Dünya nüfusunun yaklaşık %9'unun elektriğe erişimi olmadığını bilmek, modern çağda hayal etmesi zor bir gerçek. Elektrik, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Evlerimizi aydınlatıyor, cihazlarımızı çalıştırıyor, suyu pompalıyor, sağlık hizmetleri sunuyor ve eğitim materyallerine erişim sağlıyor. Ancak, dünya genelinde milyarlarca insan hala bu temel hizmetten mahrum kalıyor.
Elektriğe erişimin olmaması, özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli sosyo-ekonomik etkiler yaratıyor. Bu durum, eğitimden sağlığa, ekonomiden güvenliğe kadar geniş bir yelpazede olumsuz sonuçlar doğuruyor. Öğrenciler, gece ders çalışmak için yeterli aydınlatmaya sahip olmadıklarında eğitimlerinde geri kalıyorlar. Sağlık hizmetleri, elektrik eksikliği nedeniyle yeterli bakım ve hizmet sunmakta zorlanıyor. Küçük işletmeler, üretim kapasitelerini sınırlayan enerji eksikliği nedeniyle büyüyemiyor ve ekonomik kalkınma durma noktasına gelebiliyor.
Enerjiye erişimdeki bu eşitsizlik, küresel enerji politikalarının önemini de vurguluyor. Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH) arasında yer alan "Herkes için Uygun Fiyatlı ve Temiz Enerji" hedefi, dünya genelinde enerjiye erişimin sağlanmasını amaçlıyor. Bu hedefe ulaşmak, sadece enerji altyapısının geliştirilmesi değil, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi ve enerji verimliliğinin artırılması anlamına da geliyor.
Gelişmiş ülkelerde, elektrik erişimi genellikle bir sorun olarak görülmezken, Afrika, Asya ve Latin Amerika'daki birçok bölgede bu temel hizmet hala lüks kabul ediliyor. Özellikle Sahra Altı Afrika, dünya genelinde elektriğe erişimi olmayan nüfusun en büyük bölümünü barındırıyor. Burada yaşayan insanların büyük bir kısmı, günlük hayatlarını idame ettirmek için odun, kömür ve diğer biyokütle yakıtlarını kullanmak zorunda kalıyor, bu da sağlık sorunlarına ve çevresel tahribata yol açıyor.
Bu sorunun çözümü, sadece hükümetlerin değil, aynı zamanda özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası topluluğun da iş birliği yapmasını gerektiriyor. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi ve küçük ölçekli hidroelektrik projeleri gibi yenilenebilir enerji çözümleri, enerjiye erişim sağlama konusunda umut verici alternatifler sunuyor. Ayrıca, mikro şebekeler ve akıllı şebeke teknolojileri, kırsal ve uzak bölgelerde enerji erişimini mümkün kılmak için kullanılabilir.
Sonuç olarak, elektriğe erişimin bir insan hakkı olduğu bilinciyle hareket edilmeli ve bu temel hizmetin dünya genelinde sağlanması için kolektif bir çaba gösterilmelidir. Enerjiye erişimin artırılması, sadece bireysel yaşam kalitesini yükseltmekle kalmaz, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eder ve daha eşitlikçi bir dünya yaratır. Dünya nüfusunun %9'u için elektrik erişimi sağlamak, küresel topluluğun ortak sorumluluğu olmalıdır.