Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) Çin’in Doğu Türkistan’daki işletmelerde Uluslararası çalışma etiğine aykırı bir şekilde masum Uygur Türklerini köle işçiliğe zorlamasından sonra, “devlet destekli zorla çalıştırma” tanımını ilk kez kendi yönetmeliklerine dahil ettiği öğrenildi.
ABD merkezli Komünizm Kurbanlarını Anma Vakfı Çin Çalışmaları Direktörü, kıdemli araştırmacı Dr. Adrian Zenz, 18 Nisan'da ILO’un “devlet destekli zorla çalıştırma” tanımını kabul ettiğini sosyal medya hesabından duyurdu.
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) “devlet destekli zorla çalıştırma” kavramını inceleyen Dr. Zenz, ILO’un yeni yönetmeliğinde “bireylerin rızası dışında zorla çalıştırılması ve bunun sponsorluğu bizzat devlet tarafından yapılması “devlet destekli zorla çalıştırma” tanımının temel göstergelerinden sadece biri olduğunu savundu.
Dr. Zenz, her ne kadar ILO’un yeni yönetmeliğinde Uygurlardan açıkça bahsedilmiyor olsa da, bunun Çin rejiminin Doğu Türkistan’daki Uygurları zorla çalıştırma suçunun önlenmesi adına atılan önemli bir adım olduğunu belirtti. Nitekim ILO’un yeni yönetmeliğinde de Çin’in yıllardır Doğu Türkistan’da sürdürdüğü sözde "fazla işgücü transferi" teriminin dört yerde geçtiğini, çünkü "fazla işgücü transferi"nin yalnızca Çin'de yaygın olduğunu ve bir devlet politikası olduğunu ifade etti.
ZORLA ÇALIŞTIRMANIN TESPİT EDİLME OLASILIĞI ARTTI
Bilgilere göre Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) yeni yönetmeliğini düzenlerken, Zorla Çalıştırma konusunda uzman olan Dr. Adrian Zenz'in Uygur zorla çalıştırılmasına ilişkin araştırma raporlarından geniş ölçüde yararlandı ve bu süre zarfında ILO yetkilileri ile Dr. Zenz arasında Uygur zorla çalıştırma konusu üzerinde defalarca toplantılar yapıldı.
Dr. Adrian Zenz’e göre, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), yeni yönetmeliğine “devlet destekli zorla çalıştırma” kapsamını daha da genişleterek "esaret altında devlet destekli zorla çalıştırma" kavramını benimsemesi, Uygur zorla çalıştırmanın tespit edilme olasılığını arttırdı.
Çin daha önce Doğu Türkistan'da zorla çalıştırmanın olmadığını savunarak tarımsal alanların tamamen makineleştiğini iddia etmişti. Ancak ilgili uluslararası raporlar, Kamp tanıklarının beyanları, ÇKP rejim yönetiminin halkı fiziksel ve zihinsel baskı altına alma planının bir parçası olarak zorunlu çalıştırmayı sürdürdüğünü ortaya koyuyor.
Çin hükumetinin sistematik baskı ve asimilasyon zulmüyle dini, etnik, kültürel ve siyasal anlamda “soykırıma” varan faaliyetleri, her geçen gün dünya kamuoyunun daha çok gündemine gelmesi gerekiyor.
DİNİ, ETNİK VE SİYASİ BASKI
Çin hükumeti, dünya kamuoyundan toplama kampındaki Uygur Türklerinin gerçek durumuna dair tüm verileri gizli tutmaya çalışırken, aynı zamanda da bölgedeki insanlık dışı uygulamalarını sahte ve çarpıtıcı bilgilerle veya Baskısı, etkisi altındaki İnsanları zoraki ifadeler vermeye mecbur ederek yalanlamaya çalışıyor.
Oysa Etnik ve kültürel ayrımcılığa ve ciddi insan hakları ihlallerine, dahası Soykırıma maruz kalan Doğu Türkistanlılar, ucuz iş gücü olarak Çinli şirketlerde çalıştırılıyor. Müslüman Kadınlar kısırlaştırılırken Dine ait her şey yasaklanmış durumda.
Öte yandan, Birleşmiş Milletlerin resmi verilerine göre, Pekin idaresinin soykırım uyguladığı Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında yaklaşık 2 milyondan fazla Uygur Türkünü rızası dışında zorla tutuyor. Bu sayı, Kamp tanıkları ve Çin kaynaklı belgelerde ise 2016’dan beri 8 milyon insanın dönüşümlü olarak alıkonulduğunu gösteriyor.
Gelinen noktadaysa Çin’in sistematik baskısı ve şiddet politikalarına maruz kalan Doğu Türkistanlı Müslümanlar, birçok yönden topyekûn İmha, ve milletçe yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya.
