Gelin hep birlikte ağlayalım…
Dünyanın beşten büyük olmadığını sonunda öğrendik. Hem de patlayan fosfor bombalarının altında can veren minik bedenlerimizi uğurlarken. Çaresizliğimizin dahi çare olmadığı gerçeğiyle birlikte. Haklarını bizlere asla helal etmeyecekler, biliyor musunuz?
Onları anlayamamanın ezikliği içerisinde, onlara el uzatamamanın ezikliği içerisinde, onlara yardım edememenin ezikliği içerisinde gelin hep beraber ağlayalım… Siyaset yapmanın kudrete bağlı olduğunu, bu kudretin de maddi olarak bir karşılığının olduğunu ve hatta destekçisinin olduğunu bir kez daha görmüş olduk. İçimizdeki bir takım koltukların dahi şu son iki haftada yaşananlara karşı sesinin çıkmadığını, çıkamadığını ve hatta hatta kınama mesajı dahi yayınlayamadıklarını gördük, “lütfen” söylenen bir kaç kelamın da rol icabı olduğunu inkâra bile gerek yok.
Eyvah ki ne eyvah!
Oysaki o vitrinlerinde sözüm ona kendi sermayeleri olarak görünen ama tamamına yakınının bu katil devletin koruyucularına ait olduğunu çok iyi bildiğimiz malları sözde protesto ederek, ambargo koyma hayallerimizin dahi gerçekleşemeyeceğinin farkına varalım artık, biz sadece bağırıp-çağırıp, ara ara parmak sallarız hepsi o kadar.
Sonrası olmaz, olamaz.
İşte bu yüzden gelin hep beraber ağlayalım.
Filistin veya Gazze veya o küçücük dar alanda hapsedilmiş bedenler ilk kez mi kurşunlanıyor, üzerlerine bomba yağıyor, zannediyorsunuz? İlk kez mi körpe bedenler paramparça oluyor, hem de gözlerimizin önünde. Hem de tüm dünyanın gözü önünde. Hâlbuki daha birkaç ay evvel Ukrayna’da düşen bombaların altına yatanların, insanlık dersi verenlerin, “önce insan” diyenleri göremedik bugünlerde. Hani sizler insandınız, Gazze’de parçalananlar ne oluyor?
Hatta bir tanesi geçenlerde paylaşım yapmış “yas ilan etmek işlerimizin iptalimi olmalıydı” diye.
Hayır, siz işinize devam edin ve binlerce taraftarınız ile gülün eğlenin, şarkılarınızı notalara dökün ve hatta öyle bir ses çıkarın ki Gazze’den dünyaya yayılan çığlıkların yayılmasına bile engel olun, tıpkı Doğu Türkistan’da, Myanmar-Arakan’da, Karabağ’da hatta daha birkaç yıl evvel Avrupa’nın göbeğinde ve gözünün önünde Bosna’da olduğu gibi…
Ve konserinizin bitiminde gelin bize “insan”lık dersi verin ki; biz de haddimiz olmadan müsaadeniz olur ise insanlığı öğrenelim ve sizin gibi insan olalım. Hatta daha da ileri gidelim ve bu insanlığın verdiği huşu içerisinde gelin hep beraber ağlayalım. Gençlerimizin büyük bir çoğunluğunun, hesabını bilmedikleri paralarını, bu zihniyetin destekçisi olanların mekânlarında harcadığı gerçeği, yüzümüze tokat gibi vururken dahi sesimiz çıkamıyor ya, raflarında sırf o katil devletin destekçilerinin malları var diye sesleri çıkamayanların aramızda koltuk sahibi olarak ve hatta söz sahibi olarak bulunmalarının ve bu iktidardan da ayrıca destek bekleyenlerin bizden olması işin başka bir acı boyutudur ki, işte o zaman gelin hep beraber ağlayalım. Hatta ve hatta dizlerimizi döverek ağlayalım.