Bir devlette “iki millet”ten söz etmek, en hafif tabirle fitnenin kapısını aralamaktır. Çünkü millet dediğimiz şey, sadece etnik bir aidiyet değil, ortak tarih, ortak kültür ve ortak gelecek ülküsüdür. Bugün “Kürt milleti” diyerek ortaya atılan söylem, Türk milletinin bin yıldır kurduğu birlik ruhuna kast etmektedir.
Bir milletin varlığından söz edebilmek için sadece bir etnik grup veya bir ağız farkı yetmez. Millet, devletle taçlanır. Devletsiz millet olmaz. Devleti olmayan topluluklara “kavim” denir, “aşiret” denir, “topluluk” denir ama millet denmez. Çünkü milletin tanımı; dilde, tarihte, kültürde, ülküde birliktir. Eğer “Kürt milleti”nden söz edeceksek, önce tek bir ortak Kürt dilinden söz etmemiz gerekir. Oysa bugün Kürtçenin Kurmanci, Soranice, Zazaca gibi birbirinden farklı lehçeleri vardır, hatta bir Kürt diğerinin dilini anlamaz. Dil birliği olmayan bir topluluk, millet olma vasfına sahip değildir.
Üstelik bu kavramın siyasi zeminde kullanılmasının tek bir amacı vardır: Ayrılık. “Kürt milleti” dersen, Türk milletinin içinden bir parçayı koparmış olursun. Devlet içinde iki millet olmaz. Çünkü aynı toprak üzerinde iki ayrı millet tanımlarsan, yarın o toprak üzerinde iki ayrı devletin doğmasına kapı açmış olursun. Bu, basit bir sosyolojik kuraldır.
Türk milleti kavramı ise herkesi kapsar. Etnik kökeni, dili, inancı ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan herkes, ortak kaderi paylaşıyorsa Türk milletinin bir ferdidir. Balkan göçmeni de, Çerkez de, Türkmen de, Kürt de Türk milletinin bir parçasıdır. Çünkü millet, etnik değil, siyasi ve kültürel bir kimliktir.
Bu yüzden “Kürt milleti” ifadesi, masum bir aidiyet söylemi değil, doğrudan Türk milletinin manevi ve maddi varlığına tehdittir. Bizim kabul edebileceğimiz tek gerçek şudur: Bu topraklarda bir millet vardır, o da Türk milletidir.