Bugün, 7 Mayıs 2024 Salı

 

Evet dostlar; gelin bugün birer brey olarak bulunduğumuz  toplumda nasıl bir etkiye sahip olduğumuzu ya da  yine bir bireyin etkisinin bizlerde hangi tepkilere yol açtığını birlikte anlamaya çalışalım... 

Bir deryada, zerre diye görünen şeyin bile ne kadar etkili olduğunu, çocukken yaptığımız mürekkep deneyinden hatırlarız..
O deneyi bir maddenin başka bir madde içinde çözünmesine, nasıl dağıldığına örnek olarak yapmış olsak da, tam konumuza örnek olabileceğinden ayrıntısı ile yazalım.. 

10 birim suyun içine 10/0.1 mürekkep damlatılır..
Önce bir kaç saniye, mürekkep olduğu gibi kalır..
Sonra yavaş yavaş hâreler şeklinde suya dağılır..
Bu yayılımı gözle görürüz..
Çok hızlı olmasa da, berrak olan su açık mavi bir suya dönüşüverir...
Bu deneyle, biyolojide "difüzyon" adı verilen "azdan çoğa yavaşça yayılım" anlatılır..
Yani az ve yoğun olan şey yavaşta olsa yayılır!!
Başka bir örneği de, parfüm kokusunun odaya yayılmasıdır.. 

Şimdi "Cuma Köşesi"nde bu bilginin ne işi var dediğinizi biliyorum.. 

Ama İslam dîni; her bilimle ilişkili, kâinatın her bir zerresinin birbiri ile bağlantısını, akıl ile bulan, bulduran bir özelliktedir!
Şimdi biz o minik damla mürekkep misâli, "bu beni etkilemez ki" dediğimiz ve hayatımıza aldığımız zerrelerin bizi nasıl boyayabildiğini düşünebiliriz... 

Bunun adı biyolojide "difüzyon" iken, dinî terim olarak ise adı "ÜLFET" tir! 

Ülfet: (TDK) alışma kaynaşma anlamındadır.
Bu kelimeyi belki duymuşuzdur... 

Dîni içerikte ise, daha geniş bir anlam ile; "insanların birbirine ilgi ve sevgi duymasını, destek olmasını sağlayan, bununla birlikte toplumsal uyumu beraberinde getiren yine birlik ve beraberliği güçlendiren bu sayede, kaynaşma ve vâr olan ortama uyumu" anlatır.
Ortama uyum ve kaynaşma! 

Bu son tanım, tam da mürekkep deneyini ve sonucunu anlatmış gibi oldu değil mi? 

Tanım olarak verdiğimiz "ÜLFET" yani dostluk ve kaynaşma; aslında Allah'ın (CC) bize bahşettiği bir lûtuf ve nimettir.. 

Rabbimiz bunu bize Âli İmran Sûresi 103 ve 105'nci ayetlerde açıkça anlatıp, uyarıyor! 

"Ey mü'minler! Hepiniz birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O'nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz!" (103) 

"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra anlaşmazlığa düşüp, birbiriyle çekişen kimseler gibi olmayın. Onlar için büyük bir azap vardır!" (105) 

Bu ayetlerde ne var? "Ayrılığa düşmeyin" emri!
Hangi konuda?
"Allahın ipine sarılarak; yani Kur'an'a, sünnete, hakka, doğruya, güzel ahlâka, emirlere sarılıp, tam amlamıyla uymaya!" 

Ve bize,  bu şekilde olan birlikteliğe karşı nimet olarak verdiği şey ise kardeşlik! 

105. Ayet ise açık delillere dayanan, emir ve yasaklara uymayan veya bu delilleri kendilerince belirledikleri birer kılıfta tutmaya çalışanlar için ne var?
"Büyük bir azap!" 

Peki; biz güncel hayatımıza baktığımızda çevremiz ile nelerde birlikteyiz? 

Biriğimiz veya ayrılığımız hangi konularda? 

Sanki tam tersi durumdayız.. 

Dîni konularda sürekli bir ihtilafta, sürekli bir sorgulamada, şekilde, şekilcilikte, o'culuk-bu'culuk arasında gidip geliyoruz! 

Tam birlikte olduğumuz şey ise ayete ters şekilde; Allah'ın yasakladığı veya bize günah kazandıran işlerdeki, mürekkep etkili yayılım değil mi? 

Girilen günahlar;
Bir zerre de olsa o suyun rengini değiştirir!
Moleküllerimiz arasına yayılır!
Bir süre sonra  bizimle öyle bir bütünleşir ki ayrılması imkansızlaşır! 

İşte bunun adı "ÜLFET"tir!
Alışmanın adı ülfettir!
Görmezden gelmeye başlamanın adı ülfettir!
Gördüğünün kötü veya yanlış olduğunu bile bile, görmeye alışmak ülfettir! 

Orta yaş kuşağı veya daha üstü bilir..
Çocukluğumuzda tek TV kanalı vardı: "TRT"
Orada yayınlan  filmlerde müstehcen sahne çok olmazdı, ama hadi oldu diyelim, şimdikilere kıyasla çok masum sayılabilecek de olsa herkes kafasını nereye çevireceğini şaşırırdı..
Neden?
Edep vardı!
Utanma vardı!
Günah korkusu vardı..
Vardı da vardı.............. 

Ya şimdi?
Küçücük çocuklar için yapılan filmlerde bile aşılanan çirkinliklerin haddi hesabı yok!
Ama buna da alıştık, biz kendi izlediklerimizi bile birlikte izliyoruz!
Sadece film mi?
Hayır...
Etrafımızda olup biten ve gayrî ahlâki; yaşam tarzları, giyim kuşam, yolsuzluklar, haksızlıklar.....
O kadar sıradan ki! 

Evet biz işte ülfet ile bunlara alışıp,  kaynaşırken; Rabbimiz bizi bizden iyi bildiğinden yine bizi peşînen uyarmış, buyrun..... 

"İnsanların kendi ellerinin kazandıkları dolayısıyla; karada ve denizde fesad (kötülük, düzensizlik, yolzuzluk) ortaya çıktı. Umulur ki, (bu yanlıştan)dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını, kendilerine taddırmaktadır!" 

"(De ki:) 'Yeryüzünde gezip dolaşın! Böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün! Onların çoğu müşrik kimselerdi.''
(Rum Sûresi 41-42) 

Geçen hafta "Adn" cennetine girmenin yolunun "güzel ahlak" olduğundan bahsetmişken, gayrî ahlâki yaşamın veya o yaşamlarla bütünleşmenin sonuçları da, son ayetlerde açıkça yazdığı üzere "bu dünyadan başlayan" hâli ile çekilen cezalar! 

Karada ve denizde fesatlık yani düzensizlik demiş Rabbimiz!
"Karada" olanın karşılığını karada; depremler, kuraklık, küresel ısınma vs gibi karşılıklar ile görüyor muyuz? 

“Denizde” tabirinin sonucu da yine denizlerde; tusunamiler, suda yaşayan canlıların toplu ölümleri, suların çekilmesi, buzulların erimesi vs olabilir mi?


Sonrasında ise helâk edilen toplumların örneği ile uyarmış Rabbimiz...
Ayet açık!
Düşünelim diye var! 

Şimdi bizler; herkes böyle deyip, çocuğum istiyor, o daha çocuk ne anlayacak ki diye düşünerek girdiğimiz ortamlarda, edindiğimiz çevrelerde, her ne kadar doğruyu biliyor dahî olsak da kaynaşır, etkileniriz değil mi? 

Ya sonra? 

Gelin Efendimiz'in (SAV) bir hadisi ile bitirelim... 

"İnsan dostunun yaşayışından etkilenir! O halde her biriniz dost edindiği kimseye dikkat etsin!" (Ebu Dâvut-"Edep-16") 

Dikkat edelim, etkileniyor muyuz yoksa etkiliyor muyuz?
Doğru sözlü, dürüst, helal kazanan, haramdan sakınan, zâlim olmayan, güzel ahlaklı, edepli, adâletli yaşıyor olmaya gayret ederek "etkileyen" olmalıyız! 

Bu hal, hem bu dünya, hem ahiret hayatında kazanmak için gereklidir.. 

Veya doğru etkiye ihtiyacı olan da olabiliriz.. 

O zaman da doğruya götürecekler ile etkileşmeliyiz!

Tabii ki tercihtir...
Kuluna tercihini yapması için "akıl" nîmetini de vermiştir Rabbimiz... 

Rabbim verdiği akıl ile; öncelikle en büyük düşmanımız olan nefs ve şeytandan, şeytanlaşmış kullardan, yoldan çıkaracak çevrelere adapte olarak "ülfet" hâline girmekten evvelâ kendimizi, sonra da iki dünyalarından da sorumlu olduğumuz çocuklarımızı, gençlerimizi korumayı nasip eylesin hepimize.... 

Unutmayalım ki; çevremiz, gördüklerimiz, yaşamak zorunda olduklarımız bir süre sonra alışkanlığa, alışkanlıklarımız ise kişiliğimize dönüşür! 

"İyi de ne yapalım, çevremizi nasıl değiştirelim, bu mümkün mü?" diye sorar nefsimiz yine.... 

Doğru, herkesi değiştiremeyiz ama aklımızla, bardağımızın boşaldığını hissettiğimiz an itibari ile; içine yavaş da olsa yayılacağını bildiğimiz bir mürekkebi değil de, Rabbimize kulluğumuzun gereklerini yaparak dupduru su misâli ile tamamlayabiliriz... 

Kimbilir; belki bardağımız eksilmek yerine taşar ve saf mürekkep gibi olan çevremizdeki negatifliklere, bir damla da biz oluveririz... 

Temiz ve berrak bir damla!
Tüm rengini değiştiremesek de yoğunluğunu çözen bir damla olmak da bir şeydir ne dersiniz? 

Ez cümle....
Ülfeti; doğruya götüren dostluklarda, hakta hakîkatte bir olmakta, zulumleri bitirmek için birlikte savaşmakta, birbirimizi helâl çerçevede etkileyen tavırlarda, günahtan korunmak için verdiğimiz nefs mücadelesinde yani kısaca gerçek ve kendi mânasında bulmaya, yaşamaya niyetle.... 

Peki; dönüşmesi gereken kim?

Ben mi, O mu? 

Kendimize bu soruyu soralım bugün…

Ve akıl nimeti ile düşünelim, düşündürelim inşallah....


                      VESSELÂM...


BEN Mİ, O MU?

DÖNÜŞMESİ GEREKEN KİM?

Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

26.04.2024 17:12:00

Valimiz Sayın Mustafa Çiftçi’nin “Vakıf Haftası” Mesajı

Palandöken’in çok özel ziyaretçileri vardı

Biz çoktan başladık…

Erzurum valiliği; bir iddia ve bir cevap…

Kültür havuzuna bu kez şiir damladı…

DADAŞLAR DEPLASMANDAN PUANSIZ DÖNÜYOR

PALANDÖKEN BELEDİYE SPOR  KENDİ SAHASINDA OYNADIĞI MÜSABAKADA LİGDEN DÜŞEN KELKİT GÜCÜ SPORA ACIMADI

3 TEMMUZ STADYUMUNDA TARİHİ BİR GÜN DAHA…

Yine, yeni ve yeniden parolasıyla, Palandöken…

Başkan Uçar’dan mesai kavramsız proje çalışmaları

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 35 31 1 3 64 96
2.Fenerbahçe 35 28 1 6 58 90
3.Trabzonspor 35 18 13 4 13 58
4.İstanbul Başakşehir 35 16 12 7 10 55
5.Beşiktaş 35 16 13 6 6 54
6.Alanyaspor 35 12 10 13 3 49
7.Kasımpaşa 35 14 14 7 -6 49
8.Rizespor 35 14 14 7 -7 49
9.Sivasspor 35 12 11 12 -9 48
10.Antalyaspor 35 11 12 12 -4 45
11.Adana Demirspor 35 10 11 14 3 44
12.Samsunspor 35 11 15 9 -5 42
13.Kayserispor 35 11 13 11 -9 41
14.Ankaragücü 35 8 12 15 -3 39
15.Fatih Karagümrük 35 9 16 10 -2 37
16.Konyaspor 35 8 14 13 -14 37
17.Gazişehir Gaziantep 35 9 18 8 -15 35
18.Hatayspor 35 7 15 13 -10 34
19.Pendikspor 35 8 18 9 -31 33
20.İstanbulspor 35 4 24 7 -42 16
1.Galatasaray 35 31 1 3 64 96
2.Fenerbahçe 35 28 1 6 58 90
3.Trabzonspor 35 18 13 4 13 58
4.İstanbul Başakşehir 35 16 12 7 10 55
5.Beşiktaş 35 16 13 6 6 54
6.Alanyaspor 35 12 10 13 3 49
7.Kasımpaşa 35 14 14 7 -6 49
8.Rizespor 35 14 14 7 -7 49
9.Sivasspor 35 12 11 12 -9 48
10.Antalyaspor 35 11 12 12 -4 45
11.Adana Demirspor 35 10 11 14 3 44
12.Samsunspor 35 11 15 9 -5 42
13.Kayserispor 35 11 13 11 -9 41
14.Ankaragücü 35 8 12 15 -3 39
15.Fatih Karagümrük 35 9 16 10 -2 37
16.Konyaspor 35 8 14 13 -14 37
17.Gazişehir Gaziantep 35 9 18 8 -15 35
18.Hatayspor 35 7 15 13 -10 34
19.Pendikspor 35 8 18 9 -31 33
20.İstanbulspor 35 4 24 7 -42 16

YAZARLAR