Artık görev süresi sona ermiş olan TBMM üyeleri arasında bulunan dört TİP milletvekili, Başkan Erkan Baş, Barış Atay, Sera Kadıgil ve Ahmet Şık HDP listesinden seçilmişlerdi. 14 Mayıs seçimlerine de HDP ile “Emek ve Özgürlük İttifakı” içinde yer almakla birlikte bazı illerde ortak listede, bazı illerde parti olarak seçime giriyor. Tıpkı Millet İttifakındaki CHP-İYİP gibi…
Parti olarak seçime girildiğinde eğer %3 oy alırsa, o parti hazine yardımı alabiliyor. Ayrıca bugün gelinen noktaya baktığımızda hazine yardımı almaktan çok, asıl amacın HDP’ye oy vermeyecek insanların oyunu almak olduğu görülüyor.
*
İnsanlarımız daha çok ağzı iyi laf yapan politikacıları sever. Bu yalnız bizde değil, bütün dünyada böyledir ve böyle politikacılara demogok (halk avcısı) denir. Çünkü bütün dünyada, halkın büyük çoğunluğunun IQ düzeyi düşüktür; eleştirel akılla düşünemez. Dolayısıyla konuşmacının sözlerini sorgulayıp içerdiği görüşleri anlamaya çalışmaz. Onun için duygularının okşanmasından, özellikle sevmediği lidere vurulmasından, onun mat edilmesinden çok mutlu olur ve böyle konuşan politikacıların peşinde koşarlar.
Geçen Meclis’te özellikle Sera Kadıgil ve Erkan Baş, AKP’ye karşı sert muhalefetleriyle dikkat çektiler. Konuşmaları sosyal medyada en çok paylaşılan videolar arasında yer aldı. Bu nedenle hem kendileri muhalif kamuoyunda sempati topladılar, hem de TİP’e ilgi duyulmasına neden oldular.
*
Dediğim gibi, halk sorgulamadığı için çoğu kişi bunların HDP ile ilişkilerinden de habersiz. Kaldı ki küresel emperyalistlerin medyayı yönlendirmesi nedeniyle toplumun Batı hayranı/ modern kesiminde HDP’ye de sempati ile bakılıyor. Milletvekilleri arasında genç çağdaş görünümlü kadınların çok olması bunun nedenleri arasında. Selahattin Demirtaş da bu kesimde en çok sempati duyulan kişi. Özellikle Erdoğan’a “seni başkan yapmayacağız” demiş olması unutulmuyor! Öyle ki onunla Gezi Davası tutukluları bir arada anılıyor. Oysa HDP, ilk gün tesadüfen orada bulunan Sırrı Süreyya Önder’in dozerin önünde durması dışında, Gezi direnişine karşı çıkmıştır. Çünkü o zaman (2013) Çözüm Süreci içindeydik ve AKP ile PKK/HDP kanka konumundaydılar. Nitekim, zamanın HDP Eşbaşkanı olan Selahattin Demirtaş verdiği demeçte, “eylemi Tayyip Erdoğan’ı devirerek Çözüm Sürecini sonlandırmak isteyenlerin düzenlediğini” öne sürmüştü. O zaman eylemcilerin taşıdığı ya da AKM’yi donattığı pankartlara bakacak olursanız, tek bir tane PKK’ya ait pankart göremezsiniz. Oysa ortam tam PKK’nın istediği ortamdı ve onlar bu fırsatı hiç kaçırmazlardı.
*
Küresel emperyalistlerin yönlendirdiği medyada HDP’lilerin sürekli gündemde yer almaları ve sık sık televizyonlara çıkarılmalarının yanında, CHP de HDP’ye sıcak bakıyor. Onun “PKK’nın değil Kürtlerin partisi olduğu”, özellikle Ekrem İmamoğlu’nun çok sevdiği deyimle, “seçilmiş milletvekillerinden” oluşan “meşru ve yasal bir parti” olduğu öne sürülüyor! Bu da özellikle CHP tabanı olmak üzere halkın HDP’ye sıcak bakmasına, sonuçta TİP’in HDP bağlantısını görmezden gelmelerine neden oluyor.
*
Bir diğer faktör de TİP’in solcu/ sosyalist bir parti kabul edilmesi. Oysa solcu/ sosyalist olmanın ilk koşulu “küresel kapitalist emperyalistlere karşı çıkmak” olmalıdır. Tüm dünya biliyor ki PKK’yı yaratan da kollayıp koruyan da küresel emperyalistlerdir. O zaman PKK’nın siyasal temsilcisi olan HDP ile kol kola olan bir parti sosyalist olabilir mi? Nitekim, HDP gibi, TİP milletvekilleri de “Finlandiya’nın Nato’ya girmesine hayır” demeyerek, küresel emperyalistlerin silahlı gücü olan Nato’nun genişlemesine onay vermiş oldular.
*
TİP programına bakmakta da yarar vardır. Programlarında şunlar yazar:
“TİP, Kürt halkının kendi geleceğini ve kaderini belirleme hakkını kabul eder. Kürt siyasal hareketi ile TİP arasındaki ilişkiler, işçi sınıfının çıkarları ve sınıf mücadelesinin ihtiyaçları göz önünde bulundurularak belirlenir.”
“Kürt siyasal hareketi” dedikleri PKK ve meclisteki temsilcisi HDP.
TİP, bu seçimde HDP’ye zarar vermekten kaçınıyor. Ankara 1. bölgede aday çıkarmama nedenini TİP Genel Başkanı Erkan Baş şöyle açıkladı:
“Biz şimdi Ankara 1. Bölgeden seçime girmiyoruz. Girseydik Yeşil Sol Parti (HDP) kaybederdi. O nedenle girmedik. Ha bizden olmuş, ha onlardan… Fark etmez.”
Programında ayrıca “anadilde eğitim ve anadilde yaşam hakkını benimser” yazıyor. Anadilde eğitim anadilin öğrenilmesi değil bütün derslerin Kürtçe verilmesidir. Ayrı eğitim, ayrı devlet demektir.
*
Son olarak şunu da belirtmek isterim: TİP, Atatürk karşıtıdır. Yukarıda anlatılanlar nedeniyle başka türlü olması zaten düşünülemez.
Özellikle gazeteci olan Ahmet Şık’ın yazılarını okuyacak olursanız, bunu açıkça görürsünüz. Ahmet Şık zaten İkinci Cumhuriyetçilerin (ben bunlara mandacılar diyorum) arasında bulunan Aydın Engin’in çömeziydi!..
*
Tüm bunlara karşın, ne yazık ki özellikle CHP listesindeki gericilere kızanlar büyük oranda TİP’e oy verecek. Çünkü, dediğim gibi, sorgulama yok!..
Süleyman Çelik