BİZ NE VEZİRLER GÖRDÜK!
Ve zamanın "büyük"leri, Yaşar'dan, Namık'tan, Agah'tan, başlayarak ufak ufak kendi "yoluna" doğru arazi olunca...
Bu hayal kırıklığımızın sebebini sormuştum okulda teşkilata...
"Onlar Ülkücü değildi" demişti bir ağabeyimiz... "Hiç biri Ocak'ta yetişmemişti..."
Başbuğ bu yüzden "Ocaklılar yetişin!.." demişti.
Ocaklı olmak, ateşte pişmek başka bir şeydi çünkü...
Ocaklılar, "Yüce dileğe doğru yayan yürüyen, kavga devrinde yeminle doktrine edilmiş, yiğit gönül erleriydi.
Ben o gün bugündür her siyasi hengamede "bir Ülkücünün kaç yılda, hangi şartlarda yetiştiğini" düşünür, değerlendirmemi buna göre yaparım.
O yüzden enseymiş kulakmış, kürkmüş, samurmuş, kariyermiş koltukmuş, vekilmiş, bakanmş..
Buna bakmam...
Teşkilat "dur" deyince duruyor, "yürü" deyince yürüyor mu?..
Lider "vur" deyince vuruyor, "öl" deyince ölüyor mu?..
"Ülkücünün arkasında dağ gibi duruyor mu?.."
Buna bakarım!..
Siz de aynısını yapın.
Gariban da olsa gönlünüzün tahtını Ülkücüye ayırın...
Çünkü ne afilli şehzadeler gördük biz...
Cenkte düzmeceydiler!..
Divanda ne vezirler gördük!..
Meydanda rezildiler!
Saygıyla...
Gökalp Şentürk