Hür Fikrin, sanatın ve edebiyatın her dalı ile ilgili faydalı programlar düzenleyen Kocaeli şairler ve yazarlar derneği bu ayki programında, yazdığı makaleler, verdiği konferanslar ve kaleme aldığı kitaplar ile uluslararası alanda tanınan Barış Müstecaplıoğlu‘nu konuk etti.

Koşyad Başkanı Yücel Alpay Demir, başkan yardımcıları Hakan Koçar, Gülseren Delibaş ve Behice Karadeniz’in ev sahipliğinde düzenlenen programa, MAYŞODER başkanı Yaşar Polat, Halk kürsüleri başkanı Ramazan Sevinç, TÜŞSAD Başkanı Dilek Dila Mert, 29 Ekim kadınları derneği başkanı Gülşen Müstecaplıoğlu, Prof.Dr. Ali Talip Akpınar ve çok sayıda dinleyici katıldı.

Programın açılış konuşmasında söz alan Yücel Alpay Demir çocuklarımızın yaratıcı üretken ve verimli olacağı alanlar yerine üniversite sınavında çoktan seçmeli sınavlarda aldığı puana göre bölüm tercihlerine şartlandırır, ülkemizi modern ülkeler arasında öne çıkartacak zeki gençlerimizi gelecek kaygısı ile gelir garantili branşlara yöneltir bunlara ilave olarak özellikle üniversite sınavında ilk 1000’e giren öğrencilerimizi mezun ettikten sonra Avrupa ülkelerinde ki firmalara ve araştırma şirketlerine kaptırır isek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında hak ettiğimiz yere ulaşmakta çok güçlük çekeriz hatta Allah korusun ulaşmayabiliriz!

Bunun için öncelikle anne babalar Öğretmenler okul ve üniversite yöneticileri ile birlikte ülkemizi yönetenler olarak çözümleri üretmeli ihtiyacımız olan Üretken ve yaratıcı beyinler için ilk adım olarak kendi zihnimizde bir düşünce devrimi gerçekleştirmeliyiz diyerek Kocaeli Şairler ve yazarlar derneği olarak Türk milletinin Rönesans ve aydınlanma yolunda her türlü gayretin içerisinde olacaklarını kendileri ile aynı Ülkü ve hedefler doğrultusunda faaliyet gösteren tüm sivil toplum kuruluşları ile birlikte çalışacaklarını beyan ederek sözü konuşmacı Barış Müstecaplıoğlu’na bıraktı

Kocaeli Şehirler ve yazarlar derneği yönetici ve üyelerine teşekkür ederek sözlerine başlayan Barış Müstecaplıoğlu Yaratıcılık kodu başlığı altında şunları söyledi;

Yaratıcılık bir şeyi yoktan var etmek değildir,
Beynimize yüklediğimiz verilerin, bilgilerin ve deneyimlerin yenilikçi yollarla birleştirilmesinden ya da değiştirilmesinden doğar. Yaratıcılık öğrenmemiz gereken bir beceriden daha çok, hatırlamamız gereken bir beceridir. Çocukken neredeyse hepimizin zengin bir hayal gücü ve yaratma isteği vardır. Zamanla kültürel ve toplumsal alışkanlıklar, zihinlerimizde yaratıcı düşünmeye karşı bariyerler oluşturur. Belli bir yaştan sonra her sorunun cevabını bildiğimizi düşünmeye başlarız. Keşfetme heyecanıyla bakmaktan, yeni şeyler öğrenme heyecanıyla dinlemekten, yeni denemeler yapmaktan uzaklaşırız.

Yaşadığımız toplumda ve coğrafyada çözülmesi gereken çok fazla problem var. Bu problemlerin büyük bölümü toplum tarafından kanıksanmış, “hayatın gerçekleri” olarak kabullenilmiş durumda. Yıllardır tekrarlanan basmakalıp laflarla, alışılagelmiş yaklaşımlarla çözülmeleri mümkün değil. Bir değişim olması için sıra dışı çözümlere ihtiyaç duyuyoruz. Sıra dışı çözümleri ise ancak yaratıcı zihinler bulabiliyor.

Ülke olarak dünyaya kattığımız değerden daha fazlasını tüketiyoruz. Başka ülkelerin ilgisini çekecek küresel markalar ve eserler üretmekte zorlanıyoruz. Bu da halkımızın yaşam koşullarını derinden etkiliyor.
Gençlerimiz geleceğe güvenle bakamıyor, yaratıcı fikirlerine destek bulamıyor. Çocuklarımız yaratıcılıklarını güçlendiren bir ortamda değil, bilinçli ya da bilinçsiz olarak baskılayan bir kültürde yetişiyor. Yenilikçi fikirler üretecek insanlara değil, “her gün aynı işi aynı şekilde yapan” ucuz iş gücüne dönüşüyorlar.

Her sene şirketlerimizde Ar-Ge çalışmalarına büyük bütçeler ayrılıyor, teşvikler veriliyor. Öneri sistemleri kuruluyor, yarışmalar düzenleniyor. Ama bu çalışmalardan dünya çapında fikirler ya da buluşlar doğmuyor. Zihni yaratıcılıkla kodlanmamış bireyler ve ekipler, var olan ürünlere ya da sistemlere sıra dışı alternatifler üretemiyor.

Bu sorunları görebilen ve değiştirmek isteyenlerin güçlerini birleştirmesi, ülkemizde yaratıcılığı bir kültür haline getirmek için birlikte hareket etmesi gerekiyor.

Dünyaya her gün yeni fikirler sunan ülkeler gibi biz de çocuklarımızın yaratıcılıklarını koruyarak büyüyebilecekleri bir kültür oluşturmalıyız. Eğitim sistemimizi bunu destekleyecek şekilde yeniden kurgulamalıyız. Kendi ülkemizde yapılan, yapılmaya çalışılan yaratıcı çalışmalara sahip çıkmalıyız. Aksi takdirde yapay zekanın rutin işlerin çoğunu devralacağı bir gelecekte, küresel rekabette daha da geride kalmamız kaçınılmaz olacak.

Hangi alanda çalışırsa çalışsınlar, yaratıcı fikirler bulabilen ve bu fikirleri hayata geçirebilen insanların bazı ortak özellikleri var. Zihnimizde yaratıcılığa karşı önyargıları ve bariyerleri kaldırdıktan sonra, biz de hayata ve çevremize o insanlar gibi bakmayı, merak etmeyi, soru sormayı alışkanlık haline getirebiliriz. Beynimiz yaşadığımız olaylarla, bize anlatılanlarla, okuduğumuz kitaplarla, seyrettiğimiz filmlerle aynı bir bilgisayar gibi kodlanır. Beynimizi yaratıcı düşünebilecek şekilde kodlamamız da mümkün.

Yaratıcılık sadece zihinde bir fikir oluşturmaktan ibaret değildir, o fikri somut bir ürüne, esere, bir problemin çözümüne dönüştürmezsek yaratıcılık yapmış olmayız. Bunun için sıra dışı düşünmek yetmez, fikrimizi projelendirmek, adım adım ilerlemek, gerekli bilgi ve deneyimleri kazanmak için çalışmak, defalarca deneme yanılma yapmak, yanlışlarımızdan öğrenmek, hayal ortakları bulmak gibi birçok farklı aşama gerekir. Bizi ileriye taşıyan yegâne unsur, doğru yaklaşımları sabırla ve azimle uygulamaktır.

Narin yağmur damlaları bile, yeterince uzun süre aynı noktaya düşerse koca kayaları aşındırıp onlara yeni şekiller verebilir.

Çok sayıda yaratıcı insanı ve yaratıcı fikri araştırarak kurguladığım Yaratıcılık Kodu kitabımı bunun yollarını anlatmak için yazdım. Savunma Sanayii Başkanlığımızdan Sompo Sigorta gibi kurumsal firmalarımıza kadar pek çok kurum tarafından çalışanlarına önerilen bu kitabın ülkemizde yaratıcılığın gelişmesine katkı sağlayacağına inanıyorum diyerek sözlerini tamamladı.