Tülay Dikmen ile İronik Sorgulamalar

Tarih: 30.01.2024 12:22

DERTLEŞME GÜNÜ

Facebook Twitter Linked-in

Evet sevgili dostlar, bu hafta farklı olarak, biraz dertleşelim istedim..
Dertliyim çünkü.. 

Neden derseniz, yazdığım yazılara gelen yorumlardan.. 

Yanlış anlaşılmasın hemen...
Çok şükür hepsi olumlu, ama olumlu şeyler dahî bazen üzebiliyor insanı.... 

Takip edenler biliyor, ancak yeni okurlarımızla tanışmış olmak için tekrar özetleyelim. 

Tüm1haber ve Medya'nın hem basılı hem de  e-gazetesinde; ilk olarak asıl branşım olan "ilahiyat" alanında, her cuma günü köşe yazmaya başladım.. (Hâlen her cuma o köşede de yazmaya devam ediyoruz.) 

Aylar sonra aynı zamanda gazeteci kimliğim de olduğundan; ilahiyat dışında, gündem veya kendimce güncel veya önemli gördüğüm konularda yazma, sorgulama ihtiyacı hissettim.. 

Ve sağolsun Tüm1 medya ekibi, farklı olan bu tarzda yazabilmem için ikinci bir köşe olarak "İronik Sorgulamalar" adını verdiğimiz bu alanı açtı.. 
Bu köşe için de günlerden salıyı seçtik... 

Bu köşede ilahiyat alanından bağımsız, güncel veya hepimizin ortak sorunları olan konuları ironi yaparak, nüktedan bir dille yazmaya çalıştım... 
Bu 10. Haftamız..
Ve köşemiz daha çok yeni olmasına rağmen; bu köşe için de, cuma köşesi için de geri dönüşler çok güzel hamdolsun.. 

Bu güzel geri dönüşler bana mutluluk verip, ümitle yazmaya devam dedirtiyor elbette.. 

Ancak özellikle ilahiyat alanı yazıları için gelen olumlu geri dönüşler aslında beni farklı yönden de üzüyor.. 

Çünkü aldığım geri dönüşlerin hepsinde şu cümleler sabit: 

*Ya ne kadar farklı bir anlatım!
*Ben kendimden ümîdi kesmiştim!
*Verdiğiniz örneklerle hep aklımda kalıyor konu..
*Nasıl yani, bu kadar kolay mıydı?
* İlk defa bir ilahiyat yazısını sıkılmadan sonuna kadar okudum!
*Ötekileştirmeden sadece olması gerekeni yazmışsınız ne güzel!
*Hep duyduğumuz şeyler ama şimdi anladım sebebini!
*18 yaşındayım ama  bu yazı bana da hitap ediyor!
*Yazıyı sesli okudum, 70 yaşındaki annem de anladı, 14 yaşındaki kızım da!
.....……..
Bu ve benzer cümlerin sahipleri de eminim okuyor şu an  :) 

Evet; "Cuma Köşesi" yazılarının anlaşılır, güncel örneklerle, sıkmadan okunabilir olduğunu vs yazdınız hep..
Bunlar beni çok mutlu etti ve ediyor tabîki.. 

Çok şükür ki Rabbim bizi; kendi ismini, emirlerini, yasaklarını, duyurma vesilesi kılmış, anlatmaya dilimizi döndürmüş, anlamaya da zihnimizi ve kalbimizi açmış, hamdolsun... 

Peki neye üzülüyorsun dediniz değil mi? 

Evet; asıl konumuz bu..
Bugün de ironik olarak benim bu üzüntümün sebebini sorgulayalım... 

Neden "ilahiyat alanı" veya dînî konular içeren yazılar, konular, paylaşımlar sıkıcı geliyor bize? 

Neden bir başlığı görüp "tam merak ettiğim konu, okuyayım hemen" diyerek başladığımız yazıyı, kitabı veya konuşmayı yarıda kesip bırakıyoruz? 

Özellikle de gençlerimiz, çocuklarımız neden bu tür içeriklere çok uzak? 

İşte bu soruların cevabı aslında yazılara gelen yorumlarda...
O güzel yorumların tersi ne? 

** Biz bu alanda konuşulanları, yazılanları, ANLAYAMIYORUZ!**
Tersinden çıkan sonuç bu!
Ama neden? 
Çünkü anlaşılır anlatılmıyor, anlamıyoruz? 
İşte bu çok üzücü...... 

Benim yazdığımın anlaşılmasına sevineyim mi, yoksa insanların bu konulardaki boşluğuna ve haklı serzenişine üzüleyim mi? 

Evet anlamıyoruz….

Tıpkı bir doktorun, tıp fakültesinde öğrendiği terimleri anlamadığımız gibi..
Veya bir inşaat mühendisinin inşaat teknikleri konusunda kullandığı terimler gibi...
Bir kimyagerin  ezbere bildiği elementlerin isimlerini bilmediğimiz gibi...
Bir fizikçinin aklında tuttuğu yüzlerce formül gibi... 

Mesela; doktora gittiğimizde bize tıbbî terimlerle, bir şeyler dediğinde anlamıyoruz,  hattâ bazen panikliyoruz! 

Anlayacağımız dilde açıklamayınca, ne yaparız?
İlk iş gideriz "Doktor Google'a"
Yazarız, bu ne demek?
Cevaplar bizi daha çok korkutur..
Veya arkadaşımıza anlatırız durumu, o da başlar anlatmaya "Bizim bir rahmetli vardı..." diye! 

Sonra,  belki çok daha basit ve tedavisi mümkün olan hastalığımız için bunlar içinden fıtraten en kötüsünü kendimize seçer buluruz.
Çaresizlik, ümitsizlik sarar sarmalar bizi..
Peki neden?
Neden doktor bunu bizim anlayacağımız dilde anlatmaz! 
Bizim doktor kadar bilmediğimiz neden düşünülemez!
Bilsek zaten doktor olurduk bizde değil mi? 

İşte bu yüzden; bir ilahiyatçının da eğitim alırken öğrendiği, çoğu arapça kökenli, ağır dil ve kelimeleri veya konuları yalın haliyle anlamıyor olmamız çok normal değil mi? 

Evet, derdimiz, üzüntümüz bu…
(Onların da bir kısmını tenzih ederek yazalım.) 

Tabîki  her alan gibi ilahiyat alanı da uzmanlık istiyor.. Doktorlar, mühendisler gibi..
Yalnız onlardan farkı; işi insana Allah'ı (CC), kulluk vazifesini,  anlatmak! 
Sorumlluluğu çok ağır! 

Doktor bize ameliyat yapar, nasıl yaptığını öğretmez. 
Alanı bunu gerektirir.. 

İlahiyat da farklı uzmanlık alanıdır ama işi öğretmektir, sevdirmektir, konulara hâkim olup soruları anlaşılır dilde cevaplamaktır... 

Örneğin; ceza-azap ve cehennemin anlatıldığı bir ayeti verirken, önünü arkasını anlatmadan sadece o kısmını anlatmak; işte o doktorun basit bir hastalık için kullandığı terimi anlamaya çalışan hastanın, saçma sapan sonuçlara varıp, ümitsizlikle, çaresizlikle kendini daha çok hasta etmesi ile birebir değil midir? 

Ya da kişiye dair kesin hüküm cümleleri: "Kabul olmaz!" tarzı cümleler kullanmak ilahiyatçıya veya "hoca" sıfatına, vasfına uyar mı?
E zaten şeytan da vesveseye yer arıyor!
"Zaten yaptığım kabul olmuyormuş ki!" desek, pes etsek! 
Uzaklaşsak!
Başka mecralarda o boşluğu doldursak!
Kimin yüzünden olur bu?
Pekî hakkınız var mı buna?
Beni Allah'a (CC) yakınlaştırmanız gerekmiyor mu? 

Veyahut konuyu anlatmak adına verdiğiniz örnekleri; 1400 yıl önceki yaşam standartlarına göre değil de günümüze uyarlayarak anlatsanız?
Çok mu zor?
Dinden çıkmayız rahat olun... 

Peygamberimiz (SAV) döneminde o hayatta iken ve vefatının hemen sonrasında bile içtihat yapılmıştır! (Bkz:Sahabe İçtihatları) 

Yani yaşama dair konular; zamana, şartlara uygun anlatılmış, yorumlanmış, yerine göre düzenlenmiştir! 

Tabiki o dönem bizim için çok değerli, ama siz o dönemin şartları ile hüküm vererek bugün yaşayamazsınız...
Bu şekilde; değişmeden, dönüşmeden, güncellenmeden yaşamaya/yaşatmaya çalışırsak bu konumun hakkı altında eziliriz! 

Çünkü; daha 15 yaşında, dünyayı iki parmağıyla yönettiği cihazlara sığdırmış bir gence veya tıpkı bir bebek misâli herşeyi yeni öğrenen birine, dînimizi o dil ile, o dönemi anlatarak ulaşamayız...
Hele kesin hükümler vermek! 
Kişiyi ümitsizliğe düşürmek!
Aslâ haddimiz değildir!
Ve çok büyük haktır! 

Şimdi anlatabildim mi gelen güzel yorumlarınıza neden üzüldüğümü.... 

Benim için güzel, çok şükür...
Ama sorumluluk hissi çok ağır.. 

Bu  anlaşılmaz veya soğutucu etkili tarzda çalışan, anlatan, yorumlayan, yazan ilâhiyatçılara, hocalarımıza,  diyanet işleri yetkililerine; AYET VE HADİS ile seslenelim..


"ZORLAŞTIRMAYIN, KOLAYLAŞTIRIN!" 

Bizim işimiz tebliğ! (anlatmak, bildirmek)
Bunu güncel dil ve örneklerle yapmak, kolaylaştırmak.. Bu şekilde yapılması günah mı? 
Ya da en azından anlamı bilinmeyen arapça terimleri türkçeye çevirip konuşmak?
Arapça da bir dil! 
Herkes bilmek zorunda mı?


"Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp." diye de bir atasözü vardır bilirsiniz.. 

Haddimizi aşarak  bu söze, konuya binâen ekleme yapalım ve...
"ASIL AYIP; ÖĞRENDİĞİNİ ÖĞRETMEMEK VEYA ÖĞRENİLİR ŞEKİLDE ANLATMAMAKTIR!" diyeli mi? 

Son olarak; geçen haftanın başlığı "Nereye gidiyor bu gençlik" ti ya...
Şimdi söyleyin, bu konuda nereye gitsinler?
Ne yapsınlar?
Kimden öğrensinler dinlerini, iyiyi kötüyü, haramı helâli? 

Haktır, hakka girmeyelim...
"Bilginin zekâtı da bildiğini öğretmektir" unutmayalım!
Her  konuda!
Dilimiz döndüğünce, bildiğimiz konuların anlaşılması esas niyetiyle yazmaya devam....
Sizde yazmaya devam edin lütfen...
Yazılara gelen yorumlarınız çok değerli... 

Dertleşelim, paylaşalım, anlatalım, anlaşalım inşallah... 

Dert adamı söyletir" derler ya...
Ben de  bu derdimi söyleye söyleye bitiremem... 



O zaman sizden gelenlerle anlatmaya, anlaşmaya ve  her cuma ilahiyatla “Cuma Köşesi”nde her salı da "İronik Sorgulamalar" da  yazmaya devam diyelim…

[Her yazının paylaşımına @dikmentulay sosyal medya hesabından da ulaşabilirsiniz…]

İnşallah her anlatılanın doğru, doğru olanın ise anlaşılır olduğu ve ulaşması gerek yerlere ulaşması duası ve selâmete niyetle…

                                                        VESSELÂM...


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —