Başkent Ankara'da olduğum bir anda ziyaret ettiğim meclise olağan üstü güvenlik eşliğinde başında olduğu partisi AK Parti'nin grubunda konuşmaya gelen Cumhurbaşkanının mecliste yaptığı konuşmayı biz ziyaretçileri adım adım izleyen mobesa kameralarının yanı başında bulunan tv ekranlarında izlerken başta ekonomide olmak üzere ülke siyasetinde, dolar kalmadığı söylenen merkez bankasında, borsasında yaşanacakları hissedip, biri başkent Ankara'nın olmak üzere Ardahan'lı olan üç genç milletvekilinin bulunduğu katlara doğru çıkıyordum.
Tam bu esnada cep telefonuma düşen haberde az önce düşündüklerimin aynısını anlatan bir haber geliyor ve 'Erdoğan konuştu, borsa sert düştü Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, günün ilk yarısında yüzde 1,06 düşüşle 7.905,37 puana geriledi. Sert düşüşün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AKP grup toplantısındaki sözlerinden sonra gerçekleşmesi dikkat çekti.' diyordu.
Yani 29 Ekim'de 100. yılını kutlamaya hazırlandığımız cumhuriyetin hatırı değil, adeta Allah rızası için 5 bin ₺. vermeye karar veren meclise girerken daha yeni çektiğim emekli maaşımın bulunduğu cebim yanıyor, aldığım emekli maaşımın eriyip, yarı yarıya düştüğünü de hissediyor ve bu hırsla bana meclisin lokantasında yemek ısmarlayan AK Parti Ardahan Milletvekili Kaan Koç'a geçtiğimiz şeker bayramında Emekli Sandığınca hesabıma yatırılması gereken ama nedense yatırılmayan 2 bin TL. bayram ikramiyesinin yatırılmadığını ve ilgilenmesini istiyordum...
Ve yine bir haber daha geliyor, İsrail üzerinden ABD ve tüm Avrupa'ya bağıran aynı Erdoğan'ın cumhuriyetin 100.yılıyla ilgili tek kelime etmeden borsayı alt üst eden, kalan paramızı da buharlaştıran, İsrail'in yaptıklarının insanlık değil, ülke olmanın gereği ise hiç değil derken Amerikalı F-16'larca düşürülen insansız hava aracının hırsıyla önce Suriye sonra da Irak'a yeni hava harekâtına izin verildiğini öğreniyordum.
Ve 'meclisteyim, sağımda, solumda dudak hareketlerini bile okuyan kameralar var' diyerek susup, cumhuriyetin önemini anlatan arşivimde 99.yıldönümü için ele aldığım bir yazıma rastlayıp,100 yıl önceden bu yana neyin değiştiğini bir kez daha anlatan yazımı okuyup, sizin de değerlendirmenize bırakıyorum.
Öncelikle kafaların giyotinle kesildiği Fransız İhtilali öncesi bugünkü burnumuzun dibinde adaları olan hem deniz hem kara komşumuz olan Yunanistan ve Hitler'in, Musolini'nin faşist yönetimlerinden arınıp, bugün demokrasinin beşiği denilen Avrupa'yı oluşturan ülkelerin hemen hepsinin çemberinden geçtiği baskıcı faşist yönetimleri değil, halkın yönetimi olan Cumhuriyeti bizlere armağan eden Atatürk'ü saygıyla anarak yazıma başlamak isterim.
Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Ajansı, fosil yakıtların insanlar ve çevreye yönelik etkilerine dikkati çekmek için "Yok Oluşu Seçme" kampanyası kapsamında yayınlanan videoda, uzaydan geldiği öne sürülen ve bir göktaşının yok ettiği dinozorun insanlığa seslenmesi gibi Cumhuriyetinde aynı insanlığa 'Bir yanınınız zengin, büyük bir yanınız yoksul' dediği tüm dünyaya haykırıyor önemimi bilin diyerek...
Nesli tükenen "Frankie The Dino", adlı dinozor'un Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşma yapıp, iklim felaketine doğru gidildiğini belirterek, "yok oluşu seçmeyin" çağrısı yaptığı bir sırada cumhuriyeti bahane edip, rantlarına rant katma uğruna matbaalara, afişçilere ödedikleri milyonları yoksul halka çok gören sözde Cumhuriyetçilerin yanından Cumhuriyet düşmanlarının da değerini bilmediği bir anlayıştır Cumhuriyet..
BM Kürsüsünden tüm dünyaya seslenen Dinozor'un yaptığı çağrıda, "İklim felaketine doğru gidiyoruz. Buna rağmen hükümetler her yıl halkın parasından yüz milyarlarca doları fosil yakıtları desteklemek için harcıyor" ifadeleri kullanılırken ulusalcılar başta olmak üzere sözde cumhuriyetçilerin milyonlar ödedikleri afiş ve pankartlarla donattıkları doğayı katleden bir anlayış içinde olan insanlardan ne farkı var sorusunu da sordururken Cumhuriyetin sözde değil özde yaşatılmadığı da gözler önüne serilmektedir.
Çünkü İngiltere'nin demokrasi adına Amerika dahil birçok ülkede hala devam ettirdiği sömürgeciliğin adına, insan haklarını, eşitliği, özgürlüğü içinde barındıran yani kısa adı demokrasi olan Cumhuriyetin öneminin her geçen gün biraz daha anlaşıldığı Afganistanlı, İranlı, Kuzey Kore ve darbe yapılan Sudan'lı bir dünyada tek adam, diktatörlük özleminin kimseye yaramadığı daha iyi anlaşılmakta.
Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi olan Cumhuriyetin getirilen başkanlık sistemi ile allak-bullak olmasının ana nedenlerinden olan milletin seçtiği vekillerinin değil de, atanmış bakanların, vekillere ''sus konuşma'' diyen seçilmiş olan başkanın atadığı başkan yardımcıları olsa da Cumhurbaşkanı olanın tüm Cumhuru eşitçe, ötelemeden, terörist demeden temsil etmesini emreder.
Ülkemiz için daha genç olan ve olgunlaşan bir insanın yaşına ulaşan Cumhuriyeti, Cumhuru oluşturan milleti, yani insan gibi hayatı bir yaşa gelmiş ve sona ermeyecek, geleceğe ışık tutacak ve kendisini tamamlayan demokrasinin tam yerleşmesine en büyük katkıyı sunacak olan tek ama tek rejim ve de faktördür.
Bu nedenle; 2023'te 100 yaşına girecek olan Cumhuriyet Rejiminin kendilerine sağladığı imkanlar ile ülke yönetiminde bulunan, birkaç kişiye ya da şirkete, cemaate, canana, havuza değil, halka gerçek Cumhura hizmet etmek zorunluluğu bulunan herkesin ama herkesin başlıca görevidir.
Bu nedenle herkese bugünkü gibi yarın da lazım olacak olan nice Cumhuriyet Bayramlarına...