Yeni Dünya ışık hızıyla kuruluyor. Bu konuyu daha önce işlemiştik. Yüzyıllardır Dünya’nın en ücra köşesindeki yer altı ve yer üstü zenginliklerine çöken yağmacı, sömürgeci, katliamcı ve soykırımcı Batı’lı emperyalistler bütün cephelerde hızla gerilemeye başladı. Çok çağdaş Batı gerilerken, Dünya’nın her yerinde mazlum uluslar büyük bir atağa geçti.
Afrika’daki küçücük ülkeler bile sömürge valisi edasıyla hareket eden Fransız büyükelçileri, neredeyse tekme tokan kapı dışarı ediliyor. Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, tarihte hiç görülmediği kadar Batı’nın yörüngesinden çıkmış durumda. Bu furya giderek de genişliyor.
Batı’nın yörüngesinden kurtulan Suudi Arabistan, İran’la arasındaki bütün ihtilafları aşarak yakınlaşma adımları atmaya başladı. Yemen’deki askerlerini çekme kararı aldı.
15 Temmuz 2016 gecesi Gazi Meclisin bombalanmasıyla başlayan Amerikancı Fethullah’çı kalkışma nasıl ezildi ise, Kazakistan’daki Amerikancı turuncu devrim kalkışması da aynı şekilde ezildi.
Macaristan, Afganistan ve daha birçok yerdeki gelişmeler gösteriyor ki, Başta ABD olmak üzere Batı’lı emperyalistler her yerde gerileme dönemine girdi.
Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye de hızlı adımlarla buradaki yerini almaya devam ediyor. Bir taraftan Afrika ordusu kuruluyor. Diğer taraftan Batı Asya Birliği kuruluş çalışmaları çok önemli mesafeler katetmiş bulunuyor.
Brics ülkelerinin Dünya üretim ve ticaretindeki payı G7 ülkelerini geçmiş durumda. Aklı başında bütün ekonomistleri geçtim, Amerika eski Başkanı Trump bile artık, “Dolar artık rezerv para olmaktan çıktı” diyor.
Bütün bu gelişmeler, Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçimini yüzyılların seçimi haline getiriyor. 2014’ten sonra dış politikada 180 derece değişikliğe giden Recep Tayyip Erdoğan iktidarı da tıpkı Suudi Arabistan ve BAE gibi Batı’nın güdümünden çıkarak, kendine daha bağımsız bir dış politik hat çizmiştir. Gelinen noktada Türkiye, Rusya, İran ve Suriye Savunma ve Dışişleri Bakanları arasındaki dörtlü zirve seri toplantıları Batı Asya Birliği’nin hızla şekillendiğini işaret ediyor. Hem de önüne ilk somut görev olarak ABD ve terör örgütlerinin bölgeden kazınmasını koymuş durumda. Somut durum çok açık bir şekilde budur.
Şimdi Dünya’nın geldiği yer açısından, Türkiye’nin seçimi, Dünya’nın da seçimi haline gelmiştir. Bu seçim artık, yüz yıllardır devam eden küresel soygun, yağma ve katliamlar bitsin mi, devam etsin mi seçimidir. Atmamız gereken oyu da aslında iki tarafın bileşenlerine baktığımızda net olarak görüyoruz. Bir tarafta on yıllardır Türkiye’de ABD’nin operasyon örgütleri PKK ve Fetö, 2014 öncesi ihanet çizgisinde ısrar eden AKP tortusu siyasiler, Mossad’la tam 13 kez görüşmüş olan Özdağ, İçişleri Bakanlığı döneminde Ordumuzun içine kulak yerleştiren Akşener ve bileşimin Cumhurbaşkanı adayı, Soros’un Tükiye’de kurdurup finanse ettiği TESEV’in kurucu üyesi Kemal Kılıçdaroğlu var. Karşısında ise en az dokuz yıldır küresel sömürüye dur deme çizgisi izleyen Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindekiler.
Bütün Dünya’daki baş döndürücü gelişmeleri merak ve heyecanla yakından izleyen herkes de bu tespiti kabul ve ifade ediyor. Her şey çok net, çok açık. Emperyalizmin tahteravallisiyle iktidara taşınmak istenen Kılıçdaroğlu mu, yoksa Erdoğan mı. Özellikle CHP’li gerçek Atatürkçülere sesleniyorum. Sizin vereceğiniz oylar aynı zamanda bir taşla iki kuş vurmak anlamına gelecek. Bu seçimde asıl göreviniz, Erdoğan oy vererek ya da sandığa gitmeyerek, Kılıçdaroğlu’nun yenilgisini ağırlaştırmaktır. Bu sayede CHP’nin tepesine çöreklenmiş, bütün Atatürkçüleri partiden uzaklaştırıp HDPKK ve Fetö ile birlikte emperyalist planlara dahil olmuş oligarşik yapıdan kurtulma şansını yakalayacaksınız.
Haydi şimdi tam zamanı. Emperyalist sömürüye karşı mazlum milletlerin önünü açmak için sandıklara.
Nazım Doğan