Selam dostlar!
Geçen hafta yazı paylaşamadım.
Takip edenler sağolsunlar sebebini sordu...
Sebebi yurtdışında oluşumdu.
Bu sürede; aylardır yazdığım, ama yazdıklarımı sadece yaptığım araştırmalara dayandırdığım bir çok konuyu, yerinde bizzat yaşayarak gözlemlemek istedim..
Tecrübe etme şansım oldu diyelim..
Ve bu hafta da gözlemlerimi paylaşmak isterim sizlerle..
Ama önce hatırlayalım!
En son yazımızda; yıllardır toplumda bulaşıcı hastalık misâli körlük var ve buna son varyant olarak da sağırlık ve dilsizlik eklendi demiştik...
Bunun diğer bir adı mâlumunuz "ÜÇ MAYMUNCULUK"
Yani;
Gördüğümüz halde, GÖRMEDİM!
Duyduğumuz halde, DUYMADIM!
Bildiğimiz halde, BİLMİYORUM!
Deyip susmak.....
Böyle yapınca rahatlıyor muyuz?
Ya da hiç mi rahatsızlık duymuyoruz?
Hal böyle ise neden?
Diye sorduk durduk hep...
Cevap, yine kocaman bir sessizlik!
Biz orta yaş kuşağı olarak hep uyutulduk!
"Dış güçler" masallarıyla...
Kim bu dış güçler?
Bilen, gören, tanıyan, tanışan var mı?
Varsa biri çıksın anlatsın artık, gerçekte kim bu?
Acaba üç maymunculuk oynamayı da bu "dış güçler" kişisi mi öğretti bize?
Ve hepimizin ezbere bildiği başka bir masal daha vardır. Adı Amerika...
"Bu Amerika'nın oyunu" der dururuz!
Yurtdışındayım demiştim, işte tam da Amerika'dayım!
Yerinde...
Siyasî veya devletler arası ilişkiler alananımız gereği bizi aşar elbet..
Ama dedim ya; aylarca araştırarak kıyas yaptığım ve ironi yaparak yazdığım şeyleri bizzat yaşadım, yaşıyorum..
Adamlar aşmış, başarmış!
Neyi mi?
İnsan olmayı!
İnsanca yaşamayı!
Duyarlı olmayı!
Saygılı olmayı!
Mutlu olmayı!
Gülümsemeyi!
Kurallı ve temiz yaşamayı!
Bir kaç anektod paylaşayım...
Meselâ evlerin %90'nı müstakil ve bahçeli..
Deprem riski olmamasına rağmen!
Yazmıştık, gerçekmiş.
Dahası; bahçelerin çoğunda bırakın elektrikli, dikenli teli, iki adam boyu duvarları, çit dahî yok!
Evlerin kapıları bizdeki gibi 8-10 kanal kilitli veya 6.seviye sertifikasına sahip olan, TSE tarafından gerçekleştirilen elektrikli matkap, büyük levye, balyoz, koç başı, çelik kama gibi aletlerle yapılan müdahalelere karşı dayanıklılık testini geçmiş 10 cm kalınlığında çelik kapılar da değil!
Sıradan, iki üç omuz atsanız açılacak türden!
Alarm vs zaten yok!
Çok ilginç geldi, nedenini sordum...
Cevap: "Burada breysel silahlanma serbest, hemen her evde bir tüfek veye silah vardır.. Bırakın evi, bahçeye izinsiz girmiş birini ev sahibinin vurma yetkisi de var, ve ceza almaz!
Ayrıca diyelim ki ev sahibi tarafından vurulmadı, polis yakaladı, ömür boyu hapis cezası!
Çünkü haneye tecavüz en büyük suçlardan!
O yüzden evlerde hırsızlık vakası hiç duymadım."
(Bu cevabı veren kişi, 10 küsür yıldır burada yaşayan bir Türk)
Yargı sisteminde cezalar caydırıcı nitelikte! Ve herkese aynı..
Yani eşittir adalet var!
Hz.Ali'ye “Devletin dini olur mu?” diye sormuşlar; “Devletin dini adalettir!” demiş.
Âlimler ise bu cümleyi; "Adaleti olmayan devlet dinsizliğe mahkumdur" diye yorumlamış!
%89'u müslüman olan ülkemize adalet ne durumda?
Trafik meselâ...
Yazmıştım ama az bile yazmışım..
Yollar, sistem, ışıklar, kurallar o kadar nizâmi ve yerli yerinde ki...
Ayrıca bir kişi bile kural ihlâl etmez mi yahu?
Ya da kornaya basmak, sellektör yakmak, filan?
Yollarda adım başı set olmadan hız kontrolü nasıl sağlanabilir!
Camdan cama el kol işaretleri olmadan sadece gülümseyip selam vermek mi, nasıl yani?
Yollarda trafik polisi vs yok, ne şehir içi, ne otobanda hiç görmedim!
Niye?
(Bizde polis olmasa, polis aracı maketi var!)
Hiç bir ışıkta, köprüde, kenarda köşede hız kamerası da yok, ama adamlar hızlanmıyor niye?
(Bizde kamera yetmiyor radarlar pusuda!)
Ben bir kaç gün bu soruları ve daha fazlasını kendime sordum desem:)
Peki; bizde trafik, veya kurallar ne durumda?
Ya beşerî münasebetler?
Yani insanî ilişkiler..
İnsan hiç tanımadığı birine niye gülümser ki?
Selam verip hal hatır sormak filan..
Çok garip!
Markette reyonlar arası gezerken market arabası için bile, birbirlerine gülümseyerek, özür dileyerek yol veren insanlar varmış!
Birde bu insanlara ithafen bizler "elin gavurları" deriz..
Peki ya biz?
Beşeri münasebetlerimiz ne âlemde?
[(Bizim MEB müfredatında bir zamanlar bulunan "Beşerî Münasebetler", "Vatandaşlık Bilgisi" dersleri vardı ya..
O hâlen burada var!)
(Biz olmuşuz herhalde ki kaldırıldı bizden!)
(Ee trigonometri daha önemli çünkü!)]
Velhâsıl, bunlar gibi daha bir sürü normal "insâni" şey...
Bu insanlar Kelime-i Şehâdet getirse, müslüman olsa, "mü'min sıfatlı" birer kul olurlar!
Çünkü; temizlik, saygı, düzen, hakka riayet, eşitlik, adalet, hoşgörü, sabır, anlayış vs hepsi var!
Ama biz müslümanız!
Konuşsak mangalda kül bırakmayız!
Neyse, gelelim soruların cevaplarına..
Hangi bir soruya..
O kadar çok soru cümlesi yazdım ki :)
Evet, büyük puntolu yazdığımız soruların cevabına diyelim..
Hadi bakın tekrar, bu sorulara cevabımız ne?
Aa pardon!
Biz hastalanmıştık ve yeni varyantlarla kör, sağır ve dilsiz olmuştuk!
Cevap da veremiyoruz o yüzden değil mi, unutmuşum!
Ah Amerika!
Ah şu dış güçler!
Başta da dedik ya, kesin onların işi bu da...
Bize bu "Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum" oyununu da onlar öğretmiştir!
Ya da gökyüzünden uçakla virüs atmışlardır filan.. Olamaz mı?
Olur tabii ki..
Dış güçler bunlar!
Neyse ki yazı yazmak bu üçünün dışında..
Yazabiliyoruz çok şükür!
(Biz bu soruların cevaplarını, kendimizce yazmıştık zaten…)
Ama ironi de bir yere kadar:)
Hadi son olarak ironiden çıkıp gerçek cümlelerle bitirelim..
Gören gözümüz, duyan kulağımız, konuşan dilimiz ve bunları yöneten bir aklımız var çok şükür değil mi?
Bahşedilmiş aklımızla; bu uzuvlarımızı, hakta ve hakîkatte kullanıp doğru yönetebilmeye ve kullanabilmeye….
Haksızlığa, hukuksuzuğa, düzensizliğe, adaletsizliğe karşı üç maymunu oynamaktan vazgeçmeye niyetle....
VESSELÂM...
