"Düşüncenin mecrası"

Tarih: 05.01.2024 09:34

Aydın zümre içerisinde kadının yeri

Facebook Twitter Linked-in

Bu yazımın akademik bir makale olma gibi bir iddiası yok...

 

Ancak, yerel metinler içerisinde kaybolmadan, modern dünyada ve aydın zümre içinde kadının yerini irdelemeye çalışacağım.

 

Söyleyeceğim şeyler nas hükmünde değildir. 

 

Bizim dünyamızda sözün izdüşümünün, anlatmak istediği gerçeklerin çok önemi vardır. 

 

Ben her zaman fikirlerin ve düşüncelerin özgürce tartışılması ve zemin bulması taraftarıyım.

Her fikre açığım ve sözü olanı da dinlemeyi iyi bilirim 

Bugünlerde savaşlar, felaketler ile birlikte maalesef ideolojiler de iflas etmiş durumdadır. 

Büyük sosyolog İbn-i Haldun'un dediği gibi, "ideoloji ve devletler de tıpkı insanlar gibidir; doğar, büyür, gelişir ve günü geldiğinde ölürler.

 ...

Entelektüeller, aydınlar, fikir adamları, bilim insanları, âlimler, hepsi de insanlığın önünü açan, yol gösterici birer ışıktırlar. 

Fakat ne yazık ki dünyayı idare eden ise siyasetçilerdir.

Sadece ihtiyaç duyduklarında ve kendi menfaatleri icabı, sizin fikirlerinize başvurabilirler. 

Makalemin başlığını, bilinçli olarak "aydın zümre içerisinde kadının yeri" olarak belirledim. 

Bildiğiniz üzere eski cahiliye dönemlerinde kadının yeri evi ve görevi ise sadece erkeğinin ihtiyaçlarını gidermekten ibaretti. Tarım ve sanayi devriminde de bu durum maalesef değişmedi. Lakin günümüz dünyasında, kim bilir belki de geleceğin en büyük tehdit unsuru olarak isimlendirebileceğimiz yapay zekâ ve bu yapay zekânın ürünü olan teknoloji, iletişim ağları ve internet dünyası, hem kadına bakış açısını hem de kadının aydın zümre içerisindeki rolünü çok büyük şekilde etkiledi.

Hiç şüphesiz kültürel ve sosyal alandaki

Yaşanan değişimler de beraberinde aydın bir kadın sınıfının yetişmesine zemin hazırladı ve bu zümre içerisinde aydın kadınlarda hak ettiği yeri aldı ve bu beni bir kadın olarak çok mutlu etmektedir. 

Günümüzde kadının sosyal ve siyasi arenada yerini bulması beraberinde kadın derneklerinin, kadın platformlarının, kadın sivil toplum kuruluşlarının da oldukça başarılı projelere imza atmasına vesile oldu.

 

Hıristiyanlık ve İslam’ın gizlem/deruni boyutunu bir başka yazımda ele almak istiyorum.

 

Şimdilik o konuya değinmeyeceğim

 

Özellikle kadın konusu gerek semavi ve beşeri kaynaklı dinlerin, gerekse farklı felsefi ekollerin gündemini hep meşgul etmiş, bundan sonra da etmeye devam edeceği aşikârdır. Bu çerçevede Türk kadını kendini asla küçümsememelidir. 

Unutulmamalıdır ki kadın, aynı zamanda annedir ve toplumu o inşa eder. 

Dolayısıyla toplumun her kesimine kadın eli dokunmalı mı? Elbette ki bu sual, kişinin inancı, fikri, dünya görüşü ve felsefesine göre değişiklik arz etsede,  biz istesek de istemesek de zaten hayatın bütününde kadınlar var ve hep var olacaklar. 

Kadınlardan siyasetçi, kadınlardan eğitmen, kadınlardan bilim adamı, kadınlardan fikir adamı olmaz diye düşünenler, çok sığ, temelsiz ve mesnetsiz bir düşünceye hizmet ettiklerini artık anlamaları gerekmektedir.

 Fikrin, düşüncenin, siyasetin cinsiyeti olmaz, olamaz. Allah insana akıl ve fikir vermiştir. Bunu erkekler kullanabiliyorsa kadınlar haydi haydi çok güzel kullanırlar. Neden kullanmasınlar ki? Kadınlara her alanda imkân verildiği takdirde, bugünkü kargaşa ortamından da çok rahat bir şekilde kurtulabileceğimize inancım da sonsuzdur.

 Söyleyecek sözü, fikri, ideolojisi ve söylemi olan kadınları susturmak, bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir. 

Bu açıdan aydın zümre içerisinde kadının misyonunu çok önemsiyorum. Hakikatin aynasında sadece erkekler yoktur! Dolayısıyla hayatin içindeki her konuya kadın bakış açısı ve perspektifi ile bakmakta fayda var.

Elif Lale Kırcaoğlu


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —