14164,11%-0,02
42,83% 0,04
50,62% 0,52
6125,18% 0,26
9975,22% 2,31
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) kendilerini dünyaya demokrasinin bir örneği olarak sunmasına rağmen, faaliyetlerinde agresif bir tutum açıkça görülmektedir. Bunun birçok örneğini verebiliriz. ABD'nin kendisi tarafından kamuya açıklanan bilgilere dayanarak, Anglo-Amerikan Savaşı, Amerikan–Meksika Savaşı, Hindu Savaşları, İspanyol–Amerikan Savaşı ve Basra Körfezi Savaşı gibi savaşlara öncülük etti. Bunlar dışında, birçok savaşa doğrudan katılan ABD, doğrudan saldırgan bir ülke olarak hareket etmektedir. ABD'nin saldırgan dış politikasının en çarpıcı tezahürlerinden biri Irak'taki savaştır. Amerika Birleşik Devletleri'nin Mart 2003'te başlattığı savaş resmi olarak 8 yıl sürdü. ABD ve müttefiklerinin amacı Saddam Hüseyin'in Irak'taki rejimini devirmekti.
ABD, ülkede nükleer silah bulunmadığı ve uluslararası terörizmin resmi hükümet çevreleri tarafından desteklendiği iddiasıyla Irak'a askeri bir saldırı başlattı. Bu bahaneyle işte ABD ve destekçileri Hava Kuvvetlerini Irak'a gönderiyorlar. Asıl amaç, Irak petrolünü ele geçirmek ve resmi Washington'un taleplerini görmezden gelen Saddam Hüseyin'in hükümetini devirmekti. 8 yıl sonra ABD, Irak'tan istediklerini alsa da, hedeflerine ulaşmak için gayri meşru yöntemler kullandığını da gösterdi.
Bütün bu ve benzeri eylemler, ABD'nin uluslararası hukuku yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını da göstermektedir. Modern gerçeklerde, uluslararası hukukun devletlerarası ilişkiler sisteminde neredeyse hiç ciddi bir önemi yoktur. Bunun nedeni, eğer bu şekilde ifade edilebilirse, ABD'nin bu yönde yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesidir. Diğer ülkelerin de ABD'nin “uzmanlığını” kullandığı gerçeği, bugün uluslararası hukuk normlarını sanki sadece kağıt üzerindeymiş gibi uygulama imkanı yaratıyor. Amerika'nın örneğini takip eden ülkeler artık uluslararası hukuk normlarını görmezden geliyorlar. Bu aynı zamanda ABD'nin mevcut küresel kriz sürecinden sorumlu olduğunu da göstermektedir.
Irak'taki Amerikan operasyonunda olduğu gibi, saldırganın tüm eylemlerinin kurgusal referans kaynakları da vardır. ABD'nin 2003 yılında Irak'a yönelik silahlı saldırısı, Washington tarafından yasal olarak tanımlanan uluslararası yasal anlamda doğru bir şekilde planlanmış bir kurgudur. Fiili olarak bu, gerçeklerin hukuki cümlelerle profesyonelce karıştırılmasının, mitolojiler şeklinde bir araya getirilmesinin ve askeri kampanyanın gerekçelendirilmesi için geçerli olan politik ve yasal mekanizmadan uluslararası hukuk normlarıyla oynanmasının sonucudur. Örneğin, ABD'nin Irak'ta atom bombasının varlığına dair iddiaları henüz doğrulayamamıştır. Ancak buna rağmen, uluslararası hukuk çerçevesinde Irak'a askeri müdahalede meşru bir kabuk giymeyi şu ve ya başka bir şekilde başardı.
Ancak ABD, Irak'a askeri müdahale yaparak bir sıra uluslararası hukuk hükümlerini kabaca ihlal etti.
1 - Amerika Birleşik Devletleri'nin BM Tüzüğünün 51. maddesinde öngörülen öz savunma haklarının ihlali; 2 - BM Güvenlik Konseyi'nin kararları, Irak'a Amerikan askeri müdahalesine özellikle izin vermeyen uzlaşmacı hükümler içermektedir.
3 - Iraklı yetkililerin insan haklarını ihlal eden ve destek veren teröristler olarak sunulması. Şöyle ki, ABD'nin Irak'ı "mevcut rejimi demokratik bir hükümetle değiştirmek" amacıyla işgal etmesi, BM Tüzüğünün 7. maddesinin 2. paragrafına uymuyor. Söz konusu madde, "herhangi bir devletin iç yetkisine tabi olan davalara" müdahalenin zorunlu olarak yasaklanmasını öngörüyor. BM Tüzüğüne göre iktidar rejiminin seçilmesi egemen bir devletin iç meselesidir.
4 - Bunların hepsi ABD'nin saldırgan dış politikasını maskelemek için ihlal edilmiş haklardır. Son olarak, bu yılın Nisan ayında Irak'ta ankete katılanların yüzde 60'ı ABD'nin askeri müdahalesinden sonra durumun kötüleştiğini söyledi. Bu gerçek tek başına ABD'nin dünyaya demokrasiyi ihraç etmediği gerçeğinin açık bir örneğidir.
Cavidan Mehrali