HÜDA PAR Genel Başkan Vekili ve Gaziantep Milletvekili Şahzade Demir, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında çevreyi en çok kirleten ABD ve Çin gibi ülkeler ile Türkiye'nin aynı sorumluluğa sahip olmadığını ifade etti.
Demir, "Maliyet ve sorun üretme potansiyeli barındıran İklim Kanunu'nun getirisi-götürüsü hesaplanmadan alelacele kabul edilmesini rasyonel bulmuyoruz." dedi.
"Emekli aylıkları asgari ücretin altında olmamalı"
Asgari ücretin, bir çalışanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için verilen en düşük ücret olduğuna vurgu yapan Demir, geçtiğimiz günlerde Partisinin Meclis'e sunduğu en düşük emekli aylığının asgari ücretin altında olmaması hakkındaki kanun teklifini hatırlattı.
Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece asgari ücretli değil, emeklilerin ve diğer aylık alan vatandaşlarımızın da asgari ücretten aşağı olmayan şekilde aylık almaları gerektiğini düşünüyoruz. İnsan onuruna, haysiyetine yaraşır bir yaşam idame ettirebilmeleri için bunun zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Verdiğimiz teklif emekli, malul, dul, yetim, yaşlılık ve ölüm aylığının asgari ücretin altında kalmamasının sağlanması içindir."
"İklim Kanunu'nun getirisi götürüsü hesaplanmadı"
Genel Kurul'da kabul edilen İklim Kanunu'na neden 'ret' oyu verdiklerine de açıklık getiren Demir, iklim sorunun temelinde kapitalist sistemin değer tanımaz sanayileşme sürecinin yer aldığını belirtti.
Dünyayı en çok kirleten ülkelerin ABD ve Çin gibi sanayileşmiş ülkeler olduğunu ifade eden Demir, "Hal böyleyken iklim değişikliği ile mücadelede yüklenilecek sorumluluklarda ülkemizi sorunun müsebbibi olan ülkelerle aynı kefeye koyacak yaklaşımların hakkaniyete uygun olmadığı kanaatindeyiz. Bu çerçevede birçok alanda maliyet ve sorun üretme potansiyeli barındıran İklim Kanunu'nun getirisi-götürüsü hesaplanmadan alelacele kabul edilmesini rasyonel bulmuyoruz." şeklinde konuştu.
"Ekonomik işleyişin yavaşlamasına veya zarar görmesine neden olabilir"
"Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) ve teklifin öngördüğü diğer maddeler dikkate alındığında bağımlı bir yapının oluşabileceği uyarısında bulunan Demir, oluşacak belirsizlikler ve mevzuat boşluklarının ekonomik işleyişin yavaşlamasına veya zarar görmesine neden olacağına vurgu yaptı.
Demir, ayrıca kanunda öngörülen idari para cezalarının çok yüksek olduğunu ve bu durumun yatırımları olumsuz etkileyebileceğini belirterek, "Kanunda çevrenin ve dolayısıyla iklim dengesinin korunması için etkili, somut düzenleme ve mekanizmalara yer verilmemiştir." dedi.
"Mevcut anayasa halkın iradesini, inancını ve kimliğini baskılayan bir zihniyetin ürünüdür"
Yeni anayasa çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demir, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un açıklamalarının kıymetli olduğunu belirtti.
Yürüklükteki anayasanın cunta anayasası olduğunu ifade eden Demir, 1982 anayasasının kurucu irade olarak görülmemesi gerektiğini belirtti.
Demir, sözlerine şöyle devam etti:
"Halkın iradesine, inancına ve etnik kimliğine yönelik müdahale ve yasaklamaların yol açtığı toplumsal travmalar, çatışmalar üretip beraberliğimizi zedeleyerek iç cephemizi zayıflatmıştır. Diğer taraftan da emperyalist güçler için 'operasyon' zemini oluşturmuştur. Mevcut anayasa halkın iradesini, inancını ve kimliğini baskılayan bir zihniyetin ürünüdür. Bugün, bu anayasayı değiştirmek için gösterilen irade değerlidir."
"Toplumu kucaklayıcı bir anayasa yapmak hepimizin sorumluluğudur"
Tüm siyasi partilerin uzlaşı temelli ve çözüm odaklı bir anlayışla masaya oturmaları gerektiğini belirten Demir, "Hak ve değerler temelli bir uzlaşı oluşturmaları, toplumu bir arada tutan manevi dinamikleri öncelemeleri elzemdir. Yeni, adil, bütün vatandaşların hak ve hukukunu güvence altına alan, milleti ve onun değerlerini esas alan, toplumu kucaklayıcı bir anayasa yapmak hepimizin sorumluluğudur." şeklinde konuştu.
"Sağlık gibi temel haklara erişimin engellenmesi en çok karşılaşılan ihlaller arasındadır"
Son günlerde sığınmacılara ve göçmenlere yönelik hak ihlalleri iddialarını dile getiren Demir, durumun endişe verici boyutlara ulaştığına vurgu yaptı.
Hak ihlallerinin bireysel olmaktan öte sistematik bir hal aldığını ifade eden Demir, "Geri gönderme merkezlerinde kötü muamele, gönüllü geri dönüş adı altında zorla sınır dışı edilme, yargı kararlarının uygulanmaması, savunma hakkının ihlali, eğitim ve sağlık gibi temel haklara erişimin engellenmesi en çok karşılaşılan ihlaller arasındadır." dedi.
Sığınmacı ve göçmenlere yönelik hak ihlallerinin keyfi idari uygulamalarla derinleştiğini belirten Demir, sorunların kaynağı olarak şu hususları işaret etti:
"Şeffaflıktan uzak göç yönetimi, sivil toplum ve uzmanlardan yoksun karar süreçleri ve İnsan haklarını gözetmeyen güvenlikçi bakış açısı yer almaktadır."
"Yetkili kurumları ve siyaseti sorumluluk almaya davet ediyoruz"
Çözüm önerilerini de sıralayan Demir, "Göç politikaları yeniden yapılandırılmalı, insan onurunu esas alan, hukuk devleti ilkesine dayalı ve sosyal bütünleşmeyi esas alan bir yaklaşım benimsenmelidir. HÜDA PAR olarak bu çağrımızı yineliyor, yetkili kurumları ve siyaseti sorumluluk almaya, kamuoyunu ise ayrımcılığa karşı dikkatli olmaya davet ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Gazze'deki soykırıma da dikkat çeken Demir, "siyonist terör rejimi, açlığı bir silah olarak kullanmakta, her gün onlarca insan sadece bir çuval un almaya çalışırken katledilmektedir. Uluslararası toplum, bu vahşeti iki yıldır adeta canlı yayında izlemekte, sessizliğiyle suça ortak olmaktadır." dedi.
"İnsanlık, bu tarihî utancı unutmayacak, unutturmayacaktır"
"İslam dünyasının bu zulme karşı hâlâ fiili tepki göstermemesi kabul edilemez." diyen Demir, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Terör rejiminin Gazze sınırlarını da aşan bu zorbalığına rağmen, hamisi ABD ile birlikte yeni ülkelerin İbrahim Anlaşmalarına katılacaklarını açıklamaları utanç vericidir. Bu hem tarihsel bir ihanet hem de insanlık vicdanı açısından kara bir lekedir. İnsanlık, bu tarihî utancı unutmayacak, unutturmayacaktır."
"Filistin halkının müdafaası fiili olarak üstlenilmelidir"
Bölgede terör estiren işgalci rejim ve Batılı işbirlikçilerine karşı birlikte hareket edilmesi gerektiğini belirten Demir, "Bu zorbaların güç kullanılarak durdurulması sağlanmalıdır. siyonist terör rejimi, her alanda tecrit edilmeli ve Filistin halkının müdafaası fiili olarak üstlenilmelidir. Batı, yarısı çocuk 60 bin insanı vahşice katleden bir soykırımcının arkasında ip gibi dizilirken İslam dünyasının, kanı akıtılan, açlığa mahkûm edilen çocuklarının yanında olmamasının izahı yoktur." şeklinde konuştu. (İLKHA)
