Şimdi yapamazsak bir daha asla…
Çok değil birkaç gün önce yazmıştık, hem de ne keyifle;
“bar başlıyor” diye.
“Bar”; birliğin, beraberliğin, kardeşliğin, dostluğun ve hatta samimi muhabbetin simgesidir bu şehirde. Gerçek muhabbetin. O yüzdendir ki
“bar” ile iştigal edenlerin hemen hepsinin, birbirleriyle dosttan öte bir birliktelikleri vardır.
Bir de
bar başlarken bir birine sıkı sıkıya kenetlenen eller var ki, onları açmak ne mümkün. Kol kola girmelere yorum dahi yapamam.
Çok uzun bir müddettir bizi sözde modern oyunların
“kara kız”ında zıplatıp durdular, ne yaptığımızın ve ne amaçla yaptığımızın farkında olmadan. Ne hallere düştüğümüzün ifadeleri zayıf kalır, kelimelerin dizilişi esnasında.
Ya kaybettiklerimiz?
Zıplarken neleri düşürdüğümüzün, neleri unuttuğumuzun, neleri kaybettiğimizin farkına hiçbir zaman varamadık. Kaç zaman geçti böyle, halen daha belli değil.
O yüzdendir ki;
“başı başka, kıçı başka oynayan” lar, oldum olası hoşuma gitmemiştir benim.
Onların yüzünden bu şehir çok şeyler kaybetti.
Farkına varır mısınız bilmem ama artık uyanma vakti geldi ve çok hızlı bir şekilde de, geçmektedir. Bu şehrin bir saniye bekleyecek vakti kalmamıştır.
Ortam şu an hazır, atmosfer tam kıvamında ve uygulamaya geçmek için
“bar”cılarımızın meydana geçmesini bekliyoruz. Zurnanın, yüreklere işleyen davudi sesinin verdiği ruh halinin; vücutta ki tüyleri dikene çevirme eyleminin devamında, kenetlenecek olan elleri açmak kimin haddine.
Bar başlıyor…
Ve seyreyleyin bu saatten sonra siz
Dadaş’ın
vakarını.
Sesi duyulacak tüm alemde;
“tey, tey” diye her haykırışında, bizlerde birliğin gerçek sahipleri olarak
“can, can” diyerek duyuracağız alemdeki tümlere…
Mekanın asıl sahibi geri dönmüş, diyecekler.
İpek yolunun incisi tekrardan parlamaya başlamış diyecekler.
Doğu’nun Paris’i ayağa kalkmış diyecekler.
Osmanlının gözdesi endamını göstermeye başlamış diyecekler.
Cumhuriyetin temel taşı, baş köşeye kurulmuş diyecekler.
Dadaş “bar” için ayağa kalkıp, elleri birleştirmeye başladı bir kere. Davul, en güzel ritmiyle tokmakla raks ederken, zurnanın yürekleri dağlayan muhabbetinde
“can, can, cannnn” dememek olur mu şimdi? Eller birleşmeye başladı çok şükür.
Ve bar başlıyor…
Yaşanan siyasi değişimler karşısında; sıkıntılı ve bir o kadar da çetrefilli geçen seçimlerimiz nihayete ermiş ve bizlere de şükredip, yolumuza devam bazında duruma el atmak kalmıştır.
Az önce ifade etmiştik; bize ait olmayan ve bizim gibi gösterilerek, bize mal edilmeye çalışılan şu zıplamalık durumlardan kurtulmanın ve yarım asırdır girdiğimiz uyku tulumundan çıkmanın şimdi tam zamanıdır.
Erzurum’un yapı itibarıyla; her daim
“devlet” yanlısı olduğunu,
“millet” için canını feda edebileceğini,
“vatan” denilince akan suyun cazibesini kaybettiğini,
“din ve iman”ın
aşktan öte bir
tutku olduğunu bilmeyen yoktur. İşte bu
hengâmede cereyan eden seçimler sonucunda, ortaya çıkan tablo elbette ki zamanın en iyisidir. Bunun aksini söylemek, mantık çerçevesinden taşmak demektir ki; bu şehrin yapısal konumuna hiç yakışık almaz.
Birileri, aramızdan sıyrılan farklı bir tercih sonucunu ağır eleştirmeye kalkmış gerçi ama inanın hiç sorun değil. Çünkü az biraz geçmişe dönüp, tarih bilgisini temizleyenler bilirler ki, bu şehrin kültüründe bu tür farklılıklar hep olmuştur. Her daim çok uç noktalar çıkmıştır bu şehirden. Sağından-solundan-altından-üstünden hatta ve hatta aynı aileden. Zenginlik böyle bir şey ne yapalım yani! İnkar mı edelim, yok mu sayalım. Gerçek, gerçektir. Aile efradından birisi hata yapıp, yanlış bir iş işlediği zaman kapı önüne mi koyalım, ne yapalım. Onu tekrar kazanmanın yoluna düşmek varken, kapı ardından bırakmak sadece ona fayda sağlar, bize değil.
Seçimler sonucunda yaşanan gelişmeleri de ele aldığımızda ortaya öylesine güzel sonuçlar çıktı ki, sevinmemek ve hatta böbürlenmemek olmaz.
Çünkü sonuçlara göre bu şehrin geleceği düzene girmeye başlayacaktı artık. Çünkü sonuçlara göre bu şehrin insanının samimiyet derecesi daha bir belirlenecek ve o aramızdaki, başı başka kıçı başka oynayanlarımızın kenara çekilerek, gerçek yiğitlik destanı olan
“bar”ı izlemelerinin zamanı gelmişti artık.
Bu
kıyam misali başlatılan
“bar” toyu esnasında,
Erzurum’a takılan takılara baktığımızda; “
Maşallah” diyerek, “
5”i bir yerde olanı görmemek körlüğümüzün ifadesi olur. Mahremimizi örten ve koruyan geleceğimizin teminatı olan “
kalın” bir kordonumuz var ki kem gözlere inat. Geleceğimizin garantisi olarak kolumuza takılan altın bileziğimiz burmanın ağırlığı, kem gözlü bir çoğuna göre “
tekin” olmasa da, bizim yarınlarımızın umudu olmuştur vesselam.
Ağayı temsilen gelenden
“ala” sımı olurmuş bu
toyda bizi sevindiren…
Zenginliğimiz arttıkça artıyor; bu vesileyle şu ana kadar yapılan birikimlerimiz ve yeni
ziynetlerimiz ile artık yarınlara daha sağlam adım atıp, daha huzurlu ve kalkınmış bir şehir olarak devam etmek zamanı gelmiştir.
Sekmen’in bu şehir için bir şans olduğu unutulmadan,
Uçar’ın bu şehrin has bir örneği olduğu unutulmadan,
Sunar’ın bu şehrin vizyonu olduğu unutulmadan,
Orhan’ın bu şehrin misyonu olduğu unutulmadan,
Küçükoğlu’nun soyadı ve yaşı sizi yanıltmasın sakın; öyle ki bu şehrin hamisi olduğunu unutmadan,
Akdağ’ın ardından,
Aydemir’in enerjisiyle,
Özakalın’ın şevki,
Oral’ın heyecanı,
Fırat’ın tecrübesiyle birlikte, birikmiş ne kadar problem var ise masaya yatırmanın ve çözüm yolları aramanın tam vaktidir şimdi.
Sen veya ben ayırımı yapılmaksızın, parti veya kişi ile uğraşılmaksızın, ötekileştirilmeden kıyama kalkmanın işte şimdi tam zamanıdır.
İşsizlik ve istihdam problemlerinden, yatırım ve kalkınmanın önünde ne engel var ise dillendirmenin, ifşa etmenin ve hatta önünde set olanların dahi bu halka açıklanarak çözüm aranmasının tam vaktidir şimdi.
Düne inat, yarınlara umutla uyanmanın ve dahi yarınlar için şimdiden başlayarak bu şehri ve insanını yüceltmenin işte tam fırsatıdır, tam vaktidir şimdi.
Artık şimdi tam zamanıdır. Birilerinin bize ezberletmeye çalıştığı sözüm ona modern
“kara kız” oynamaktansa, adam gibi
“bar” oynarız daha iyi, kimse kusura bakmasın başı, kıçı sallamanın bir manası yok ve biz de artık yemiyoruz. Kimlerin ne söz verdiğini, kimlerin ne aşamada olduğunu ve kimlerin bu verilen sözlerin neresinde olduğunu da çok ama çok iyi gözlemliyoruz.
Bilinsin istedim…
Bu yüzden bir
efendi değerlimizin ifade ettiği gibi
tebrikâtımız bitti ise artık harekete geçme zamanımız gelmiştir. Bu enerji, bu heves, bu zengin birikim ve bu şevk ile şimdi ne yapar isek yanımıza kâr kalır, yapamaz isek sonrasında, asla…
O zaman Erzurum ne mi yapar? Bir sonraki seçimlerde elde olan bu beşi bir yerde yi bozdurur, bozdurur da harcar ona göre.