İçinizde Türkçe bileniniz var mı?

Sağdan soldan haberler gelmeye, kalemler dönmeye başladı bile. 

Birileri bayramın bitmesini dahi beklemeden AK Parti kurmaylarının tüm Türkiye’de sahaya inerek, araştırma yapacaklarını ve seçimde alınan sonuçların asıl sebebinin merak edilerek, müsebbiplerinin ortaya çıkarılacağını yazmış.

Gerçekten mi?

Yeminle inanmıyorum!

Ciddi olamazsınız?

Hem de sadece 3 soruyla bu işi çözüme ulaştıracaklarmış.

İnanın sizi ayakta alkışlıyorum.

Yani gerçek anlamda, bu kadar olur. 

Birilerinizin bu işgüzarlığı bizi bitirdi, farkında bile değilsiniz. 

Aynı heyet daha bundan çok değil birkaç hafta öncesinde, makama benzer raporlar sunmuyor muydu? Anket sonuçlarınız, PİARlarınız, ARGEleriniz, halkın içerisinde bulunan kulaklarınız ve hatta hatta vicdanınız o raporlarda ne diyordu da, şaşkınlığa düşüp yanıldınız?

Makama sunduğunuz raporlarınızda gerçek rakamlar vardı da size kim inanmadı, yok eğer yanıltıcı bilgiler vardı da şimdi neyin araştırmasını yapıyorsunuz?

Görünen o ki siz gerçekten ama gerçekten yorulmuşsunuz!

Aylar öncesinden bu durumun olacağını yazan bizler, merak ediyorum da hangi dilden yazdık ki kimseler okuyamamış ve bizi anlayamamış.

Ya da ciddiye almamış!

Biz Türkçe yazıyor isek, siz hangi dilden okuyorsunuz bu yazılanları ve hangi dilden dinliyorsunuz bu ayyuka çıkmış olan söylenenleri? 

Bu birbirimizi anlayamama durumunun sebebi ne ola ki?

Aylar öncesinden ve hatta milletvekilliği seçimlerinde işin boyutunu kaleme aldığımızda, başta il yönetimleriniz olmak üzere bütün teşkilatlarınız sırf doğruyu söylediğimizi bildikleri halde, bizleri dokuz köyün dokuzundan da kovmuşlardı.

Sizinle yola çıkmamış ve hatta sizin davanıza sonradan “öylesine” sırf macera olsun diye katılan ve ahbap çavuş ilişkisi yaşayan; lale devri keyfiyle yaşayan, menfaat duvarının üzerinde yaşadıkları şehirlerin değerli arsalarının paylaşımının hesabını yapan, kazancın artırılması ve kar hesaplarıyla uğraşmaktan sizin sıkıntılarını çektiğiniz bu davanın ne olduğunu dahi unutan zihniyetteki birileriyle bu işin olmayacağını bu seçimde ilk sarı kartı alarak, ne yazıktır ki görmüş oldunuz.

Bu şekilde devam eder ve aynı kadrolarla inadına inadına yola devam kararı almanız durumunda ise gelecek ikinci sarı kartı ve sonrasını siz bizden daha iyi biliyorsunuz.

Yaşananları anlamak için sahaya falan inmenize, birilerine soru falan sormanıza inanın hiç gerek yok.

Yapacağınız olay çok ama çok basit ve bunu yapabilecek irade de sizde fazlasıyla var. 

Biz bunu biliyor ve çoğu yerde de görüyoruz…

İnanın bu halk sizi seviyor ve siz farkında değilsiniz, olsun  ama İnancımızda var.

Bir futbol takımı düşünün; oyuna yoğunlaşamayan veya tirübünlere oynayan oyuncuya yapılanı siz yapmadığınız müddetçe ikinci sarı yolda.

Ve bu siyaset tarihindeki tecrübelerimize göre çoğu zaman, sarıya bile gerek kalmadan çıkartılan kartın rengi şu anda Türkiye haritasına aksetmiş durumda.

Siz daha neyin sorusunun peşindesiniz.

Vatandaşların arasında yayılan söylemlere göre il yönetimlerinizde talan almış başını gidiyor. Belediyelerinizin büyük bir çoğunluğunun kapasitesi halka hizmet için yeterli seviyede ve düşünce yapısında değil, vizyonları yoktu ve dolayısıyla çalışmıyordu. Ve maalesef içinizdeki birilerinin halen daha bu çalışmayan başkanlarınızın çoğunluğuyla yola devam kararı aldırarak bu sonuca imza atmış oldukları bilinirken, hangi sahaya ne için ineceksiniz onu merak ettik.   

Biz Türkçe yazdık ve dedik ki; sizin ötekileştirdiğiniz ve “sırtımızda yük” dediğiniz, sizi bugünlere taşıyan yani çeyrek asır boyunca sırtlayan gerçek eleman olan emeklileriniz size dargın. Kiralar yüzünden halkınız sıkıntı içerisinde, büyük çoğunluğu sizin partinizin yönetiminde olan birkaç tane ev sahibine ve hatta kanun tanımaz emlakçı sektörüne gücünüz yetmiyor mu? Neden çare üretemiyorsunuz. Büyük bir çoğunluğu yine kendi partinizin taraftarı olan ve halkın ağzındaki lokmasına dahi ortak olan zincir marketlerin ve yerel marketlerin etiket oyunlarını görmüyor musunuz? Kesmiş olduğunuz göstermelik cezaları dahi vatandaşın sırtına anında ekleyen bu düzene neden çare bulamıyorsunuz?

Dedik!

Bütün bunları hep Türkçe yazdık.

Bütün bunları hep konuşma ve ana dilimiz olan Türkçe söyledik. Hem de bütün ortamlarda. 

Şimdi birilerinin sahaya inip, bu halkın kendisine soracağı soruları; hangi dilde ve hangi amaçla soracağını ve hatta hatta ne soracağını biz bile merak ettik.

Allah aşkına ne soracaksınız?

Bu ülkede muhalefet çeyrek asırdır size çalıştı.

Çeyrek asırdır bu halk sizin istediğiniz her şeyi verdi.

Ne istediniz de vermedi?

Desteğini, oyunu ve hatta sevgisini esirgemedi.

Yeri geldi gözyaşlarıyla ifade etti ve yeri geldi şarkılarıyla, türküleriyle.

Asla inkârcı olmadı bu halk. 

Yaptıklarınızın başarısını sinesinde, göğsünde madalya misali onurla gururunu taşıdı. Yeri geldi göğsünü ve hatta bedenini siper etti varlığınızın idamesi için. 

Can verdi.

Umutlar yaşasın diye…

Tankların altına yattı. 

Bilinçli ve ısmarlama bir vaziyette ağaçlar bahane edilirken yanı başınızda durdu. 

Bin yıl sürecek denilen saçmalıkları dakikalar içerisinde bertaraf ederek size döndü, birilerinin inanmadığı her adımınıza, canı gönülden ve yürekten inanarak yanınızda bulunmadı mı?

Ve daha niceleri…

Peki! 

Ne istedi bu halk sizden? 

Sadece ve sadece;

İnsanca yaşamanın, insan gibi yaşamanın gereğini istedi. 

Birileriniz onlara kulak asmayıp, “sırtımızda yük” ifadesiyle aşağılayınca, sonuç sandığa yansıdı.

Daha neyin sorusuna takılıp kaldınız?

Ve çok iyi biliyoruz ki; siz isteseydiniz daha iyilerini bile yapabilirdiniz. 

Gücünüz de vardı, imkânınız da. 

Hatta olmadığını farz edelim, siz bir imkân oluştururdunuz…  

Ama demek ki bizim size anlatmaya çalıştıklarımız değil, birilerinin kasıtlı olarak size anlattıkları Türkçe değilmiş. 

Veya başka şeyler anlatılmış.

Tıpkı asırlar boyu dünyaya hüküm süren şanlı imparatorluğun içerisindeki birilerinin, makama anlattıkları ve bu günlere zemin hazırladıkları gibi...

Sonuç mu?

İçinizdeki birkaç tuzu kurunun, sözüm ona size destek amacıyla bu halkı “nankör” olarak suçlu gösteren “ileri geri konuşmalarını” ki hiç kaile bile almıyoruz. Kalınan yerden devam edilir. Son dakikalarda skorlar değişir sıkıntı yok, yeter ki siz doğru hamlelerle doğru oyuncularla karşılaşmaya devam ediniz. Kimsenin taraftarlığını veya fanatikliğini tartışmaya açmanın gereği yok, takımlar kalıcı oyuncular gidicidir. 

Bunun nesini anlayamadınız?

Davasının onurunu taşıyamayanın ve işi şikeye götürenin, kendi adına çalım atanın, takımı sıkıntıya sokanın maalesef bu takımda da sahada da yeri yoktur, olamaz.

Teknik direktör bizim, takım bizim, taraftar bizim. 

Siz kendi oyun sahanıza inin sorgulamanızı orada yapın. 

Amma velâkin; yapacağınız ilk işiniz bu kadim halkın size ulaşmasını engelleyen menfaat düşkünü olanlarınızı aranızdan, davanızdan, yapılanmanızdan ve hatta dünyanızdan atmakla başlayabilirsiniz… 

Aranızda Türkçe bilen var mıdır bilmiyorum ama umarım bu yazdıklarımız Türkçe olarak anlaşılmıştır.