı

Tarih: 18.04.2024 06:50

MODERN HÜRRİYETLERİMİZ

Facebook Twitter Linked-in

MODERN HÜRRİYETLERİMİZ
Modern hürriyet, eskilerin görüp tatmadığı bir nimet ve modern akılcılık ve usculuk  şaheseridir. Modern mânası le insanın sadece kula kulluk etmekten kurtulması değildir ayni zamanda haksız kuvvetlere boyun eğmekten, resmiyete bürünmüş keyfi otoritelerin baskısından ve baskıcı tahakkümünden kurtulması, bir cümle ile, insanın kendi benli ğinde insanlığını yaşamasıdır. Bu mânadaki hürriyetin teme lini «


Modern hürriyet, bedeni, fikrî ve manevi üç şekil alır. Bedeni hürriyet, gelme gitme, oturup kalkma, çalışma ve se- yahat etme gibi beden hareket ve faaliyet serbestliğidir. 

Fikir hürriyeti serbestçe düşünme ve, hususiyle, düşündüğünü sözle ve yazıyla başkalarına duyurma hakkıdır. Manevi hürriyet yahut vicdan hürriyeti, herkesin dilediği ve beğendiği bir dinin veya felsefl, siyasî, iktisadi bir doktrinin akide ve esaslarını serbestçe benimsemeye ve bunları hiç bir korkuya ve endişeye düşmeksizin açıklamaya olan mukaddes hakkıdır. Bunlardan hayat ve medeniyetin şartı olarak, insan için en kıymetlisi, hiç şüphe yok ki, aklın ve şuurun bir hakkı fikir ve vicdan hürriyetidir. Çünkü hayat ve medeniyet,ancak bu iki nurun ışığında gelişir. İnsanlığın ilim, ahlâk ve medeniyet gibi büyük nimetlerini hep akla ve şuura borçlu değil miyiz? O halde bu hürriyetlere kasdetmek, akla ve şuura baskı ve zorbalık uygulamak TIR. 

Fikir ve vicdan hürriyetinin ötedenberi yaman bir düşmanı vardır:körü körüne inanmak sorgulamamak tır Baskı ve zorbalık Gerçi baskı tarzı ve sistemleri zamanlara ve medeniyetlere göre de - ğişmiştir. Fakat tarz ne olursa olsun ve bu sistemler körü körüne inançlarının  ilhamını ister dinden, ister lâik bir düşünceden alsın; insandaki zekâ nurunu söndürdüğü ve tefekkür kudretini şaşkına uğrattığı uğrattığı ve bu suretle ilmin, ahlâkın ve medeniyetin kaynağını kurutmağa yürüdüğü için iğrençtir. Zira körü körüne inanmanın baskısından hakikatte zarar gören ve ıstırap çeken, odur. Fikre ve vicdana kasdeden taassup, hakikatte insanlığa kasdetmektedir. Bunun içindir ki, baskı rejimlerinin serbest fikirlere ve hür vicdanlara karşı gösterdikleri düş - manlık, ahlâka ve insanlığa karşı işledikleri cinayetlerin en müthişidir.

 

İslâm dünyasında Allah adına işlenen haksızlıklardan ve akıtılan mâsum kanlardan da bahset- miyeceğim. Orta zamanların yüz karası ve zulüm makinesi engizisyonlarla(Batı dünyasında katoliklerin baskıcı ve sapkın tutumu)  da sözü uzatmıyacağım. Yalnız şu kadar diyeceğim ki, eski devirlerin din maskesi altındaki baskısı , modern devirde ve bilhassa birinci dünya harbinden sonra lâyik bir renge bürünmüş! insan zekâsını ve vicdanını din namına cendereye sokan  yerini bu devir- de millet ve vatan gibi mukaddesat namına kurulan, daha feci sapkın görüşler  almıştır. Buna şaşmam: Tarih, yalnız dekoru ve aktörleri değişen ebedi bir dramdır!

 

(1) Bu yazı bundan evvelki gibi 1947 de ilk defa «Vatan> gazetesinde ve 1949 da «Demokrasi ve Hürriyet» adlı broşürde nez redilmiştir.

Ali Fuat Başgilin demokrasi yolu adlı kitabından alıntılar yapılmıştır 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —