Bu şehirde güzel şeyler de oluyor… (4)

Daha birkaç gün önce Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen,  Enerji Kentleri Birlik Başkanlığına seçilerek atılan güzel adımlara bir yenisini daha ekledi. 

Sadece bu kapsamdan ele aldığımızda dahi bu şehrin gidişatında yaşanacak güzelliklere sahip çıkılmasının bu saatten sonra sadece ve sadece bu şehrin kendisine fayda getireceği gerçeğini lütfen görelim artık…

Birilerinin sözleri doğrultusunda dedikodulara ve yanlış yönlendirmelere inanarak; bilinçsizce kıydığımız kendi canımız, kendi yarınlarımız ve kendi kazancımızdır.

Bu durum dün de böyleydi, bugün halen daha öyle ve yarın için gelin, değişime hep beraber başlayalım ve sahip çıkalım.

Mehmet Sekmen’i bütün Türkiye'nin belediye başkanlarının oluşturduğu birliğin başına karakaşı, kara gözü için mi getirdiler sizce?

Allah aşkına mantığımızı yanımıza alarak az biraz düşünelim ve bu şehrin güzelliklerini yaşayalım o zaman. 

Ne demiştik? 2.OSB yi ziyarete gittiğimizde, yaşadığımız keyfi her ne kadar birileri işleri gereğince görmezden gelip, hatta farklı mecralara çekse de, biz keyfimizi yaşayarak o fabrikalarda çalışıp evine ekmek götürecek kardeşlerimizin yaşayacakları sevinci çok erken yaşamaya başlamıştık bile. Bu şehir değişim ve gelişim geri sayımının kadrajına girmişti bir kere, daha geri dönüşü yoktu. 

Olmamalıydı…

Geri döner ise daha ayağa kalkamayacağı için de birilerinin ekmeğine yağ sürülmüş olurdu.

İşte bu yüzden ETSO Başkanı Saim Özakalın’ın hemen her platform da koşulsuz desteği gerekiyordu. Bakış açımızda, bu şehrin geleceği de artık aynı yönde ilerlemeye başlamıştı.

2.OSB nin ek alanları veya hangi yöne olur ise olsun genişleme çalışmalarının tamamlanması ve dahi istenilen her kurum ve kuruluş için arsa tahsisi yapılabilmesi enerjisi, bu şehrin kazanımıdır. Bu aşamaya gelebilmek dahi bir başarı kabul edilmelidir.

Bu durum güzel değil de nedir? 

Az önce sormuştuk ki, Mehmet Sekmen’i bu seçilmiş kişiler, başkan olarak kendilerine neden seçtiler diye? Önce o sorunun cevabını ifade edelim ve yolumuza öyle devam edelim; Mehmet Sekmen enerji konusundaki yapmış olduğu çalışma ve yatırımlar sayesinde o Enerji Kentler Birliğine başkan seçildi. Mehmet Sekmen’in Erzurum’da enerji hususundaki çalışmaları,  tüm Türkiye’de örnek teşkil ederken, bizim şehrimizde neden görülmek istenmiyor ki?  Kaldı ki kendi alanında en büyük kamu yatırımı olarak ta gösterilen bu çalışma sonucunda, Büyükşehir Belediyemiz ortalama 15-20 yıl boyunca enerji hususunda büyük bir problemi çözmenin gururunu yaşayacakken…

Bilmeyenler için ifade edelim o zaman, hatta birilerinin gözüne sokarak hem de… 

Bu adam son 10 yılda, ortalama yıllık 28 megawattlık GES dediğimiz, Güneş Enerji Santrallerinden elektrik üretiyor, atık su artıma tesisinden bio gaz üzerinden elektrik üretiyor,  ilçelerimiz dâhil tüm Erzurum sınırları içerisinde toplanılan çöplerin geri dönüşümünden elektrik üretiyor. 

Bu tesisler, bu çalışmalar bizim gururumuz neden olmasın ki?

Bu çalışmalar, bu şehir için güzel olan bir çalışma adımı değil de nedir Allah aşkına?

İşte bu düşünceler içerisinde, 2. OSB den şehire doğru geri dönüş yolu hazırlığında iken, önünden geçtiğimiz bir tesisin varlığı dikkatimizi çekti ve hemen aracımızı tesisin park alanına doğru yönelttik. Burası, bizim de içerisinde bulunduğumuz ve şehrimizdeki ve hatta bölgemizdeki yaşayan insanlarımızın büyük bir çoğunluğu tarafından bilinmeyen bir eğlence ve dinlenme tesisi olarak dizayn edilmiş bir mekândı.  

Resmiyette Aziziye diye adlandırılan, ancak vatandaşlarımız tarafından kaplıcalarıyla meşhur olduğunu bildiğimiz ve henüz istenilen randımanın alınamadığına inandığımız, yer altı sularımızın yeterince değerlendirilemediğine şahit olduğumuz, Ilıca mahallemizde böylesi bir işletmeye rastlamamız ve haberimizin olmaması, bizim ayıbımız olarak kalsın diyerek içeri girdik. 

İşletmenin Yönetim Kurulu Başkanı olan Ercan Beyin eşliğinde gezmiş olduğumuz tesis,  bu şehrin ve hatta Doğu Anadolu Bölgesinin “ilk”leri arasında olmasına rağmen, tarafımızdan bilinmemesi ve dahi bu şehrin kendi insanı tarafından keşfedilmemesinin sorumlularını aramak yerine, hemen yazı dizimize eklemenin daha faydalı olacağı inancını bir kez daha yaşamak istedim. 

Bu rastlantı sayesinde; karşımıza çıkan bu tesisin, yıllardır ifade etmek istediğimiz ve elimizden geldiği kadar da kamuya aksettirmeye çalıştığımız “bu şehirde güzel şeyler oluyor” tezimizin en basit savunucu örneği olarak karşımıza çıkması, elbette ki düşünülmesi gereken bir konudur.

Geniş ve iç huzur akseden, insana açık havada ve doğa ortamındaymış hissi veren bir tarzda döşenmiş;  toplu yemeklerden tutun da, toplantılı organizasyonlara kadar hemen her amaca uygun olarak kullanılabilecek bir salondan başladık gezmeye ve sonrasında bizim küçük – büyük bütün dillerimiz yutulmaya hazır hale gelmiş oldu diyebilirim. 

Sonrası mı?