"Niyet Ettim Tesettüre" programı Diyarbakır'da yoğun ilgi gördü

Peygamber Sevdalıları Vakfı son zamanlarda örtünen kadınlar ve genç kızlar için düzenlediği program, yoğun katılımla gerçekleşti.

Diyarbakır merkez Sur ilçesi Kurşunlu Camii'nde namaz kılan katılımcılar, ardından Hazreti Süleyman Camii Yerleşkesi'ne doğru yürüyerek burada kendileri için hazırlanan alanda yerlerini aldı.

Tesettüre bürünen kız çocukları ve gençlerin ailelerinin de yoğun katılım ve teveccüh gösterdiği program, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı, ardından Şeyma Kaplan'ın selamlama konuşmasıyla devam etti.

"Bugün burada, Rabbimizin ayetlerinden biri olan tesettür emri etrafında toplanmış bulunuyoruz." ifadeleriyle sözlerine başlayan Kaplan, "Bizleri bu şuurla bir araya getiren, kalplerimizi aynı davada buluşturan Rabbimize sonsuz hamdu senalar olsun. Programın hayırlara vesile olmasını, gönüllerimize nur, amellerimize bereket katmasını niyaz ediyorum. İlk defa tesettür ile müşerref olan tüm kardeşlerimize de çıktıkları bu nurlu yolda muvaffakiyetler diliyorum. Kur'an-ı Kerim'de Nur Suresi 31. ayette 'Mümin kadınlara da söyle; gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar, iffet ve namuslarını korusunlar. Mecburen görünen kısımları müstesna güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler' buyurulur. Ayet yoruma yer bırakmayacak şekilde açık olup bu emir sadece bir kıyafet düzenlemesi değil, hayatın bütününü kuşatan bir ahlâk, bir kimlik beyanı, Müslüman hanımlar için tartışılmaz bir teslimiyet nişanesidir. Biliyoruz ki tesettür bir bez parçasından ibaret olmayıp, iffet, haya, vakar ve takvanın görünür hâlidir. Kadını gizlemek için değil değerini korumak ve yüceltmek için, onu hayattan çekmek için değil, daha güçlü bir şekilde hayatın merkezine taşımak içindir. Çünkü tesettür şahsiyetin, kulluğun ve özgürlüğün sembolüdür." dedi.

"Diyarbakır'a 'Diyar-ı İman', 'Diyar-ı İslam' diyoruz"

Kaplan'ın konuşmasının ardında ilahilerle program devam etti. Ardından Peygamber Sevdalıları Vakfı Onursal Başkanı Mehmet Göktaş, tesettürün önemine binaen bir konuşma gerçekleştirdi.

Tesettür etkinliği nedeniyle hissettiği duyguları anlatarak sözlerine başlayan Göktaş, "Böyle bir olay Türkiye'nin hiçbir yerinde yok. İyi düşünün ve bilin ki Allah Resulü vefat ettikten 7 yıl sonra Hazreti Ömer döneminde hem Filistin hem Kudüs hem de Diyarbakır fetih edilmiştir. Bundan daha büyük izzet ve şeref olabilir mi? Onun için Diyarbakır'a 'Diyar-ı İman', 'Diyar-ı İslam' diyoruz." dedi.

Tesettürün sadece Allah'ın emirlerinden bir emir olmadığını belirten Göktaş, "Âdem Aleyhisselam ve Havva annemiz dünyaya indirilmiş ve iner inmez Cebrail Aleyhisselam 'Ey Adem'in çocukları, size elbiseyi, tesettürü indiriyoruz. Örtü Allah'ın ayetlerinden bir ayettir.' diyor. Dikkat edin namazdan, cihattan önce örtünmeyi emrediyor Allah-u Teala. Örtü, Kur'an ayetlerinden değil Allah'ın şiarlarından, insanlığa Allah'ı hatırlatan bir ayettir. Kâbe, Ezan, Cuma, Arafat, Müzdelife, Mina ne ise tesettür de aynen insanlara Allah'ı hatırlatır." ifadelerini kullandı.

"Bugün İslam'ı temsil eden mübarek örtülere bürünmüş bayanlardır"

Tesettürün Allah'ı hatırlattığına dikkati çeken Göktaş, tesettüre bürünenlere seslenerek, "Siz caddelerde, meydanlarda, okullarda yürüdükçe sizi görenler Allah'ı hatırlayacaktır. Bundan daha büyük bir şeref olabilir mi? Bugün İslam'ı temsil eden mübarek örtülere bürünmüş bayanlardır. Çünkü vahyi onlar temsil ediyor. Şu anda dünyada vahyi temsil edenler, mübarek örtülerine haya ve edeple bürünmüş kızlarımız, annelerimiz, gelinlerimizdir." diye belirtti.

"Allah'ın dinini sadece ezanlarımızla değil tesettürümüzle, edebimizle, hayamızla meydanlara taşıyacağız"

Hiçbir din ya da ideolojinin İslam'ın rakibi olmadığının altını çizen Göktaş, İslam'ın rakibinin terbiyesizler, nikahsızlar, hayasızlar ve yuvasızlar olduğunu söyleyerek şunları kaydetti:

"Tüm dünya şimdi bunlarla boğuşuyor. O yüzden siz Allah'ın yeryüzündeki en şerefli kullarısınız. Çünkü sizi gören Allah'ı hatırlıyor. Ayrıca kafirlerin, hayasızların, edepsizlerin en büyük düşmanları sizlersiniz. Vallahi sizi görünce çıldırıyorlar. Onlara sizden daha büyük bir düşman yok. Onlar size tahammül edemiyorlar, edemezler. Ya azıcık vicdanları varsa gelip size katılacaklar ya da düşmanlıklarına devam edecekler. Çünkü onların atası iblisin görevi budur. Allah-u Teala, 'O şeytana uymayın. O şeytan ki sizlere daima terbiyesizliği, fuhşiyatı ve ahlaksızlığı emreder.' buyuruyor. Evet bu anlamda bizim rakibimiz şeytan ve dostlarıdır. O yüzden diyoruz ki İslam bugün en çok bayanlarımız tarafından temsil ediliyor."

"Caddeler, meydanlar, kampüsler artık bizim olsun." diyerek konuşmasına devam eden Göktaş, "Biz evlerimizde oturacağız, saklanacağız bütün kötüler dışarıda olacak, caddelere, meydanlara, kampüslere el koyacak öyle mi? Hayır, artık o devir geçti. Allah'ın dinini biz sadece ezanlarımızla değil tesettürümüzle, edebimizle, hayamızla meydanlara taşıyacağız. Çünkü Allah-u Teala dininin görünür olmasını istiyor." diyerek sözlerini noktaladı.

Peygamber Sevdalıları Vakfı Onursal Başkanı Mehmet Göktaş'ın konuşmasının ardından Tesettür Beyannamesi okundu.

Tesettür Beyannamesi'nde şu ifadelere yer verildi:

"Ey Örtüsüne Şeref Giydiren Kadın! Sen ki, zamana karşı bir direnişin adısın... Modanın esiri olmadan, fıtratına sadakatle yürüyorsun. Saç telinden bedeninin her zerresine kadar, kendine emanet olanı Rabbinin huzuruna yaraşır şekilde saklıyorsun. Ey vakarın sahibi, Sen nefsine 'dur' dediğin gün, hürriyete ilk adımını attın. Çünkü senin özgürlüğün çıplaklıkta değil, İffetle örülmüş bir hayat tarzındadır. Sana 'geri kalmış' dediler, sen ilerledin. Sana 'baskı' dediler, sen rızayı seçtin. Çünkü sen bilirsin ki: Tesettür, başı eğmek değil; başı yüceltmektir. Senin varlığın bir isyan değildir; olsa olsa, insanlığını unutmuş kalplere bir inzardır. Zira sen modern cahiliyenin ortasında Hazreti Meryem'in izini sürersin; Hazreti Fatıma'nın vakarını taşırsın. Ne mübarektir bedenin ne mübarektir libasın ne mübarektir kimliğin ve ne mübarektir kişiliğin. Cehenneme gölgen bile düşmesin! Azade yaşayıp, azade ölüp, azade haşrolasın!

Ve sen muhsine kardeşim; gel, tesettür et! Tesettür et! Ruhunu gizle günahtan… Tesettür et! Dilini muhafaza buyur fesattan… Tesettür et! Duygularını beri kıl ifsattan… Tesettür et! Bedenini ört tüm hayasızlıktan Ey Hayânın Sessiz Çığlığı! Sen ki örtünle sadece tenini değil, kalbini de saklarsın. Senin zarafetin kumaşta değil, duruşundadır. Zamanın sahte ışıltılarına yüz çevirip, Rabbinin nuruna yönelmiş bir niyazsın sen. Adımların sessiz; fakat izlerin derindir. Bakışların yere düşer, ama izzeti semadan alır. Senin örtün, bir inkâr değil; bilakis bir kabul: Fâniye değil, Baki'ye ait olmayı tercihtir.

Ey başörtüsüyle yüreğini mühürleyen hanımefendi, sen çağın karanlığına inat, örtünle bir ışık tuttun. Kalabalıkların arasında kaybolmadın, Tesettürünle var oldun, yüceldin, derinleştin. Sana kim değer biçebilir, kim ölçer kıymetini, kim bilebilir sendeki azizliği, asudeliği. Ne mutlu sana ki, hayânı modernizme feda etmedin. Ne güzeldir ki, sen nefsine 'dur' demeyi bildin. Bildin, 'Arz-ı endamını teşhir, eder seni mekânı cennetten tahriç' kaidesini. İşte bu yüzden, her örtün bir dua, her suskunluğun bir hayâdır artık. Hamdolsun... ört diyen ve örtünene İzzet veren Rabbime… Takvayı libas kıldı üzerimize… Hayâyı kalbimize nakış nakış işledi... Sözle değil emriyle çağırdı bizi örtüye...

Ey peygamber! Söyle mümin kadınlara gözlerini sakınsınlar, iffetlerini korusunlar. Başörtülerini yakalarının üzerine salı versinler. Bu bir çağrı değil sadece, bir emir, bir yöneliş bir teslimiyettir. Bir secde gibi, bir dua gibi, bir kulluk gibi… Tesettür zincir değil hürriyettir… Asıl hürriyet kime ait olduğunu bilmektir. Ben sana aitim dercesine giyinmektir, ben sana yöneldim dercesine yürümektir. Gel kardeşim, sen de adan... Sen de örtün, ama yalnızca başını değil... Kalbini, niyetini, kimliğini de ört… Unutma, bu örtü sadece senin değil, senden doğacak neslin de örtüsüdür… Sadece senin izzetin değil, senden çoğalacak bir ümmetin şerefidir… Örtün ki kalabalıklar değil, Rabbim fark etsin seni… Örtün ki, baktıklarında önce iffetini görsünler, sonra suskun duruşunu ve en çok da Rabbin izini… Tesettür bir elbise değil, bir şahitliktir… Ve sen bu çağın şahidisin. Bu, bir şahsiyet beyannamesidir... Bir kimlik ilanı, bir istikamet pusulası, Sadece başı değil, zihni ve kalbi de örten... Tesettürlü olmak ben Allah'a kulum diyebilmektir... Ve bundan Şeref duymaktır... Dünya firavunlaştığında Asiye olmaktır, köşklere değil, ilahi hükme sığınmaktır... İffeti ile hicabına sarılmaktır, Meryem Misali.

Tesettür gizlemek değil, saklamak değil, asaletle korumaktır, zarafetle örtmektir... Öyleyse gel, arın ve tesettür et kardeşim. Çünkü arınmış bir hayat, tüm etiketlerden beri olur, tüm gözlerden sıyrılır, tüm dayatmalardan kurtulur. Arınmış bir ruh, keşkelerin tuzağından, amaların esaretinden azad olur... Arınmış bir beden bu kirlenmiş dünyanın ortasında nazenin bir çiçek gibi açar, sessiz ama asil, sade ama vakur, gizli ama görkemli. Tesettür bir kulluk yürüyüşüdür ve sen, ey kardeşim, o yürüyüşe adım at! Bugün, şimdi, burada. Çünkü tesettür, bir şahitliktir, bir duruş bir aidiyet bir teslimiyet beyanıdır."

Program, hediye takdimi ve dua ile son buldu. (İLKHA)