Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe

Dört Kapı, Kırk Makam

Alevîlik-Bektaşîlik’in İslâm’ın diğer yorumları ile arasındaki en ayırt edici farklılık nedir, diye sorsak, kuşkusuz ilk önce “4 kapı, 40 makam” öğretisini öne sürmek gerekir. 

4 kapı 40 makam öğretisini anlayabilmek için “insân-ı kâmil” kavramını idrak etmek gerekir. 

İnsan, “hayat” denilen seyahatte farklı kemalet aşamalarına yolculuk eder. 

Elbette kişisel yetenekleri, çevresi ve emeği tarafından belirlenip şekillenen bu yolculuk, özünde, varlık mertebelerinin sonuncusu olan insân-ı kâmil mertebesine ulaşmak içindir. 

İnsân-ı kâmil kavramını ilk dillendiren İbnü’l-Arabî’ye göre 2 mertebe vardı: Taayyün-i evvel ve hakîkat-i Muhammediyye. 

Taayyün-i evvel, “ahadiyyet” (teklik, tek olma durumu)’in “vahidiyyet” (bütünleşme, birleşme)’e dönüştüğü “bilinçlenerek var olma” alanıdır. 

Hakîkat-i Muhammediyye mertebesine verilen pek çok isimlerden birisi de insân-ı kâmildir. İbnü’l-Arabî’ye göre âlemin varlığının sebebi ve koruyucusu bu insân-ı kâmildir.

Allah’ı ancak insân-ı kâmil bilebilir. 

Çünkü o Allah isminin somut, erişmiş hâlidir.

İbnü’l-Arabî, varlık mertebelerinin sonuncusu olarak insân-ı kâmil mertebesini gösterir. 

Bu anlamda “insân-ı kâmil” Hz. Muhammed’dir. Hz. Muhammed’in güzel örnek (el-Ahzâb 33/21) ve âlemlere rahmet (el-Enbiyâ 21/107) olduğunu bildiren âyetler de tasavvufun insân-ı kâmil konusundaki dayanağının Kur’an olduğuna dair deliller olarak gösterilmektedir. 

İbnü’l-Arabî’den önce Cüneyd-i Bağdadî, Hallâc-ı Mansûr, Bâyezîd-i Bestâmi gibi düşünürler de aynı anlayışın temsilcileri olmuşlardır. 

Bâyezîd-i Bistâmî “el-kâmilü’t-tâm” kavramı ile İbnü’l-Arabî’ye yakın bir açıklama ortaya koyarken, Hallâc-ı Mansûr da “Kitâbü’t-Tavâsîn”de bütün nübüvvet nûrlarının Hz. Muhammed’in nûrundan çıktığını, onun vücudunun yokluktan, adının ise “kalem”den önce var olduğunu söyler. 

Böylece, tasavvuf düşüncesinin merkezinde “insân-ı kâmil” mertebesine ulaşmanın hedeflendiği anlaşılıyor. 

Horasan bölgesi, İslâmiyet’in benimsenmesinden sonra tasavvuf akımının önde gelen merkezi haline gelmişti. 

Herat, Nişabur ve Merv, miladi 8. yüzyıldan sonra İslâm dünyasında tasavvuf anlayışına en önemli katkıların yapıldığı coğrafya olmuştu. 

Fergana’da “Bab”, yani “Baba” ünvanı verilen dervişler Türkler arasında büyük saygınlık kazanmışlardı. 

11. yüzyılda Yesevîlik, daha sonraki süreçte ise, Horasan ile Balkanlar arasındaki coğrafyada Alevîlik-Bektaşîlik-Kızılbaşlık olarak isimlendirilen “yol”un babaları/dedeleri de inanç/ibadetlerinin merkezine “insân-ı kâmil” mertebesine ulaşmayı hedef olarak koydular. 

Bu anlayış, İslâm dininde hayatın anlamını açıklayan, insan ve tüm canlıların dünya üzerindeki varlığını ve işlevini belirleyen bir yorumdur. 

Niçin var olduk? 

Nereye gideceğiz? 

“4 kapı, 40 makam” ise, modern bir kavramı kullanırsak “insân-ı kâmil”e ulaşmanın “Türk usulünce” metodolojisidir. 

İnsan/talip şerî'at, tarîkat, marîfet ve hakîkat kapılarından geçerek “insân-ı kâmil” mertebesine erişecektir. 

Koca Ahmet Yesevî’ye ait olan Fakr-Name adlı eserde tasavvufun bu dört makamı, Hz. Ali’ye dayandırılmış ve ilk kez şeriat, tarikat, marifet ve hakikat olarak yer almıştır. 

“Hazret-i Ali raziya'llahu anhu rivayet kılurlar kim dervişlik makamı kırk turur. Eger bilip amel kılsa dervişliki pak turur; ve eger bilmese ve örgenmese, dervişlik makamı anga haram turur ve cahil turur. Ol kırk makamnın onı makam-ı şeri'atda turur ve onı makam-ı tarîkatte turur ve onı makam-ı ma'rîfetde turur ve onı makam-ı hakîkâtde turur.

” Hacı Bektaş Velî de mürşidi Koca Ahmet Yesevî’nin anlayışını Makalat’ta şöyle açıklıyor: 

“Kul Çalap Tanrı'ya kırk makamda erer, ulaşur dost olur, ol kırk makamun, onu şeri'at içindedür ve onı tarîkat içindedür ve onı ma'rîfet içindedür ve onı hakîkât içindedür.

” Hacı Bektaş Velî’ye göre, 4 kapı 40 makamın kaynağı Hz. Muhammed’dir: 

“Nitekim Peygamberimiz (S.A.V.) buyurmuştur ki; şeri'at bir ağaçtır, tarîkat onun dalları, ma'rifet yaprakları, hakîkat da meyvalarıdır. Ağaç mevcud olmazsa dalları, yaprakları ve meyvaları da var olmaz.” 

Kaygusuz Abdal dört kapıyı şöyle anlatıyor:

İnsanda fark eyleyesin hayvanı 

İlm-i şeri’atı bildüre sana 

Azuban dagılmayasın her yana 

Bilesin kim ne dimekdür şerî’at 

Neymiş bu orta yerde bağlı sed 

Pîr sana erkan-ı salat bildüre 

İmân İslâm farz u sünnet bildüre 

Çünki bildün şerî’at nedür tamam 

Tarîkat yolında koyasın kadem 

Pîr sana bildüre nedir tarîkat 

Dahı tarîkat içinde her sıfat 

Tarîkat dimek ‘Arapça yol durur 

Yol-ıla var kim tarîkat ol durur 

Zen ü ferzendi atayı anayı 

Terk ide koya bu cümle kavgayı 

Şerî’at bile tarîkat anlaya 

Hakîkat pîri ne dirse dinleye 

Her kimde kim ola bu üç hâsiyet 

Şerî’at u tarîkat ve hakîkât 

Ma’rifet anda biter kân ol durur 

Ma’rifet cevher il ma’den ol durur 

Pîr gerek kim kendüyi bilmiş ola 

Gönli içinde Hakkı bulmış ola 

Kalmaya bu dört kapuda müşkili 

Pîr gerek kim söyleye cümle dili   

 

 

Yunus Emre ise, dört kapıyı şöyle anlatmış: 

 

Şerî'at şirin olur işidene hoş gelür 

Ne kim dilerse kılur ol şerî'at içinde   

 

Tarîkat can yoldaşı can ile olur işi 

Tarîkata giren kişi dün-gün ibret içünde   

 

Marîfet gönül ile dün ü gün zanyıla 

Söylesen gelmez dile sırr-ı sıfat içünde   

 

Evvel kapu şerî'at geçse andan tarikat 

Gönül evi marîfet âşk hakikat içinde 

 

Sözü büyük ozanımız Pîr Sultan Âbdal ile bağlayalım. Bakalım, ozan dört kapı kırk makam üzerine ne söylemiş:

 Gönül gel karardan aşma 

Sözüm sana meveddettir 

Gafillen bacadan düşme 

Evvel kapı şerî’attır 

 

Şerî’attan edep öğren 

Al bu pendi belin bağlan

İlimle üstâd olur oğlan 

Kimi farz kimi sünnettir 

 

Sen bu sırra erer isen 

Dolan kapıdan girersen 

Tarîkat farzın sorarsan 

Yedi farz üçü sünnettir 

 

Gelin girelim bu bâbı 

Açılsın âşkın kitabı 

Eğer anlarsan hesabı 

Andan sonra tarîkattır 

 

Tarîkat bir oddur yakar 

Kimi ham kimi has çıkar 

Her âşık bir çakmak çakar 

Çırağın yakan üstâddır 

 

Tarîkatta kâmil olan 

İlim ile âmil olan 

Bu yolda mükemmel olan 

Evvel mertebe hizmettir 

 

Hizmet erenler yoludur 

Cümle ilmin evvelidir 

Âhdimiz kalu beli'dir 

Bundan dönen kişi mattır 

 

Kend'özümüze gelelim 

Tarîkat nedir bilelim 

Yoklukta sefil olalım 

İbtidâ yüz iradettir 

 

İbtidâ talip olunca 

Düşmana galip olunca 

Dört cân bir kalıp olunca 

Menzili bi-nihayettir

 

Hakîkat genc-i nihândır 

Marîfet gevher-i kandır 

Yedi yüz yetmiş mizândır 

Ötesi ilm-i hikmettir 

 

Mürebbisi Ali gerek 

Dört kapıda eli gerek 

Müsâhibin hali gerek

Zira Ali Muhammet'tir 

 

Pir Sultan der kalu beli 

Dedik ya Murteza Ali 

Kim kadeh içer kim dolu 

Bu bize bir acep derttir


Dört Kapı, Kırk Makam

.

Ali Rıza Özkan

26.11.2023 13:31:00

Gündeme Dair Meseleler

ERZURUM SPOR FK EYÜP SPOR İLE İSTANBUL'DA KARŞILAŞACAK

ERZURUM BEYAZŞEHİR SPOR KULÜBÜNDEN FUTBOL İL TEMSİLCİSİ FERİT KARAKOCA ' YA ZİYARET

SERKANDAŞ SİGORTA U-15 YAŞ GRUBU PLAY-OFF YARI FİNAL MÜSABAKALARI BAŞLIYOR

Valimiz Sayın Mustafa Çiftçi’nin “Vakıf Haftası” Mesajı

Palandöken’in çok özel ziyaretçileri vardı

Biz çoktan başladık…

Erzurum valiliği; bir iddia ve bir cevap…

Kültür havuzuna bu kez şiir damladı…

DADAŞLAR DEPLASMANDAN PUANSIZ DÖNÜYOR

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 35 31 1 3 64 96
2.Fenerbahçe 35 28 1 6 58 90
3.Trabzonspor 35 18 13 4 13 58
4.İstanbul Başakşehir 35 16 12 7 10 55
5.Beşiktaş 35 16 13 6 6 54
6.Alanyaspor 35 12 10 13 3 49
7.Kasımpaşa 35 14 14 7 -6 49
8.Rizespor 35 14 14 7 -7 49
9.Sivasspor 35 12 11 12 -9 48
10.Antalyaspor 35 11 12 12 -4 45
11.Adana Demirspor 35 10 11 14 3 44
12.Samsunspor 35 11 15 9 -5 42
13.Kayserispor 35 11 13 11 -9 41
14.Ankaragücü 35 8 12 15 -3 39
15.Fatih Karagümrük 35 9 16 10 -2 37
16.Konyaspor 35 8 14 13 -14 37
17.Gazişehir Gaziantep 35 9 18 8 -15 35
18.Hatayspor 35 7 15 13 -10 34
19.Pendikspor 35 8 18 9 -31 33
20.İstanbulspor 35 4 24 7 -42 16

YAZARLAR