Daha fazla vakit almamak için, Osmanlı Dönemi'nden başlamayacağım!

1940'li İkinci Dünya Savaşı yılları; yer Almanya işgalindeki Fransa:
Türkiye Cumhuriyeti Pasaportu verilen bazı Yahudilerin törenlere bildirilip kamplara gönderileceği haberi alınır. 
Marşıyla Başkonsolosumuz Necdet KENT diplomatlarıyla beraber arabaya atlar, tren istasyonuna gelip, Yahudileri kampa göndermekle görevli Alman komutanının karşısına çıkıp; elindeki listeyi komutana göstererek; "bu kişiler T.C. vatandaşı bunları götüremezsin" der.
Alman Komutan, kibirle götüreceğiz cevabını verince, Necdet KENT ve ekibi trene biner, "buyrun o zaman bizi de götürün" deyince; Türkiye ile kötü olmak istemeyen üstleriyle telefon konuşması yapan komutan mecburen, gösterilen listedeki Yahudileri trenden indirmek zorunda kalır. Yahudiler, trenle güvenli ülkeye getirilir.

Bu bahsi geçen ülke; 
Kendi vatandaşlarına karne ile ekmek verecek kadar ekonomik sorunlarla uğraşırken,
İkinci Dünya Savaşı'nda yüzlerce Yahudi'yi kendi ülkesinin pasaportunu vererek kurtardı.

Kıbrıs'taki Türkler kırılırken; ABD, İngiltere'nin tehditlerini takmadı; Kıbrıs'taki soydaşlarımızın canını namusunu kurtarıp, yıllarca ambargolara banamısın demeden Türk'ün güneydeki en uç ülkesini kurdurtan gene o ülkeydi.

Afganistan'da iç savaştan kaçan beş yüz binden fazla insanı ülkesine alıp kol kanat geren gene bu ülkeydi.

Bosna Hersek'te, Müslüman katliamı yapılırken Dünya'yı ayağa kaldırdı. Askeri, silahıyla ön cephede gene o ülke vardı!

İç savaş yaşayan açlıktan kırılan Afganistan'da, askeriyle, silahıyla, ilacıyla gene o ülke!

Bulgaristan'da zulüm gören soydaşlarına kapısını açan da gene bu ülke!

Toprağı altın, maden kaynayan toprakları hümanist geçinenlerce çalınıp, güya hümanist halkına taşınıp, Afrika'daki insanlar açlığa terk edilirken; o ülke, para, doktor, ilaç gönderdi. 
Borç verdi, sonra verdiği borcu sildi. 
Fakirlikten baskanı gelemedi, Cumhurbaşkanı özel uçağını gönderdi, uçak bedavadan getirdi, Cumhurbaşkanı resmi görüşmelerini yaptıktan sonra uçak ülkesine kadar tekrardan götürdü.

Kurulduğu zamanlarda maddi sıkıntı çeken Kırgızistan, Türkiye'den borç alır. O zamanlar ki Kırgızistan Cumhurbaşkanı, Almazbek Atambeyev, Türkiye'ye gelir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a görüşürken, "Siz abimizsiniz, bizim borcumuzu silin" der. Erdoğan tamam der. Atambeyev, "abimizsiniz gene paramız yok borç verin" der.
Hem borcu silinip, hem de cebine para koymuş olarak ülkesine döner.

Türk ve Türk dostu ülkelerindeki askerleri yıllarca akademilerinde yetiştirdi. 
Karabağ için neler yaptığı hepimizin malumu.

Dini, dili milliyeti ayrı olsa da; Dünya'nın neresinde olursa olsun yardıma koştu.

294 tanecik mülteciyi ülkesine almak için refrandum yapan Macaristan duruken,
Suriye'den kaçan milyonlarca Suriyeliyi, vatandaşlarıyla kötü olmak pahasına kendi ülkesine yerleştirip milyar milyar dolar paralar harcayıp yıllarca bakan gene bu ülke!

Kendi iç problemlerini bir kenara bırakarak Türk Birliği için uğraşıp Türk Birliği'nin beyni olan gene bu ülke. 
Daha bilmediğim; bilip te söyleyemediğim neler neler!
Bu ülke; kendisinin medeniyetin başlangıcı olarak kabul ettiren; ama Atina'da bir cami dahi yaptırmayan, Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan değil!
Kendini Dünya'nın sahibi sanan elinde milyonların kanı olan ABD de değil;
insanları birbirine düşürmekle meşhur, nifak ustası İngiltere'de değil; bu ülke Hümanizmanın başlangıç noktası sayılan Cezayir katliamını, o kadar tecavüzü açıklayamayan, insanların dilini bile değiştirecek kadar emperyalistlik ve sömürüde nam yapmış Fransa hiç değil!

Bu ülke tabiki Türkiye!
Benim Türkiyem!

Hangi millet, din, dilden olursa olsun;
Var mı Türkiye'de dilini dinini yaşayamayan; ibadetini yapamayan?

Hal böyleyken;
Dünya'nın hiçbir ülkesi, Türkiye'ye, ne insanlık, ne medeniyet, ne de başka birşey ögretemez, dayatamaz!

Araplara, İran'a kızgınlığına; Türkiye, Filistin'den yana oluyor diye; ABD ve İsrail'in gücünden korkup, Siyonist algısına uyup ta Türkiye'nin gücünü kücümseyip aleyhine konuşamaz.

Hele hele gözlerini pörtledip, Türkiye topraklarına bakarak parmakta sallayamaz. 
Yapmaya kalkarsa; o gözü de o parmağıda çıkartır, bir tarafına monte eder, gözlerini arka sinyal lambası; parmağını da mesafe sensörü olarak kullanması için güzellik yaparız.

Özellikle'de, iki sene sonra çok sevdikleri koltuklarında oturamayacak, Biden ve Netanyahu gibi olanlara, onların zihniyetini taşıyan, tarih ansiklopedilerinin kara sayfalarındaki nesli tükenmiş hayvanlar fasikülünde yerini almaya aday olanlara önemle, hatta hatta çok önemle duyurulur.

Türkiyemle, sağlıkla, huzurla kalmanız dileğiyle; saygılar sunarım!