Bir kez daha; kral çıplak…

Siyaset böyle bir şey işte…

Elin değmez, ayağın değmez, terin akmaz ve bir de bakmışsın ki tesadüfen de olsa birilerinin kazancına gitmiş oturmuşun. Bir şeylerin rüzgârıdır seni oraya oturtan, her hangi bir yoğunluğun akış biçimidir veya bir kızgınlık/öfke patlamasının sonucudur. En kötü ihtimal de sürü psikolojisinin sel kalıntısının neticesi…

Yoksa bütün âlem biliyor ki, son bir hafta içerisinde Türkiye’de yaşanan seçim faaliyetlerinin ortaya çıkarmış olduğu sonuçların büyük bir çoğunluğu gerçeği yansıtmıyor.

Çıkan bu sonuçlar, her hangi bir partinin kendi kazanımı değildir. O Partinin veya bu partinin alın teri harcayarak, ciddi manada almış olduğu bir çalışmanın ürünü değildir. 

Bu gerçeği neden kabullenmek istemiyoruz ki? 

Kaybettiği söylenilen tarafın hata kabul etmediğini gördüğümüz gibi kazandığını iddia eden tarafın/tarafların da bu kadim halk nezdinde zerre hakkının olmadığını, bütün 80 küsur milyon vatandaş olarak hepimiz görüyoruz ve şaşkınlık dahi geçirmeden rahat bir şekilde izliyoruz. 

Şaşırmadık çünkü durumun bu şekilde olacağını zaten bütün Türkiye biliyordu. 

Neden inkâr ediyoruz ki? 

Öncelikle ortada gerçek olan tek bir durum var, onu bir kabullenelim.  O da, çıkan sonuçlar gerçek hüküm sahibi olan halkın kendisine ait bir karardır. 

Ortaya çıkan oy oranının dağılımı da; coğrafyaya göre, bu kadim topraklarda yaşayan halkların kendi yaşam kültür mozaiğine göre yansımış şekli olarak dağılımını gösterir. Uzun zamandır ilk kez halkımız içerisinde bulunduğu darboğazdan çıkış için böylesine bir tahliye yolu seçmiştir ve harika bir dağılım ile de sonucu kendisi belirleyerek, altına net bir şekilde imzasını atarak, son noktayı koymuştur.

Gerçek olan bu…   

Başka bir izahı falan yok bunun.

Bu seçim sonuçlarında belirleyici taraf halkın iradesi olmuştur. Rakamlar ve çıkan oy oranları ortada. Hangi parti neye dayanarak ben üstün geldim diyebilme lüksüne sahip acaba? 

Bazı partileri ele aldığımızda, CHP nin; kuruluşundan bu yana ilk kez ciddi manada halkın kendisinin verdiği oy oranına ulaşamadığı seviyelere, birden bire hem de her hangi bir çalışma veya halkın faydasına kazanım sağlamadan ulaşması, sizce gerçek midir? 

Kalıcı mıdır?

İYİ Partinin veya diğer bütün partilerin tamamının bir DEM gibi terör destekli ve terör seviciliği kokan partinin yarı seviyesine dahi ulaşamaması, bir siyasi başarımıdır? Hangi akla göre “bu seçimin kazananı biz olduk” diyebilme cesareti içerine girebiliyorlar ki?

Veya 

İktidar partisi olan ve halen daha bütün kontrol mekanizmasını elinde bulunduran AK Partinin, bu seçimleri kaybettiğine dair elinizde olan hangi sonuç vardır.

Kundaktaki bebelere dahi sorsanız; bu sonuçların hepsinin bir sabun köpüğü olduğunu, gelebilecek küçük bir dalgalanma sonucunda, hemen hepsinin dağılacağını ve ortaya suyun kendi duruluğunun çıkacağını söyler. 

Ancak birileri hemen ortaya atılarak ortaya çıkan bu büyük başarıda kendi emeklerinin olduğunu ve kendi çabalarının olduğu yönünde sahiplenilen açıklamalar yaparak, sözde kralın çıplaklığını dillendirmeden durumu kurtarma yolunu seçmektedirler.

Kral çıplak kardeşim hem de çırıl çıplak…

Öncelikle şurası unutturulmaya çalışılıyor ve birçoğumuz da farkında bile değiliz. Bu ülkede hemen hemen bütün partileri maşa olarak kullanan ve her partiye mavi boncuk dağıtarak, “benim gönlüm sende” diyerek onlarla siyaset oyunu oynayan, bir terör destekçisi parti bulunmaktadır. 

Amaçlarına da nasıl rahatlıkla ulaştıklarını da inkâr etsek te görmekteyiz.

Hemen her seçimde yaptıkları biçimde oylarını bazı kilit noktalarda “kendi adlarına değil” de, bulundukları coğrafyaya göre iktidar partisi olan AK Partinin aleyhine olacak bir şekilde, siyaset kumarı masasına farklı bir dağılım şekliyle yatırarak, AK Partinin kaybetmesine yardımcı olmuşlardır, olmaktadırlar ve bu ülkenin ve iktidar partisinin terörle mücadelesi devam ettiği müddetçe de, olacaklardır.

Amaçlarının ne olduğunu bilmemize rağmen, aklımıza getiremeyişimizin tek sebebi ise bu kumar tezgâhının ön cephesine konulan  “boş tencereler” olmuştur. Türkiye’nin siyasi dehalarından olan Demirel’in “boş tencere iktidar yıkar”  sözü, bu terör destekçisi partinin veya üst aklının çalışmaları doğrultusunda ön plana çıkarak, halka yansıtılmıştır. Elbette ki AK Parti içerisinde bu söylemleri bilinçli olarak destekleyen ve bu adımlara arka çıkanlarda olmuştur, olmaktadır.  İlk etapta emekliler için” sırtımızda yük” söylemleri bardağı taşıran son damla olarak akıllarda kalsa da asıl sebep, iktidarın büyük bir kesimin, kurum ve kuruluş yapılanmalarının ve bilhassa il teşkilatlarının, hatta hatta ilçe teşkilatlarının içerisinde bulunduğu “lale devri” yaşantısı gösterilebilir.

İşte bu yüzden kral artık çırıl çıplak ve artık vatandaş bunu görüyor.

Gördüğü içinde hükmünü vererek, kimseyi ama kimseyi baş tacı etmeden ayarında bir oy dağılımıyla, sonucu belirlemiş olduğunu görmekteyiz.

Kimse kusura bakmasın ne AK Parti bu seçimi kaybetti, ne de her hangi bir parti hakkı olmadan bu seçimde galip geldi.

Bırakın Türkiye’yi, Dünyayı. 

Zaten bütün kâinat çok iyi biliyor ki; kazandığını ifade eden partilerin büyük çoğunluğu kısa bir zaman sonra iktidar partisine geçerek haritanın renginde oynama yapacaktır, hatta ve hatta o kâinat şunu da çok iyi biliyor ki, bu kırmızıların büyük bir çoğunluğu halkın öfkesinin kendi rengidir, öfke geçtikten sonra ne renge döneceğine de hükmün gerçek sahibi karar verecektir. 

Üç beş yıl dediğin nedir ki? 

Bir bakmışsın, göz açıp kapayıncaya kadar geçer.

Veya en kötü ihtimalle, samimi olarak çalışacaklarına inanmadığımız belediyeleriniz yüzünden gerçek hüküm sahibi olan halk renk değişimi için erken seçim isteyebilir.

Olmaz mı?

Neden olmasın ki, burası Türkiye. Siyaset tarihinin çöplüğüne bir bakın, neler olmuş neler. 

Bu neden olmasın ki.   

İsterim ki birileri artık bizi yanıltsın. Söylemlerimiz havada kalsın ve biz bir kez olsun düşüncelerimizde hataya düşelim.

Mümkün mü? Değil.

Tarih hep bu yönde tekerrür etti de ondan.

Kral mı?

Anadan üryan, farkına varın artık. 

Kral çırıl çıplak.