Diyelim ki ; ilçe başkanına kızdın, il başkanına kırıldın, hadi Genel Başkana bile darıldın, küstün...
Bunların hangisi, o güne kadar gerçek bildiğin maneviyatı satmaya, terk edip gitmeye değer !
Sen Genel Başkan'a küsünce, 'Yeter ki Üç Hilal Dalgalansın' diyen Dursun Önkuzu'nun emanetini neden bırakıp gidiyorsun !
Sen İlçe Başkanına kızınca, 'Ülkücülerin nişanı pek yakındır' diyen Ali Bülent Orkan'dan kalan bu maneviyata nasıl sırtını dönebiliyorsun !
İlçe Başkanına kırılınca, 'Kellemi verdiğim bu davanın zaferi yakındır' diyen Mustafa Pehlivanoğlu'nun sözüne rağmen nasıl terk ediyorsun !
Yahu, Allah aşkına, Peygamber (s.a.v.) aşkına,
Yüce dinimiz aşkına mantıklı bir sebep söyleyin gitmek için !
Gittiğiniz yer, Ülkücü Şehitler otağı mı?
Kim var orda?
Kılıçkıran mı karşılıyor!
İmamoğlu mu sarılıyor yoksa ilk!
Bunun mahşeri var,
Mahkeme-i kübra'sı var!
Hiç mi düşünmüyorsunuz?
Ne cevap vereceksiniz peki?
'Ben bu uğurda darağacına yürüdüm, sen nasıl olur da bu partiyi bırakıp gittin?' diye sorunca Halil Esendağ ile Selçuk Duracık:
'Genel Başkana kızdım da gittim' mi diyeceksiniz!
Üstelik, darağacına omuz omuza yürüyen bu yiğitlerine yüzüne bakarak? Öyle mi !
Yahu tamam olabilir, kırgınlık olabilir. Kızgınlık, küskünlük olabilir. Yeri gelir, fikir ayrılığı da olur!
Bunların hiçbiri, Üç Hilal'i terk etmeye sebep değil...
Ha, şunu da gururla söylemesini iyi bilirim:
'Helal olsun adama be, vallahi helal olsun...İhraç edildi, aday gösterilmedi, sıralamaya giremedi vs vs...
Yine de başka bir yere gitmedi, satmadı, ihanet etmedi...
Oturdu köşesinde, tüm kırgınlığını içinde yaşadı...
Yaşayanları sevmese de, bu uğurda can verenlere olan sözünü tuttu, sadakatle partiye sarıldı...
Adam gibi adammış meğer, harbiden dava adamıymış...'
Demeyen şerefsizdir!
En adi alçaktır, namussuzdur!
Gökalp Şentürk
