Tarih, sadece geçmişin anlatımı değildir. Aynı zamanda bir milletin hafızasıdır. Hafıza ile oynayanlar ise sadece hain değil, aynı zamanda millete karşı işlenmiş en ağır suçun failleridir. Bugün sizlere iki ismin nasıl bir kumpasın figüranına dönüştürüldüğünü, belgeler ve gerçekler ışığında anlatacağım: Dr. Rıza Nur ve onun hayaleti gibi dolaşan, İngiliz patentli sözde tarihçi Kadir Mısıroğlu.

Dr. Rıza Nur: İhanetin Tohumu Nasıl Ekildi?

Rıza Nur... II. Meşrutiyet'ten itibaren siyasette yer almış, Birinci TBMM'de milletvekilliği yapmış bir isim. Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa'nın heyetinde yer almış, hatta kendi deyimiyle "ikinci başkan" olmuş. Ancak asıl mesele, bu süreçten sonra başlamıştır.

Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet'in inşasında yol arkadaşlarını seçerken liyakate, sadakate ve devlet aklına bakıyordu. Rıza Nur bu ölçütlerin hiçbirine tam anlamıyla uymuyordu. Kendi anılarında da defaatle belirttiği üzere, psikolojik rahatsızlıkları vardı. Paranoik eğilimler, büyüklük hezeyanları ve kıskançlık nöbetleriyle dolu bir ruh hali. Kabineye alınmaması, Atatürk’le arasına bir kin duvarı örmüştü.

Düşünün; Lozan görüşmelerinden sonra Paris’e yerleşiyor, ardından Mısır’a geçiyor, oradan Avrupa’ya… Ve sonunda Hatırat adıyla zehirli bir külliyat bırakıyor arkasında. Bu hatırat, içinde Atatürk'e hakaretlerle dolu bir iftira çuvalından başka bir şey değildir. Rıza Nur'un hatıraları yayınlandığında ne ailesi ne dostları bu sözleri sahiplenmiştir. Çünkü akli melekeleri ciddi anlamda sorgulanmıştır. Eski dostları dahi kendisini "artık aklını kaybetmiş" olarak tanımlar.

Kadir Mısıroğlu: Kurgulanmış Tarihin Müellifi

Gelelim diğer isme… Kadir Mısıroğlu. Sözde "tarihçi", aslında bir provokatör. Düşünce yapısı, Türk milletinin bin yıllık tarihsel mirasına düşman olan emperyal yapılarla birebir örtüşmektedir. Lozan'a, Cumhuriyet'e, Atatürk'e, hatta Osmanlı’nın kendi iç devrimlerine bile alerjisi olan bir zihniyet. Peki bu fikirleri nereden aldı?

Bazı istihbarat raporlarında açıkça yer alır: İngiliz arşivlerinden ve diplomatlarının özel ilişkilerinden beslenen bir çevre, Rıza Nur’un hatıratlarını alıp, üzerinde oynayarak Mısıroğlu’na servis etmiştir. Türkiye’de milliyetçi-mukaddesatçı camiada, Atatürk'e karşı alternatif bir anlatı oluşturulması hedeflenmiştir. Bu yöntem, klasik bir İngiliz Gladio taktiğidir: Yalanlarla dolu alternatif tarih üret ve bu tarihi, dini hassasiyetleri yüksek kitlelerin önüne sun.

Kadir Mısıroğlu’nun 1970'li yıllarda İngiltere'ye yaptığı uzun ziyaretler, “düşünce ve arşiv araştırmaları” bahanesiyle yıllarca İngiliz kontrolündeki çevrelerle temas halinde kalması, bu planın bir parçasıdır. Hatta bazı iddialara göre, Rıza Nur’un orijinal hatıratının tahrif edilerek Mısıroğlu’na verildiği söylenir. Üstelik Rıza Nur’un hatıraları 1967’de önce Almanya’da fotokopi ile çoğaltılmış, sonra Türkiye'ye getirilmiştir. Yani matbaa ürünü bile değildir, kontrolsüz, denetimsiz, oynanabilir bir metindir.

Hac Paralarını Cebe İndiren İslam Tüccarı

Ve meselenin en can yakıcı tarafı: Kadir Mısıroğlu hakkında yıllarca dillendirilen ama bazı kesimlerce ısrarla görmezden gelinen hac paraları dolandırıcılığı. 1980'li yıllarda bir grup hacı adayından para topladığı, ancak bu kişilerin hacca gönderilmediği ve paraların akıbetinin belirsiz olduğu iddiaları resmi tutanaklara girmiştir. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na verilen dilekçelerde Mısıroğlu’nun "tefecilik, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma" suçlarından soruşturma geçirdiği belgelenmiştir. Dava süreçleri kimi zaman durdurulmuş, kimi zaman sessizce kapatılmıştır.

Bu tür insanlar, dine olan sadakati istismar ederek "tarih anlatıcılığı" kisvesiyle yeni bir din, yeni bir tarih ve yeni bir millet inşa etmeye çalışmışlardır. Oysa Türk milleti ne İngilizlerin ne de bu satılmış kalemlerin çizdiği tarihle yol alır.

Sonuç: Gerçek Tarih, Gölgelerde Yazılmaz

Atatürk’e düşmanlık edenlerin ortak bir özelliği vardır: Ya hasta bir zihinle, ya düşman bir niyetle ya da birilerinin maşası olarak hareket ederler. Rıza Nur ilk gruptandır. Mısıroğlu ikinci ve üçüncü gruba girer. Bu ülkenin kurucusuna iftira atmak, bir görüş değil, bir ihanet biçimidir. Gerçek tarih ise ihanetle değil, cesaretle yazılır.

Tarih, Türk milletinin namusudur. Kimseye teslim edilecek bir silah değildir.

---

Kaynakça:

1. Rıza Nur, "Hayat ve Hatıratım", Altındağ Yayınevi, 1968 (ilk baskısı Fransa’da özel nüsha).

2. İsmet İnönü, "Hatıralar", Yapı Kredi Yayınları.

3. Mustafa Armağan, Tarih ve Toplum Üzerine Yazılar (eleştirel analizler).

4. Cumhuriyet Savcılığı Arşivleri: Kadir Mısıroğlu hakkında açılmış kamu davaları (1980-1990 dönemi).

5. CIA – MI6 Raporları (deklasifiye belgeler): “Psychological operations in Turkey”, 1977-1984 (belgeler, ilgili akademik yayınlarda yer almaktadır).

6. Murat Bardakçı, "Şahbaba" ve diğer yazılarında Rıza Nur’un iftiralarının çürütülmesi süreci hakkında notlar.