Türkiye’ye Yeni Seçim Sistemi ve İdari Yapı Önerisi
Türkiye de milletvekilleri seçimleri 4 yılda bir yapılmakta ve seçmen belirlenmiş adaylara oy vermeye zorlanmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aynı şekilde uygulanmaktadır.
Restoran’a mı geldik, yoksa kendi irademiz ile seçim mi yapıyoruz.
Güçlü sivil toplum kuruluşlarının oluşmasının engellenmesi ile devlet idari teşkilatına yön veremeyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, seçim zamanı geldiğinde tıpkı restoran menüsü gibi siyasi partilerin önlerine kondukları adayları seçerek çözüm üretmeye çalışmaktadırlar.
Bu son söylediklerimi üç ayrı konu ile açmaya çalışacağım. 1. si devleti yönlendirme ve ikna görevi olan güçlü sivil toplum kuruluşlarının olmayışı dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yönetime katılamaması, 2. si herhangi bir adayın vatandaş tarafından önerilerek seçim yarışına sokulamaması, 3. sü seçim yapıldıktan sonra belirli periyotlar ile iktidara gelmiş siyasiler ve siyasi partiler vatandaşın güvenoyuna sunulmasıdır.
Buradaki en önemli ayrıntı, ülkede bağımsız ve etkin güçlü sivil toplum kuruluşlarının olmamasıdır. Sivil toplum kuruluşları siyasilerin etkisinde olduğundan, idari yönetimi etkileme ve yönlendirme görevlerini yerine getirememektedir. Bunun sağlaması için bildiğiniz güçlü sivil toplum kuruluşlarına bakın ya iktidarın ya da muhalefet ve diğer siyasi partilerin etkisindedirler. Yoksa hiçbir faaliyeti desteklenmez. Hatta imkanlar da sunulmaz ve en acısı engellenir. Aksini iddia edecekler benimle kamuoyu önünde açık bir ortamda konuşabilir.
3 konuya girmeden önce dikkatinizi çekmek istediğim diğer bir konu; siyasi partilere devlet yardımının sakıncasıdır. Devlet tarafından belli kriterlere göre yardım adı altında beytülmaldan siyasi partilere oy oranına göre hazineden verilen paralar, siyasi partilerin vatandaşla bağlılıklarını zayıflatmaktadır. Şöyle ki, vatandaşların maddi hatta manevi desteğine ihtiyacı olmayan siyasi kurumlar oluşmakta, seçmenin dikkatini çeken adayları öncelemeden (bu söyleyeceğime kimse itiraz etmesin) liyakati olsun olmasın partiye önden büyük paralar bağışlayanları restoran menüsü gibi seçelim diye önümüze koyuyorlar.
Kamu kaynaklarını (kimse itiraz etmesin) çeşitli yollarla hortumluyorlar mı? Bakın siyasi parti ayırımı yapmıyorum, hortumluyorlar mı, hortumlamıyorlar mı? Evet hortumluyorlar.
Şimdi durup bir düşünelim. Hazine yardımı alan, kamu kaynaklarını hortumlayanların, partiye en çok parayı vereni en öne koyan siyasi partilerin bana-sana ihtiyacı var mı? Var mı? Yok.
Şimdi net olarak şunu soruyorum, sandık haricinde bize ihtiyaçları var mı? Tekrar soruyorum; sandık haricinde bize ihtiyaçları var mı? Yok. Bakın bunun başka cevabını verenler siyasetle göbek bağı olanlar. Yok, yok. Bize ihtiyaçları yok. Türkiye’nin yönetiminde ne zaman etkili olduğunu kendine sor, bu sorunun cevabı orada…
Peki seçmen kim? Size net bir tespiti söyleyeyim mi… Kızmak yok, Türkiye Cumhuriyeti’ne kalben bağlı olan hepimiz kardeşiz, kendimi de içine koyup eleştireceğim. Türkiye’deki seçmen; seçimde kendisini başrol oyuncusu sanan figürandır. Hepimiz figüranız… 4-5 yıl boyunca kanun ve sistem ile kendisini garantiye almış siyasiler rol kesecek, biz 5 dakika evden çıkıp, 15 dakika bekleyip sandıkta oy kullanacağız, adımız bu filmde hiç geçemeyecek. Tamam liyakatli birilerini seçelim ve yönetsin, ama bize 20 dakika ile başrol numarası yapmasınlar. Figüranız işte…
Siyasi partilerin bize ihtiyacı yok ve biz figüranız kabulünden sonra, konuyu biraz toparlayıp ilk önce başladığımız 3 konuya gelelim.
İlk konumuzu hatırlayalım. Her zaman ülkenin yönetimine katılan güçlü sivil toplum kuruluşu vurgumuz. Batı Avrupa devletlerinde sivil toplum kuruluşları güçlü ve bağımsız bir şekilde siyasileri etkileme ve yönlendirmede cevval oldukları için, ülke yönetimine sadece seçimlerde değil her zaman katılıyorlar. Hatta seçimlerde o yüzden bizim gibi sandığa rövanş almaya gitmeye gerek görmedikleri için, oy kullanma oranları düşük. Sistem sağlıklı işliyor. Bizde ise; bazı sivil toplum kuruluşlarını tenzih ediyorum ama çeşitli ikna metotlarıyla sivil toplum kuruluşu ve yöneticileri siyasilerin emrine amade. Siyasilerin emir erlerinin siyaseti etkileme ve yönlendirmesi mümkün mü? Mümkün mü? Hayır. Bu önemli konu ve siyasetten bağımsız güçlü sivil toplum kuruluşlarının var olmasını ve yaşamasını sağlamalıyız.
İkinci konumuz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının üzerinde uzlaşılan ve kanun tarafından garanti altına alınan bir yöntem ile aday önerebilmesidir. Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu için her bireyin eşit şartlarda yarışa girebilmesi gerekir. O sebeple hazine yardımı garabeti, ortadan kaldırılmalıdır.
Üçüncü konumuz ise seçim yaklaştıkça vaat edilip, yeni seçime kadar ortalığı boş bulan siyasetçilerin kontrolünün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşların elinde olmaması. Bakın itimat kontrole engel değil. Seçimleri sandığa oy atarak ülkenin idari teşkilatını siyasi parti veya partilere devrediyoruz. Fakat siyasiler ülkeyi yönetmek için kontrol edilmediği zamanlarda keyfiyet başlıyor. Bizim önerimiz e-devlet üzerinden her yıl, seçilmişler için referandum yapılması. Burada %51 olumsuzluk ile ilgili bir gösterge olurken, belirli yüzde deki olumlu ve olumsuzluklar hakkında seçilmişlere yön verebilir, nitelikli çoğunluklu oylar ile 2/3 yani üç kişiden ikisinin oyları ile seçim yenileme dahil sonuca ulaşılabilir. Kontrol altında olan siyasilerde keyfiyet ortadan kalkar ve hesap verilebilir bir kontrol mekanizması ile karşı karşıya kalırlar. Hatta meclise gelen kanunları bile e-devlet ile biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına oylatabilirler.
Seçim öncesi bu konuları gündeme getirdik. Diyelim ki siyasiler ve siyasi parti genel başkanları bu yazıyı okudular. Eminim izlememiş gibi yaparlar. Bugün değilse ve engellense bile gelecekte güçlü sivil toplum kuruluşlarının yönetimi etkileme ve yönlendirmesine mâni olunamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ön adaylarını seçimlerden önce belirleyecek ve kampanya düzenleyerek seçmeyi denemeye başlayacaktır. Devleti yönetmek için seçilenler e-devlette Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yönetime dahil edecek, engellenilir ise gelecekte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları T.C. kimlik numarası ile yönetime katılmak için yeni bir yöntemi gündeme süreceklerdir.
Ben bu önerilerimin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve sivil toplum kuruluşları üyeleri ve siyasiler tarafından düşünülmesini öneriyorum. Hatta seçim öncesi güçlü sivil toplum kuruluşlarının garantisini, siyasi partilere hazine yardımının kaldırılması ve vatandaşın kendi adayını anayasanın eşitlik ilkelerine göre önerebilmesini ve seçime sunmasını hatta seçebilmesini, e-devlet üzerinden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının seçtiği siyasileri kontrol mekanizması ile etkileyebilmesini, yönetime katılabilmesinin programlarında olduğunu vaat edecek siyasileri bekliyorum.
Liyakat sahibi siyasilerin bu tür önerileri destekleyeceklerini düşünüyorum. Kontrol edilmek istemeyenlerin liyakat sahibi olmakta şüpheli olduklarını ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının desteklememesini öneriyorum. Artık ihsan-ı şer tercih olmaktan çıkmalı. Birisi ya layıktır ya da yetersizdir. Artık bundan sonra liyakat yoksa, oy da yok demeliyiz.
Ez cümle, Gelecek, çağın sağladığı imkanlarla yönetimi vatandaşlarla paylaşma çağı olacaktır.
Sizlerin de yorumlarını merak ediyor. Her zaman olduğu gibi sıhhat afiyet diliyorum.
Ne diyor Kanuni Sultan Süleyman “halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Kalın sağlıcakla.
Serdar Şahin
5 Mayıs 2023
https://youtu.be/AVNiKWwHFSw
https://youtu.be/AVNiKWwHFSw