14227,10%0,41
42,83% 0,03
50,49% -0,06
6168,79% -0,38
10014,28% 0,39
Prof. Dr. Sultan Tarlacı, şiddeti genetik, çevresel ve nörobiyolojik boyutlarıyla ele alarak, özellikle çocuklukta maruz kalınan şiddetin beyin gelişimi, kişilik oluşumu ve ileriki yaşamda suç eğilimini nasıl etkilediği hakkında bilgi verdi.
“Fiziksel şiddet, ruhsal yapıyı; ruhsal şiddet de fiziksel yapıyı etkiler”
Şiddetin hem ruhsal ve hem de fiziksel olabileceğini aktaran Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “İnsan ruhsal ve bedensel yapıdan oluşur. Bu iki kavram sıkı ilişki içerisindedir. Dolayısıyla bedene alınan bir şiddet, ruhsal yapıyı etkileyebilir.” dedi. Ruhsal alınan bir şiddetin de aynı doğrultuda fiziksel yapıyı bozabileceğini ifade eden Prof. Dr. Tarlacı, “İki kavram da insanda iç içe geçtiği için ayırmak pek kolay olmayabilir. Şiddete maruz kalan kişide ruhsal, fiziksel veya psikolojik bir değişim olur.” şeklinde konuştu.
“Beynin ön bölgesi hasar gördüğünde empati ve öz kontrol bozulur, suç ve şiddet eğilimi artar”
Tarlacı, “1848’li yıllarda beyni hasar görmüş kişilerin davranışlarının değiştiği görüldü. Araştırmalar neticesinde, öz kontrolümüzün bulunduğu beynin ön bölgesi hasar gördüğünde empati, normlara uyma, öz kontrolün bozulduğu ve yaptığı eylemin sonucunu tahmin edememe gibi bulgular saptandı. Bunun sonucunda da suç ve şiddet eğilimi artar.” açıklamasında bulundu.
“Zekânın yüzde 50’si anne-babadan, diğer yüzde 50’si ortam etrafında şekilleniyor”
Aileden gelen genetik bağlantıların da suça yatkınlık olasılığını artırdığına dikkat çeken Tarlacı, “Beynin kimyasını dengeleyen bir enzim ya da beyindeki kimyasalı parçalayan bir protein vardır. Bu kısım, olası bir gen alımında şiddet özelliğinin arttığını bize göstermiştir. Diğer adı savaşçı gendir. Ama bu tek başına suçlu sayılmaz.” dedi. Çevre faktörlerinin de etkili olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tarlacı, şöyle devam etti: “Beyin, anne karnından 21 yaşına kadar gelişme gösterir. O süreç içerisinde beslenmenizden soluduğunuz hava ve duygu-iletişim durumunu kazanıp kazanmama gibi faktörler de ekleniyor. Zekânın yüzde 50’si anne-babadan, diğer yüzde 50’si ortam etrafında şekillenir. Halk arasında psikopat dediğimiz ve sürekli suç işlemeye meyli olan insanlar da var. Bu insanlarda beyin bölgesinde empati ve öz kontrol eksikliği görülmüş. Ancak psikopat beyin de olsa toplum, kültür, aile, iyi eğitim ve destek bu insanı tamamen suç işlemeyen bir birey haline çevirebiliyor.”
“Çocuğa erken yaşta şiddet uygulanırsa bu durum beynin bir sanat eserine dönmesini engeller”
Tarlacı, “Eğer ailede sevgi görülmüş, dinlenilmiş, duygularını ifade eden bir birey olarak yetişmişse, baskı yapılmamışsa ve şiddetten uzaklaştırılmışsa ileride o çocuk iyi bir insan haline gelir. Çocuklar konuşmadıkları dönemlerde aynalama yaparlar. Erken yaşta şiddet uygulanırsa bu durum beynin bir sanat eserine dönmesini engeller.” dedi. İki kardeşin birbirinden tamamen farklı davranışlar gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Tarlacı, “Biz anne-babamızdan genleri alırken onların tüm kopyalarını almayız. Yarı anneden ve yarı babadan alıyoruz. Kendi içerisinde çaprazlaşma dediğimiz bir durum ortaya çıkıyor. Kişilik ve mizaç anne ve babamızdan otomatik olarak gelir. Karakteri ise toplum, aile ve okul gibi unsurlar şekillendirir.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)