Bu dünyanın en zor işlerinden özü sözü doğru insan olmak. Gerçekleri insanlara direk yada dolaylı söylemek var iken yalakalık yapan enikler her daim midemi bulandırmıştır
İnsan kendini sorgulamalı, vicdanını yargılamalı, İşte o zaman ne savcı ne de yargı yorulurdu. Kalbimiz iyi ise, dürüstlük yardımseverlik vs. Konularında kendine güvenin tam ise, namert elinden çok değerlisin inan. Yanlış insanlara yaptığımız doğrular bizi zaman zaman üzüyor
Her gelen sanki menfaatini arar. Gün gelir canım ciğerim dediğimiz insanlar menfaati için bizi rezil eder.
Çok büyük konuşmayın beylik laflar etmeyin, hayat bu, seni öyle yere getirir ki bir anda kendini sevdiklerinle savaşır bulursun.
Düşman bildiklerinle ise selamlaşırken bulursun unutma!
Kokmuş insana hiç tuz kar eder mi? Utanmayan yüze tükürük kar eder mi?
Şu dünyada huzurlu isen hayat sana bal olur da, üstüne üstelik sevgin var ise o diken olsa gül olur.
Sevildin mi dünyayı taşırsın sırtında sevgi yoksa kendi bedenin bile ezer geçer seni.
Dost önemli
Yarın ilişkilerin bozulunca seni satmayacak insanlar olsunlar hayatında. Değerini bilmeyen insanlarla uğraşma. Onu layık olanına bırak. Şu zamanda vallahi dost da düşman da belli değil. Menfaatlerine göre oynuyor kıçı, başı.
Bazılarını kafan kırılarak, bazılarını kalbin kırılarak öğrenirsin. Bugününe aldanıp da, dostum çok deme. Kötü günde vursalar onlara dost de.
İyiliklerin karşılığı hep yürek yangınları olur. Yine de bakıyorlar onlarda geçerken mezarlığa ne dönen var ne de oradan ders alan. Allah hidayet eylesin.
Biz yolcuyuz bu dünyada hem de bileti doğumumuzda kesilen, gidiş zamanını bekleyen insanlarız, Allah affetsin bu hırs bu mekânda ne için?
Bir hikâye ile bitireyim istedim yazımı
Çok eskiden, kendini beğenmiş şımarık bir fare ile akıllı ve alçak gönüllü bir fil yaşarmış.
Bir gün karşılaşıp arkadaş olmuşlar.
Fare ‘Sana kılavuzluk etmeliyim!’ demiş. Yularından çekip istediğim yere götürmeliyim!
Fil arkadaşının küstahça teklifine razı olmuş. Bir süre gittikten sonra küçük bir dere kenarına ulaşmışlar. Fil ’in diz kapaklarına bile ulaşmayan su, fare için uçsuz bucaksız bir deniz gibiymiş.
Fare ‘Ben buradan geçemem’ diye fısıldamış korkuyla…
Fil ‘Ne bekliyorsun?’ diye çıkışmış. Kılavuz önden gider, dal bakalım suya.
Ama... Diye kekelemiş fare, ‘görmüyor musun su çok derin?’
Fare mahcup olmuş, boyundan büyük işlere giriştiği için kıpkırmızı kesilmiş…
‘Sizin için küçük ama bana göre çok büyük bir su’ diye söylenmiş.
Ben artık kılavuz olmaktan vazgeçiyorum.
Keşke daha önceden düşünseydim de boyumdan büyük işlere girişmeseydim.
‘Evet, demiş fil’ yumuşak bir sesle,
herkes kendi haddini bilmeli ve asla aldatıcı gurura kapılmamalı…
Bu anlamlı hikâyeleri etrafımızda yaşanan olaylara yorduğumuz çok olmuştur. Çoğu zaman eski dostlarımızı gördüğümüzde ayaküstü sohbet eder, yaşanmışlıkları yad ederiz.
Geçtiğimiz günlerde yine böyle bir abimizle karşılaştım. Bilgisi, görgüsü ve hayata bakış açısı çok hoşuma gider bu abimizin.
Fare görünümlü, kendini dev aynasında gören ne çok ortak tanıdığımız insancık var diye geçirdim içimden.
Ait olduğu zümrenin içinden bir yerlere baş olunca kendini hikâyedeki fare konumuna sokup üstüne bir de renk değiştirenler hayatımızda ne çok değil mi?
Nereye çekiştirilirse oraya yönlendireceğinin farkında olmayan bu fareler, elbet bir file rastlayacaktır.
O zaman göreceğiz
kişiliğini makamından alanların, o makamları alındığında nasıl kişiliksiz kaldıklarını.
Gücünü sahibinin tasmasından alan köpeklerin, Bozkurt’u görünce iğne deliğinden geçip aman dilediğine çok şahit olduk.
Lütfen köpeklerinize sahip çıkın!
Arkasından yardım bekleyen köpeği kurt kapar! Bu sözümü de bir kenara not edin ve tasmaladıklarınızı gözden geçirin.
‘Bizler sokak dövüşçüsü değiliz! Maçı adil bir şekilde yönetecek hakemle, kuralları olan her ortamda tartışmaya hazırız’
Uzman Hakan Dikmen