Bugün bir bürokratı ziyaret ettim ve yaşadıklarım bana düşündürücü bir iz bıraktı. Ziyaretimin ardından aklımda beliren bir deyim, o anların tam karşılığıydı: “Kurbağayı altına oturtsan, o yine çamura atlar. Çünkü onun yeri orasıdır.” Bu deyim, bir insanın doğal eğilimlerini ve alışkanlıklarının gücünü çok iyi özetliyor.
Bürokrasi, bir yandan toplumu yönetmeye yardımcı olan düzenli bir sistem olarak var olurken, diğer yandan da içinde zamanla kök salmış olan alışkanlıklar ve değişime karşı direnişle bilinir. Koltuklarına sıkı sıkıya bağlı bazı bürokratlar, yeniye ve gelişime kapalı kalmayı tercih ediyor. Oysaki zaman, değişimi ve esnekliği gerektiriyor; ama çoğu kez, alışkanlıklarının esiri olan bu insanlar çöplüğün rahatlığından çıkmayı reddediyorlar.
Ziyaretim sırasında gözlemlediğim tablo oldukça tanıdıktı. Evrak yığınları, karmaşık dosyalar, yeniliğe kapalı yüzler… Koltuklarında rahat gibi görünseler de bu rahatlık sadece yüzeydeydi. Aslında içinde bulundukları bu konfor, kurbağanın çamuru gibiydi. Ne kadar parlak ve modern bir ofiste olurlarsa olsunlar, içgüdüsel olarak alıştıkları o “çamur” halinden çıkmayı istemiyorlardı. Çünkü eski yöntemlerle ilerlemek, onların işini kolaylaştırıyor gibi görünüyordu. Yeniliğe direnen, değişime kapalı bir anlayış, bürokrasinin hantallığını pekiştiriyor.
Fakat bu direniş, sadece bireylerin değil, sistemin de bir parçası haline geliyor. Yenilikçi düşüncelerin ve modern çözümlerin kapıdan içeri girmesine izin verilmeyen bir yapı, aynı sorunları tekrar tekrar üretmeye mahkûm kalıyor. Bir nevi kendi içinde çürüyen bir döngü oluşturuyor. Böyle bir yapı içinde gelişim ne kadar mümkün olabilir? Bu sorunun cevabı aslında ortada: Eğer çamuru tercih edenlerin dünyasında yaşıyorsanız, gül bahçesine ne kadar çağrıda bulunsanız da sonuç değişmeyecektir.
Ancak bu ziyaret, bana da önemli bir farkındalık kattı. Bürokratik sistemlerin karmaşıklığına ve hantallığına teslim olmaktansa, daha cesur adımlar atmak ve değişimi savunmak gerektiğini hatırlattı. İçinde bulunduğumuz düzeni eleştirmek, bir noktaya kadar anlamlı olabilir; ama esas olan, bu düzeni değiştirme iradesini gösterebilmektir. Alışkanlıkların kölesi olmak, sadece bireyleri değil, tüm yapıyı içten içe çürütür.
Sonsöz olarak, kurbağaların koltuklara oturmuş olması, onların yerinin değiştiği anlamına gelmez. Ancak bürokrasinin içinde bulunan bizler, bu kısır döngüyü fark ederek, alışkanlıkların çamurundan çıkmayı tercih etmeliyiz. Daha verimli, daha etkili bir sistemin inşası ancak bu anlayışla mümkün olacaktır. Değişimden kaçmak yerine, çamuru terk etmek ve yeni yollar keşfetmek her zaman elimizde olan bir seçenek.
*Necat KACAN*
Eğitimci Araştırmacı Yazar