Doğu Akdeniz’de Yeni Dönem: Türkiye-Mısır MEB Anlaşması ve Libya ile Üçlü İşbirliği Olasılığı
Yıllardır Doğu Akdeniz’de enerji, egemenlik ve deniz yetki alanları üzerinden süren güç mücadelesinde taşlar yeniden yerine oturuyor. Türkiye ve Mısır arasında son dönemde hızla gelişen diplomatik ilişkiler, yalnızca bölgesel barış adına değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz'in kaderini değiştirecek stratejik bir dönüm noktasına dönüşüyor.
Türkiye – Mısır MEB Anlaşması: Stratejik Bir Gelişme
Mısır ile Türkiye arasında imzalanması beklenen Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması, Doğu Akdeniz’de bugüne kadar dışlayıcı politikalarla çizilmeye çalışılan denklemleri kökünden sarsacaktır. Türkiye’nin 2019’da Libya ile imzaladığı anlaşma gibi, Mısır’la yapılacak muhtemel bir deniz yetki alanı mutabakatı hem uluslararası deniz hukukuna uygun olacak hem de iki ülkenin ortak ekonomik çıkarlarını maksimize edecektir.
Bu anlaşma:
Yunanistan’ın maksimalist taleplerini boşa çıkarır,
Türkiye’nin doğu Akdeniz’deki meşru haklarını güçlendirir,
Mısır’ın daha geniş ve ekonomik olarak avantajlı bir deniz alanı elde etmesini sağlar,
Enerji iş birliği, doğal gaz çıkartımı ve ulaştırma koridorlarında yeni fırsatlar doğurur.
Libya – Mısır – Türkiye Üçlü MEB Anlaşması: Akdeniz’in Yeni Haritası
Bölgenin istikrarı açısından çok daha derin anlamlar taşıyan ihtimal ise, Libya, Mısır ve Türkiye arasında kurulacak bir üçlü MEB anlaşmasıdır.
Böyle bir üçlü deniz yetki paylaşımı:
Doğu Akdeniz’de meşru ve adil paylaşım esaslarını önceleyen bir yapı oluşturur.
Yunanistan, GKRY ve Fransa gibi dışlayıcı ittifakların oyunlarını bozar.
Türkiye’nin denizden kıta sahanlığına ulaşma stratejisini tahkim eder.
Mısır’ı, İsrail-Yunan ekseninden uzaklaştırarak bölgesel dayanışmaya çeker.
Libya’nın, iç savaş sonrası kalkınma sürecine deniz kaynaklarıyla katkı sağlar.
Bu aynı zamanda sadece enerji değil, ticaret yolları, boru hatları, doğalgaz ihracatı, deniz taşımacılığı gibi alanlarda da stratejik ittifaklar zinciri anlamına gelir.
Anlamı ve Mesajı:
Bu tablo, açıkça şunu gösteriyor:
Doğu Akdeniz artık dış güçlerin değil, bölge halklarının denizidir.
Türkiye’nin "kazan-kazan" odaklı dış politikası ve deniz yetki alanları konusundaki kararlılığı, diplomasiyle birleştiğinde büyük fırsatlar doğuruyor. Mısır gibi güçlü bir aktörle yapılan bu tür anlaşmalar sadece coğrafi sınır çizimi değildir; aynı zamanda jeopolitik aklın, bölgesel barışın ve ortak refahın inşasıdır.
Doğu Akdeniz’de Türk diplomasisi yeni bir sayfa açıyor.
Türkiye – Mısır arasında yapılacak MEB anlaşması bir başlangıçtır. Libya ile üçlü iş birliği ise bir stratejik devrim olur.
Bu birliktelik, sadece haritaları değil, dengeleri ve kaderleri de değiştirecek bir hamledir.
Artık Doğu Akdeniz’de dayatma değil, dayanışma kazanacak.