Vedat Kan

Tarih: 12.03.2024 08:42

Kılavuzu karga olanın…

Facebook Twitter Linked-in

Kılavuzu karga olanın…

Ülkemizi bir dönemler ekran başına kilitleyen ve o dizi oynadığı saatlerde hayatın durduğu dönemler vardı. Dizi karakterlerinden birisinin senaryo gereği öldüğü bilindiği halde gıyabında kılınan cenaze namazları ve hayrına dağıtılan lokmalar vardı.

İşte o dizinin en büyük repliklerinden birisiydi; hani, “demedi deme İbrahim”…

İşte bu süreçte gelinen aşamada, bütün sandığa yansıyacak olan isimlerin tamamı benim için birer İbrahim’di artık.

Seçim hengâmesi nasıl da yoğun bir şekilde almış başını gidiyor. Sorsan adayların hepsi makamın tek sahibi! Seçilmeleri ve ilk başta bulunmaları an meselesi.

En iyisini kendileri bilir, en iyisini kendileri yapar ve en iyisine de yine kendileri karar verir.

Bazı yeni yetmeler vardır, arkadaşının babasından çaldıkları arabasının içerisinde oturdukları vakit, dünyanın en iyi şoförüyle dünya turuna çıktıkları hissine kapılırlar. Bir de son ses müzik açtıklarında, çevrelerindeki insanların kendilerine muhtaç olduğu moduna girerek, o arabanın dışındaki hemen her şeye tepeden bakarak, başkasının arabasında olduklarını unutarak küçük dağları ben yarattım havasına girmeleri uzun sürmez…

Müziğin ritminden ve aşırı ses kirliliğinden dolayı da nasıl bir tezat içerisinde bulunduklarının farkına dahi varamazlar.

Seçim çalışmaları başladığında bazı adayların kendileriyle bizzat görüşmüş, proje çalışmaları hakkında, tasarımları hakkında veya halka ne verebilecekleri hakkında fikirlerini öğrenmek istemiştim.

İnanın, birçoğunun az önce bahse konu ergenlerden hiç ama hiçbir farkı yoktu.

Bütün her şey onlara muhtaçtı…

Ve kendileri dünyanın en iyi siyasetçileri idiler…

Dev aynasında bir kurtarıcı olarak görüyorlardı kendilerini.

Projeler kendiliğinden olacaktı ya! Hiç uğraşmaya değmezdi. Nasıl olsa bu şehrin veya ilçelerinin kendisine ait zenginlikleri vardı ve onlardan yola çıkılarak her türlü çalışma yapılabilirdi. Bir iki tane de Avrupa Birliği hibe programlarından proje geçirildi mi, gerisi zaten bal ile kaymaktı. Geriye kalan tek şey sandıktı ve o da birilerinin balon şişirmeleriyle zaten kazanılmış olarak akıllara yer etmişti bile.

Madalyonun ellerinde kalan tarafında bu vardı.

Ya diğer tarafında?

Bu hesaplar öyle ezbere olmuyordu ki; yani, sekiz sekiz onsekiz ve bir daha, on sekiz bir olmuyordu. Ama gördüklerimizin büyük bir çoğunluğunda maalesef ve ne yazıktır ki bu görüntü vardı.

Sekiz sekiz on sekizdi ve onlara göre bir daha, on sekiz bir ediyordu.

Öyle kelimeler sarf ediliyordu ki, kavgada söylenmeyecek laflar çıkıyordu dudaklardan. Kelimler seçilmeden ve hatta tartılmadan, nereye ve nasıl gideceği düşünülmeden çıkıyordu gırtlaktan. Kim veya kimler hazırlıyordu bu yazılanları, hangi akla hizmet amacıyla?

Sonuç;

1 Nisan gerçekten birçoğu açısından şaka olarak tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alacaktı. Ve ne yazıktır ki 31 Mart akşamında büyük bir çoğunluğunun hüznü göklere çok rahat bir şekilde ulaşacaktı.

1 Nisan birçokları için ciddi manada şaka olacaktı.

Demedi deme İbrahim…

Kaybedilen oylar, düşen reytingler, itibar bulmayan söylemler, anında unutulan vaatler, hemen o gece başlayacak olan istifalar ve görevden almalar, köşe bucak günlerce saklanmalar, rahatsızlanıp hastaneye götürülmeler ve hatta kalem yazmak istemiyor ama dökülecek olan kanlar.

Yanlış okumadınız başta muhtar adaylarının arasında olmak üzere encümenliklerde ve başkan adaylıklarında durum hiç ama hiç iç açıcı değil.

Olmayacak ta…

Zaten birçoğunun yol gösterenleri, akıl verenleri veya çokbilmişlik yapanları ise karga misali gerçekleşecek olandır.

Bu kadim millet söylemiş olduğu bu akıllı sözlerin hepsini tecrübelerine dayanarak, yaşayıp öğrenerek dile getirmişlerdir.

İş çığırından çıkmak üzere ve kılavuzu karga olanın akıbeti zaten belli!

Demedi deme İbrahim…    

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —