Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

Tarih: 29.03.2024 15:24

KİM KÜSMÜŞ?

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Geçen hafta adalet demiştik.. 

Kişinin evvela kendinden başlayarak; ailesine, yakınlarına, mevki ve konumuna göre sorumlu olduklarına hattâ tüm insanlığa uzanan bir adalete sahip olması gerekliliğini anlatmıştık... 

Gelin bugünde yine adaletle bağlantılı; yakın çevremizdeki insanlarla yaşadığımız anlaşmazlıklarda, tâbiri caizse "kendi davamızı görüp hüküm verip,  karşımızdakine ceza olarak verdiğimiz küsmekten bahsedelim...


3 gündenden fazla küs kalmak  haramdır!
Bu ifadeyi hemen hepimiz duymuşuzdur.. 

Bu cümledeki "haram" ifadesinin, ne âyet ne de hadis dayanağı yoktur aslında..
Ancak âyet ve hadislerden çıkarılan bir yorumdur diyebiliriz.. 

Şöyle ki; Rabbimiz Kur'an'ı Kerîm'de şöyle buyuruyor... 

"Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulun!" (Hucurât Sûresi 49/10)
Bu âyetteki "ancak kardeştirler" kelimelerinin tefsirinde; "kesin ve net kardeştirler, kardeşliklerinin bozulmasına hiç bir sebep olamaz" anlamı vardır.. 

Verdiğimiz âyette bulunan; bu anlam ve benzer nitelikte olan ve müminlerin kardeşliğine, yardımlaşmasına ve bu hallerinin devamlılığına vurgu yapılan  tüm âyetler ışığında, Efendimiz'in de (SAV) tavsiyeleri olmuştur.. 

"Bir Müslümanın, din kardeşini üç gün üç geceden fazla terkedip küs durması helâl değildir!
O iki Müslüman karşılaşırlar ve biri bir tarafa öteki öbür tarafa döner. 
Halbuki o ikisinin en iyisi önce selâm verendir." (Buhârî, Edeb 62, Müslim, Birr 23, 25, 26)
(Aynı mihmalde bir kaç hadis daha vardır) 

Sahih olan bu hadislerde Efendimiz'in (SAV) kullandığı " helal değildir" ifadesi, verdiğimiz âyette bulunan "ancak" kelimesindeki mânanın önemine binâendir! 

Zaman içinde de âlim zatlar tarafından yorumlanarak "haramdır" olarak nitelendirilmiş olup, bu şekli almıştır.. 

Yani sonuç olarak bize bakan yönüyle ele alırsak;  tartışılan konu olarak, bir yerde "haram" yazmıyor olması, bize küslük hakkını vermiyor! 

Zîra âyet ve Efendimiz'in (SAV) hadisi net! 

Karşımızdaki insanın bizimle olan bağ derecesi; ister en yakın, isterse çok uzak olsun, belirlenen en önemli tek ve net bağımız "mümin" sıfatıdır! 

Ve bizler Rabbimizin emri, Efendimiz'in (SAV) tavsiyesi ile; kardeş, arkadaş, komşu vs ne olursak olalım eğer inanmış isek, ayetle sabit, "ancak (kesin ve net, hiçbir sebeple bozulamayacak şekilde)" kardeş olarak yaşamayı başarmakla mükellefiz!! 

Din kardeşi olduğumuz birine 3 günden fazla küs kalamayız, kalmamalıyız! 

Bu nefsimize çok ağır geldi değil mi? 

Reel hayattan örnek vererek açalım, ve rahatlayalım... 

Akraba, arkadaş hatta kardeş diyelim..
Bir sorun yaşadık.. 
Belki de birden fazla, ve artık dur demenin yolunu bulamadık ve ilişkimizi kestik.. 

Bu kısmen doğru bir yoldur, ama kısmen! 

İlişkimizi kesmemiz, tekrar aynı zararı görmemek için ise bu doğru.. 

Ama ilişkimizi kesmenin boyutu, selamsızlık boyutunda küsmek ise işte  bu yanlıştır! 

Yasaklanmış olan da bu selamsızlık derecesindeki küslüktür! 

Yani yaptığımız şeyin adı küsmek değilde, kendimizi korumak adına ilişkimizin boyutunu aklımızla yönetmek olmalıdır.. 

Çünkü başka  sahih bir hadiste de şöyle buyrulur... 

Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.(Mümin kişi akıl sahibidir, iki defa aynı yanılgıya düşmez)(Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) 

Allah (CC) Kur'an'da bir çok âyette akıla vurgu yaparak seslenir.. 
Ve farklı konularda da olsa, net olarak 49 âyette bize sorar! 

"Akletmez misiniz?" (Aklınızı neden kullanmazsınız?) 

O zaman  bu âyetler ve son hadisle, küslük haramdır deyip, karşımızdakinin bize zarar vermesini izlemeli miyiz? 

Hayır tabii ki! 

Kızgınız, kırgınız, gördüğümüz zararın haddi hesabı yok, düzelmesine ümîdimizde yok diyelim... 

Rabbimizin verdiği akılla, o kişiden bir daha zarar görmemek adına kendimizi geri çekip, var ise devam eden bir işimiz bitirme hakkımızı kullanalım!
Bu hadisle de nettir! 

Hoş gelmiyor görmek konuşmak,  bu da tamam, görüşmek konuşmak için bir çabada da bulunmayalım... 

Ama...
Gün gelir de o kişi ile aynı ortamda olursak, selam verelim! 

Yazdığımız ilk hadis neydi?
Son cümlesinde ne vardı?
O kişi ile karşılaştığımızda "selam veren taraf olmak!"
O taraf olursak "iyi" sıfatlı mümin olabileceğimiz bildirilmişti değil mi? 

Peki neden akıl edip, selamı veren olarak ilk kazanan taraf olmayalım? 

İşte ancak bu şekilde, o yasaklanmış olan küs sıfatında olmamamış oluruz! 

Ayrıca; "3 günden fazla küs kalmamak" ifadesini de çözebiliriz..
Nasıl mı?
Niyettir esas olan! 
Rabbimiz bilir elbet... 

Biz küsmeye niyet etmiyorsak küs sayılmayız değil mi? 

Yani; niyetimizde küsmez isek, o kişiyi üç gün sonunda arayıp barışalım demek zorunda da kalmayız! 

Niyetimiz; "Allah'ım gören bilensin, senin emrin üzere küs değilim, ama bana bahşettiğin aklımla bu kişi ile artık iş yapmayacağım, ona kanmayacağım, bana zarar vermesine müsade etmeyeceğim, gerekmedikçe görüşmeyeceğim..Ama gün gelir de karşılaşırsak, senin rızanı kazanmak için yine tedbirli olarak, ona sırtımı dönmeyeceğim" olsa nasıl olur sizce? 

Peki birde tersinden bakalım...
Biz bu niyetlerle nefsimizle savaşıyorken, karşımızdaki küsmüş!
Küssün..
Tedbirli ilişki yönetiyoruz ya, küs olmama gereği  ile verdiğimiz  selamı almamış!
Kendi bilir.. Aynı akıl onda da var! Kullansın...
Birileri diyebilir:  “Sen akıllanmazsın!” “Sana ne yapsa yeridir!” 
Duymayalım, görmeyelim.. 

Bu durumla karşılaşınca da sakın nefsimize yenilmeyelim! 

Allah kulunu akılla şereflendirmiştir!


O an nefsimiz belki kafasını kırmayı, tokatlamayı istiyor da olabilir.. 

Yapalım, en doğal hakkımız!
Ama akılla!!
Aklımızla attığımız tokat, hastanelik etmek kadar hoş gelecektir nefse emîn olun... 

Rabbimiz zaten her saniyemize şahit olarak bunu görecek..
Ayrıca etrafımızda varsa diğer insanlarda görecek..
Hem bu dünyada hem ebedi hayat adına kazanan ya da  kaybeden kim olur? 

Velhasıl...
Hep geriye bakarak, ya da o anda kalarak içimizdeki kin ateşini harlamadan, ama  tekrar canımızın yanmaması için yaşadıklarımızı da unutmadan;  önümüze, geleceğimize ve ebediyetimize bakmalıyız! 

Araba kullanmak gibi..
Sadece önümüzdeki 5 mt lik mesafeye odaklanarak araba kullandığımızı düşünelim ne olur?
Ya da  "sadece ve sürekli", arkayı gösteren dikiz aynasına bakarak kullansak? 

Her ikisinde de kaza kaçınılmaz olur! 

Tıpkı bu örnek gibi.. 

Kazaya veya tekrar aynı yanlışa gitmemek için, "arada" geriye bakmalı, yakın mesafe gibi "o ânı" yaşarken, aynı zamanda daha ileriyi de düşünüp görmeliyiz! 

Unutmayalım!
Aklını kullanan kullar, hem  geçici olan bu dünyada, hem de ebedî hayatta kazanır! 

Rabbim nefsimizi aklımızla yöneten kul  olabilmeyi hepimize nasip eylesin inşallah.... 

Kim küsmüş, neye küsmüş?
Küsen biz değilsek sorun yok.... 

                                    VESSELÂM...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —