Her ne kadar bu tür çağrılar devlet başkanları arasında büyük ya da küçük fark etmeksizin yaygın ve rutin temaslar olsa da, bu dönemde dışişleri bakanının kendi inisiyatifiyle Azerbaycan liderini araması tesadüfi ve sıradan bir eylem değildir.

Blinken'in bunu yapmasının nedenleri var.

Gerçek şu ki, Anthony Blinken seleflerinin aksine Güney Kafkasya'daki askeri ve siyasi durumla yakından ilgileniyor ve bazen daha da ileri giderek sanki Ermenistan'ı görevlendirmiş gibi davranıyor. Hatırlarsanız geçen yıl absürt bir iddiada bulunmuş, Azerbaycan'ın Ermenistan topraklarına saldırmayı planladığı, ABD'nin bu saldırganlığa tahammül etmeyeceği yönünde asılsız ve yersiz bir açıklama yapmış, bir gün sonra söylediklerini geri çekmeye çalışmıştı. iki.

Son çağrısında, Cumhurbaşkanı Aliyev ile Ermenistan hakkında konuştu ve 5 Nisan'da düzenlenecek olan ABD, Avrupa Birliği ve Ermenistan arasındaki üçlü toplantının Azerbaycan tarafında endişe yarattığını ve haberi aldığını söyledi. bu konuyu Azerbaycan lideriyle konuşup konuyu netleştirmek niyetinde olduğunu söyledi. 

Aslında Blinken'in verdiği bilgiler doğru, 5 Nisan'da yapılacak toplantı Azerbaycan nezdinde meşru kaygılara neden oldu ve bu da sebepsiz değil. Çünkü Ermenistan, büyük güçlerle bu tür toplantı ve temaslara her zaman suya atılan bir balyoz gözüyle bakıyor ve avantaj sağlamak için ona tutunmaya, ayakta kalmaya çalışıyor.

Bu devlet, bir dönem Rusya'nın sağladığı askeri-siyasi, maddi, diplomatik, manevi, psikolojik, kısacası her türlü yardımdan yararlanarak Azerbaycan üzerinde haksız bir avantaj elde etmiş ve Azerbaycan topraklarının yüzde 20'sini işgal etmeyi başarmıştı. Ülkemiz.

Rusya gibi büyük hamisi ile ilişkilerini bozan Ermenistan'ın, ABD ve Fransa şeklinde yeni hami ve destekçiler aradığı, bu durumun Azerbaycan tarafını endişelendirdiği artık kimse için bir sır değil. Barış ve anlaşma bu kadar yakınken, Güney Kafkasya'da yeni bir çatışmanın alevlenmesi elbette endişe kaynağı olmalıdır.

Ancak ABD Dışişleri Bakanı, Azerbaycan Cumhurbaşkanı'na, söz konusu toplantının esasının Ermenistan'ın ekonomik kalkınması olacağını ifade etti. 

Eğer öyleyse harika. Ancak "zayıflığından dolayı yavaşlayan bir öküz" gibi, saldırgan bir devletin fakir olduğu zamandaki davranışı ile zengin ve güçlü olduğu zamandaki davranışı aynı değildir. 1991-2005'te Rusya daha barışçıl ve dişsizdi, petrol milyarları federasyona aktıktan sonra Kremlin'dekilerin söylemleri değişti, "iki dünyadan biri" olduğu "şanlı tarihi" yeniden canlandırmaya karar verdiler. hegemonlar".

Artık ekonomik olarak güçlenen ve buna paralel olarak askeri gücünü de artırma olanağına sahip olan Ermenistan, pençelerine güvenerek bölgeyi istikrarsızlaştırabilir.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ABD Dışişleri Bakanı ile telefonda yaptığı görüşmede, edindiği bilgilere göre üçlü toplantıya hazırlık sürecinde, Ermenistan'a askeri destek ve ortak askeri tatbikatlar yapılması gerektiğini kaydetti. Azerbaycan ile sınır bölgelerindeki altyapı, Avrupa Birliği'nin Avrupa barış mekanizması doğrultusunda Ermenistan'ın ABD bütçesi pahasına silahlandırılması gibi konular da görüşüldü.

Elbette bunlar göz ardı edilecek konular değil. Azerbaycan devletinin güvenliğinden bahsediyoruz ve dünyada kalıcı barışın tesisi konusunda çok konuşan ABD gibi hegemonik bir devletin eylemleri başka bir devletin benzer eylemleriyle karşılaştırılamaz.

Anthony Blinken, 5 Nisan'daki toplantının Azerbaycan'ın aleyhine olmadığını vurguladı. Görüşmede Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki barış görüşmelerinin de ele alınması sevindirici bir haber. 

Şu anda Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkilerin çok gergin olduğu da açık ve Blinken, isim vermese de, Ermenistan'ın güçlendirilmesinin Rusya tarafından ezilmemesini sağlamak için olduğunu ima etti.

ABD tarafının iddiaları geçerli olabilir ama mesele şu ki, Ermenistan'a güven yok.

Devletimizin başkanı ayrıca Batı'da Azerbaycan'ın Ermenistan'a saldırı niyetine ilişkin suçlamaların tamamen asılsız olduğunu vurguladı. Bu, Azerbaycan devletinin liderlerinin bu tür açıklamalarda bulunması ilk kez değil. Ancak bazı nedenlerden dolayı Avrupalı ​​politikacılar, tıpkı "amansız" Macarlar gibi, söylediklerini söylemekte ısrar ediyorlar.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2 Nisan'da Fransa dışişleri bakanının Blinke'nin hemen yanında yattığını söyledi. Azerbaycan'ı Ermenistan'ın toprak bütünlüğünü tanımamakla ve Ermenistan için tehlike kaynağı olmakla suçlayan bakanın benzer görüşleri sıklıkla tekrarlanıyor ve bu durum Azerbaycan'da tiksinti yaratıyor. Çünkü son 36 yılda Azerbaycan, Ermenistan'ın tek bir yerleşim yerini bile işgal etmedi ama aynı şeyi Ermenistan için söylemek mümkün değil. 

Kısacası, her halükarda ABD Dışişleri Bakanı'nın Azerbaycan Cumhurbaşkanı'nı araması, bir takım karışık meselelerin çözümünü kolaylaştırıyor ve aralarındaki gerilimi azaltıyor. Ancak bu çağrı hiçbir şekilde "başın altına konulan yastık" niteliğinde olmamalıdır. Azerbaycan devletini yönetenler, beklenen tehlikeleri zamanında önlemek için tetikte ve tetikte olmaya mahkumdur.