Serpil TEKİN-KORİDOR ......
Herkes ayağa kalkmış, tahmin edilen kararın açıklanmasını bekliyordu. Hakim; “şiddetli geçimsizlik yüzünden, çiftin boşanmalarına karar verilmiştir.” dedi. Hepsi bu kadardı işte. Çiftin boşanmasına karar verilmiştir. Mahkeme salonundan sessizce çıktı, kadın. İçinde tarif edilemez bir yenilgi ayrıca kazanılmış bir zafer; hiç tatmadığı bir duyguya kapıldı. Tarif edemiyordu kendine bile. Bir an başı döndü, sendeledi, bir yere tutunmak istedi ama koridorun ortasında tek başınaydı. Her zaman olduğu gibi. İleride bir bank vardı. Zorla da olsa gitti, banka tutundu. Yavaşca oturdu, etrafına bakındı. Tanıdık birilerini aradı gözleri; ama kimse yoktu.
Oturduğu bankta derin bir nefes aldı. Başını kaldırdı ve ben elimden geleni yaptım, diye düşündü kendi kendine. Aklına yaşadıkları geldi. Bu ülkeye ilk geldiği günü hatırladı. İlk gemi yolculuğuydu bu onun. Hiç doğduğu şehirden ayrılmamıştı o güne kadar. En uzak gittiği yer, ilkokulu bitirene kadar kaldığı köyleriydi. Gemiye binerken bir korku kaplamıştı ruhunu ama galiba geminin büyüklüğündendi. Yanındaki kocasını tanımıyordu bile. Mesela en çok ne sever ya da sevmez huyu nasıldı hiç bir fikri yoktu. Bir ay nişanlı kalmışlardı topu topu, üstelik yalnızda kalamamışlardı. Yanlarında aileden birileri vardı hep. Tanımadığı biriyle bir bilinmeze yolculuktu. Yirmi yıldan fazla sürecek bir bilinmezlik. Kimsesi yoktu bu ülkede. Sığındığı tek liman kocasıydı. Hiç olmayan kocası. Bir aylık evliyken anlamıştı oysa ikisinin çok farklı insanlar olduğunu ama, sesini kimse duymadı. Haftada bir gün telefon kulübesine götürürdü kocası onu, ailesi ile konuşturmak için. Jeton hemen biterdi zaten, kadın iki kelime konuşamadan..
Tek kanatlı uçulmazdı ki; .... Kadının zevkleri bile hiç uymuyordu adama. İki farklı dünyanın insanları oldukları çok barizdi. Bunu sadece kadın biliyordu. Adam için bunların hiç bir önemi yoktu. Yuva demek buydu onun için. Evde bir kadın olsun çocuklarına, temizliğine bir de ele güne karşı oturaklı olsun yeterdi.
Başına korkunç bir ağrı saplandı aniden. Elini başına götürdü. Sayısını bile bilmediği dikiş izlerini hissetti parmağının ucunda. Yaşadıkları gerçekmiydi? Nasıl kendinden vazgeçmişti kadın. Nasıl unutmuştu kendini. Önceden çok neşeli cıvıl cıvıl biriydi. Yıllardır içten gülmediğini fark etti, kahkaha atmayalı sanki asırlar olmuştu. Kendi kendine acıdı. ...Etrafına baktı. Mahkeme mübaşirinin sesi yankılanıyordu yine koridorda; Davacı........ Davalı........
Derin bir nefes aldı kadın. O an fark etti çok hafiflemişti. Sanki üstünden kocaman bir dağ kalkmış gibi hissetti. Korkularından eser kalmadı. Neden bu kadar çok korkmuştu ki anlam veremedi. Ben ne yaşadım dedi kendi kendine; ben ne yaşadım! Herşey yirmi dakika içinde olup bitmişti. Yıllarca şu yirmi dakika sonrası korkularının arkasına sığınmış ve çocukları bahane etmişti. Kabullenilmiş çaresizlik kadının da işine gelmişti belkide. Hep başkalarını suçlamak çok kolaydı. Mağduru oynamak kimsenin seni suçlamayacağı bir yöntemdi çünkü. Kendinden başka herkes suçlu. Çabalamana gerek yok, sen zaten mağdursun. Felek zaten sana vurmuş, kader bu kabullen, otur.
Kadın oturduğu banktan usulca kalktı. Koridorda sessizce yürüdü, etrafına bakındı. Kapı biraz ilerdeydi kapıya yaklaştı, kapıyı açtı dışarı çıktı. Gökyüzü pırıl pırıldı. Güneşi hissetti yıllar sonra nasıl güzel ısıtmıştı içini. Gökyüzü masmaviydi, bulutlar hiç bu kadar güzel görünmemişti gözüne. Aldığı nefes ciğerlerine kadar doldu. Başı dik marur bir o kadar da korkusuz.
Artık biliyordu kadın ne istediğini de, ne istemediğini de !!!!!