Bugün, 9 Mayıs 2024 Perşembe

Kur'anı Kerim'i inceleyen bilim dallarına göre; Kur'an içeriği 4 ana başlıktır ve bu başlıklardan biri de adalettir... 

Kur'anda yer alan bir çok ayette; Rabbimizin biz kullarına ve kainattaki zere hükmündeki her varlığa, hem dünya hem de ahiret hayatında gösterdiği veya göstereceği adalet anlatılır.. 

Ayrıca yine ayetlerde biz kullarında, adaletli olmamız gerektiği, sadece adaletli olanların kurtuluşa ereceği de bir çok ayette vardır... 

Peki; Rabbimizin adaleti konusunda iman etmiş olarak bir şüphemiz yok elbet.. 
Ama kulların "adaletlisi" deyince aklımıza ne geliyor?
Bizler ahirette "cenneti kazanan" olabilmek için, "adaletli insan" sıfatını nasıl kazanabiliriz? 

Adalet deyince aklımıza hep mahkemeler, hâkimler, savcılar vs gelir..
Ancak onlar, adalet mekanizmasında görevli kişilerdir..
Onların işi; toplumsal olaylarda, adaletle hükmetmek, karar vermektir ki, kulluk anlamında da işleri çok zordur... 

Bugün; Kur'an'da bu kadar çok yer edinmiş olan adaletin, görevlilere değil, bizlere bakan yönünü ele alalım... 

Ve her zaman olması gereken şekilde, evvelâ kendimizden, nefsimizden başlayalım.. 

İslam dîni fıkhında adaletin tersi zulümdür! 

Kişi önce kendine âdil olmalıdır..
Kendinin nasıl yaratıldığının idrakinde, herşeyi Rabbinin izniyle başarabilecek fıtratta olduğunu farkedip, bu dünyaya geliş amacına uygun yaşamalı ve kendine zulmetmemelidir! 

Kişinin kendine zulmünün en büyük sebebi şeytan ve nefistir! 

Çünkü  bu ikilinin en çok sevdiği şey; "Ben" demek, "benim" demek, herşeyi kendinden bilmektir!
Kendimize yaptığımız en büyük zulümdür budur! 

Nefsi körükleyip; kulluğu, acizliği, yardıma muhtaçlığı unutmaktır!
Zirâ Kur'an'da geçen peygamber kıssalarında, bu konuda dua hükmünde ayetler vardır.. 

"Zünnûn'u da (balık sâhibi Yûnus'u da an)! 
Hani (kavmine) kızan biri olarak,(bizden izinsiz) gitmişti de kendisini (bu yüzden) aslâ sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken(balığın karnında) karanlıklar içinde (kalıp): “Senden başka ilâh yoktur; seni tenzîh ederim! Gerçekten ben (nefsine) zulmedenlerden oldum!” diye nidâ etmişti."
"Nihâyet (biz de) onun duâsını kabûl ettik ve onu kederden kurtardık. İşte, mü'minleri böyle kurtarırız." [Enbiya Sûresi (21/87-88)] 

Yine Hz. Musa'nın (A.S) kıssalarını anlatan ayetlerde de;
"Hemen Rabbine yönelip: “Rabbim! Ben kendime yazık ettim. Ne olur, beni bağışla” diye yalvardı. Rabbi de onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir." (Kasas Sûresi (28/16)  buyrulur.... 

Bu ayetlerde görmemiz gereken şey, peygamberlerin bile "ben" dediklerinde imtihana tâbi tutulduklarını, imtihanlar sonrası, çaresizlikle Rablerine yönelip, acizliklerini hatırlayarak, itiraf ederek kurtulduklarıdır! 

Biz kullardan dünya hayatında istenen adalet ise "Ahlâki adalettir!" 

AHLÂKİ ADALET: Kişisel ve toplumsal yapıda dirlik ve düzenliği sağlayan; kim olduğuna bakmaksızın, hakkaniyetli ve eşit davranma erdemidir. 

Yine kendimize bakan yönüyle;
"kazanan kul" olabilmek için yakın çevremize adalet de olmazsa olmazdır! 

*Eşe karşı adalet..
*Evlatlar arasındaki adalet..
*Anne babaya adalet..
*Konu komşu veya eş-dost, arkadaş arasındaki tavırlarımızda adalet..
*İş yaşamımızda, ister işveren ister çalışan olarak adalet..
*Devlet nezdinde yöneticiler adına; halka, topluma eşitlik ve adalet.. 

Yani; insan olarak önce nefsimize adaletli olduktan sonra, yaşadığımız toplumda, önce ailemiz sonra en uzak mesafede, hattâ belki tanımadığımız insanlara dahî ulaşacak şekilde adaletli olmalıyız.. 

Adalet sıfatı çocuklukta başlar!
Anne-Baba âdil olmalıdır!
Bir çocuğun yaratılış veya yaşam standardı olarak, bir çok şeyi yapabilme potansiyeli var diye, diğer kardeşlerden beklenmeyenleri ondan beklemek, istemek de adaletsizlik ve bir tür zulümdür! 

Bizlerin çocuklarımıza gösterdiğimiz adalet, onların da kendi çevresine göstereceği adaletin ve aynı zamanda ileri yaşlarda bize göstereceği merhametin de temelidir! 

Dostluk, arkadaşlık, yakın akraba, komşuluk ilişkilerinde adalet, bize hoş gelen tavırlarına göre değil, doğruluk derecesine göre değerlendirilmelidir! 

İş ortamında işverenin çalışanlarının haklarını gözetmektir adalet!
Hattâ bu haklar sadece çalıştığı dönemi değil, ömrünün sonuna kadar kişiyi etkileyecek haklardır!
Örneğin; çalıştığı dönemde belki prim ödemelerini eksik ödemesi sonucu, o çalışanın emekliliğinde alacağı düşük maaşı sebebi ile, yaşamı boyunca çekeceği sıkıntılar, o işverenin adaletsizliği sebebi ile üzerinde ciddi bir haktır! 

Çalışanın ise; "salla başını, al maaşını!" gibi saçma bir deyimi, kendine hedef koyması da işverenin hakkındaki adaletsiz tavrıdır!
Hattâ bu sadece işverenin değil, diğer çalışanlarında hakkına girmektir!
Çünkü yapılacak işi aksatmak, verimsiz çalışmak kazanç kaybına sebep olmaktır ki, çalışanlar bu kazançtan maaş alırlar!


"Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın" diye, atasözü olarak bilinen, ama dinî anlamda çok yanlış bir anlayış da vardır! 

Bu söze uygun yaşamak, kafasını kuma gömen deve kuşu misâli, topluma karşı adalet yükümlülüğümüzden kaçmaktır! 

Bizler zulüm yapamamak ile mükellef olduğumuz kadar, zulme uğrayanların kurtuluşu için adaletle davranmakla, adaleti talep etmekle de mükellefiz! 

Topluma hüküm yetkisi olan yöneticilerin bu konudaki tavırları da çok önemlidir! 

Efendimiz'in (SAV) adâleti ile güvenilirlik sıfatı olan "Emîn" ismini kazanabilmesi, İslâm'a davet görevini yerine getirirken, toplumsal içerikli kararlar verirken, bu konuda kendisinin veya çevresindeki insanların keyfî istek ve arzularını, maddî kazançlarını hesaba katmadığındandı! 

O Peygamber sıfatı ile halkı yönetirken; olaylar karşısında (haşâ) kendine veya çevresindekilere bir fayda olacak şekilde değil, yeri geldiğinde maddî manevî kaybedecek olsa dahî, ilâhî emirlerin gösterdiği şekilde doğruya göre hükmetmiş ve adaleti ve sağlamıştır! 

Bizler sadece nefsimiz, yakın çevremiz için sorumlu iken, yöneticiler tüm halk için adalete sorumludur! 

Ancak yöneticilerin hüküm verme yetkisini veren olarak da bizler sorumluyuz! 

En küçüğünden en büyüğüne, bir yönetim varsa ve o yönetimde bir zulüm varsa biz, "bana değmiyor ki" dersek değenlerin hakkına girmiş ve adaleti sağlayabilecek iken kaçımışız demektir! 

Misâl; en küçük hâli ile ev hayatındaki yönetici, karar mercii anne-babadır.
Kardeşler arasında bir adaletsizlik var, ve o kardeşlerden biri olarak görmemize rağmen işimize geliyor diye susmak! 

Veya bir şirkette yönetici seçiminde zulmü net bir kişi var, ve "bana hiç dokunmadı, hattâ benim tarafımda" diye düşünerek onun yine yönetici yapılmasına sessiz kalmak, taraf olmak! 

Şu an dünyada toplumların, özelliklede müslümanların yaşadığı tüm zulümlerin sebebi de adaletsizlik değil midir?

İşte bu örnekler ise, toplumsal adalette bize yüklenen "Ahlâki Adalet" sorumluluğumuzdur! 

Adaletin tarafı, dîni, ırkı, mezhebi olmaz!
Doğru tektir!
Nettir! 

Unutmayalım ve hep hatırlatalım nefsimize!
Eğer inanmış isek, bizim için ölüm ve ahiret hayatı haktır ve gerçektir! 

Gelip geçecek, eninde sonunda bitecek dünya hayatımızdaki rahatımız için girdiğimiz haklar, yaptığımız ya da sessiz kaldığımız adaletsizlikler, ahîrette bitmeyecek şekilde ebedî (zaman olarak sonu olmayan) şekilde karşımıza çıkacak! 

Nefsimize uyarak bu haklara giriyoruz diyelim...
Tevbe kapısı açık... 

Rabbimiz yine engin merhameti ile şöyle buyuruyor... 

“De ki; Ey kendi aleyhlerine olarak günahta haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Allah (dilerse) bütün günahları bağışlar; doğrusu O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.”  [Zümer Sûresi(39/53)] 

Rabbimizin engin merhametine sığınarak tövbe edelim, haktan hakîkatten yana olalım! 

3 günlük diye tabir edilen ömrümüzü, çıkarlarımıza göre yaşamaktan kaçınalım!
Ebedî hayatta sonsuz olarak azap veya mükâfat önümüze sunulmuş ve seçmek için de akıl bahşedilmiştir! 

 

Adaletin zıttı zulümdür demiştik başta..

Seçim bizim..

 

Rabbim aklımızı irademize ve nefsimize hâkim eylesin...
Doğrunun tekliğini idrak ettirsin..
En küçük zümreden en büyüğüne hep âdil olmayı ve karşılığında da ebedî cenneti cümlemize nasip etsin... 

                               VESSELÂM...


Ahmet KOZAK
23.03.2024 09:20:44
Teşekkürler Çok Teşekkürler Yüreğinize Sağlık GÜZEL YAZI

ADALET Mİ, ZULÜM MÜ?

SEÇİM BİZİM!

Tülay Dikmen ile Cuma Köşesi

22.03.2024 16:32:00

Magazinsel şov artı basın eşittir domates…

Gelin hep beraber Erzurum'u "Uzak Şehir” olmaktan çıkaralım

Önce insan olmak, insan olmayı bilmek!

Gündeme Dair Meseleler

ERZURUM SPOR FK EYÜP SPOR İLE İSTANBUL'DA KARŞILAŞACAK

ERZURUM BEYAZŞEHİR SPOR KULÜBÜNDEN FUTBOL İL TEMSİLCİSİ FERİT KARAKOCA ' YA ZİYARET

SERKANDAŞ SİGORTA U-15 YAŞ GRUBU PLAY-OFF YARI FİNAL MÜSABAKALARI BAŞLIYOR

Valimiz Sayın Mustafa Çiftçi’nin “Vakıf Haftası” Mesajı

Palandöken’in çok özel ziyaretçileri vardı

Biz çoktan başladık…

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 35 31 1 3 64 96
2.Fenerbahçe 35 28 1 6 58 90
3.Trabzonspor 35 18 13 4 13 58
4.İstanbul Başakşehir 35 16 12 7 10 55
5.Beşiktaş 35 16 13 6 6 54
6.Alanyaspor 35 12 10 13 3 49
7.Kasımpaşa 35 14 14 7 -6 49
8.Rizespor 35 14 14 7 -7 49
9.Sivasspor 35 12 11 12 -9 48
10.Antalyaspor 35 11 12 12 -4 45
11.Adana Demirspor 35 10 11 14 3 44
12.Samsunspor 35 11 15 9 -5 42
13.Kayserispor 35 11 13 11 -9 41
14.Ankaragücü 35 8 12 15 -3 39
15.Fatih Karagümrük 35 9 16 10 -2 37
16.Konyaspor 35 8 14 13 -14 37
17.Gazişehir Gaziantep 35 9 18 8 -15 35
18.Hatayspor 35 7 15 13 -10 34
19.Pendikspor 35 8 18 9 -31 33
20.İstanbulspor 35 4 24 7 -42 16

YAZARLAR