BİZE Mİ SORDUNUZ!
Atatürk, bir resepsiyona davet edilir. İçerisinde girer gitmeme bir gözün ona dik dik baktığını farkeder. Resepsiyonda insanlarla konuşurken de aynı gözün başlangıçtaki gibi dik dik kendine kilitlenmeye devam ettiğini farkedince, yaverini yanına çağırıp 'Şu adama git bir sor benle derdi neymiş dik dik bana bakıp duruyor' deyip adamın yanına göndermiş. Yaver, adamla konuşup döndükten sonra: 'Efendim, Çanakkale Savaşı'nda siz onun babasını öldürmüşsünüz' diyerek utana sıkıla konuşmalarının özetini dillendirir, Atatürk, kaşlarını çatar dik dik bakan karşı tarafa daha delici bakışlar göndererek: 'Sor ona, babasının Çannakkale'de, savaşta ne işi varmış'
Gazi, bu konuda çok haklı!
Türk askerini kurşun sıkmaya gelirken,Türk toprağını, babanın malıymış gibi işgal etmeye gelirken Gazi'ye mi sormuş!
O, askerimizin kafasına kafasına mermi atarken bizimkiler gül mü atacaktı!
Bela arıyormuş muş bulmuş işte belasını!
Sadece Çanakkkale'de mi?
Yüzlerce yıllık Türk Tarihi'ne baktığımızda, masa başında viski yudumlaya yudumlaya, koca koca puroları içe içe, emperyalistlerin oyunlarıyla bizden alınan kocaman kocaman topraklar; o ayrılan topraklarla beraber ayrılan yürekler, salakça çizilen sınırlarla ayrılan; vatanlarına hasret, birbirine hasret yaşayıp ölen insanlarımız.
Peki bunlar yapılırken bize mi soruldu!
Bir ülke düşünün yarısından fazla Türk, ama; elinde makamları, silahları barındıran ülkenin yarısı bile olmayan bir milet tarafından yönetiliyor.
Size bir soru:
Dünya'da nüfusu kırk milyon olan kaç tane ülke var?
Üç-beş emperyalist devlet bir araya gelmiş, adı lazım olmayan bilmem ne anlaşmasıyla Araz'tan ayırıvermişler koskoca bir milleti.
Düşünün; Azerbaycan'ın nüfusu on milyon, Aras Nehri'nden ayırdıkları İran'da yaşayan Azerbaycan Türk'ünün nüfusu ise kırk milyon.
O ismi lazım olmayan anlaşmalarla bizi ayırmak için imza koyan ismi lazım olmayan emperyalist devletlere biz yapsak, bunu kabul ederler miydi?
Etmezlerdi ve şu anda da etmezler!
Biz niye kabul edelim ve niye kabul etmeye devam edelim!
Artık; okulu olmayan, Türkçe'nin yasak olduğu, uydu yayınlarının, Türk kanalarının, sosyal medyanın yasak olduğu bir devletin boyunduruğunda yaşamak istemiyoruz.
Peki bunu yapan emperyalistlere bu yapılmış olsalardı, emperyalistler bunu kabul eder miydi?
Biliyorum, güçlünün, güçlülerin siyasetinin egemen olduğu Dünya siyaetinde bu sorunun bir anlamı olmasa da, genede;
insani, ve tarihi mantıkla bunu sormadan edemiyor.
Devir, güç devriyse güçlü olmak, birlik olmak gerekiyor. Bunu yapamadınız mı ne kadar bağırsanız boş, sizi kimse duymaz.
Bizi, başörtüsü zorakiyeti, yasalardaki yumuşamalar, bakanın hatta baştaki liderin değişip döğüşleri biz ilgilendirmiyor.
Bizi ilgilendiren Azerbaycan'ın Güneyi'nin, Bütöv Azerbaycan'a katılması; açıkça söylemek gerekirse Azerbaycan'a katılmasıdır.
Yani;
Gücün bizde olduğunun bilincinde olarak,
yanlış siyaset, kendi menfaatlerini düsünen emperyalist yönlendirmeleri ve Fars algı ve karalamaları, bize sunulacak bir parmak bala kanmadan;
Birlik içinde, tek yumruk olarak, Azerbaycan'ın Güneyi'nin Türk toprağı olması gerektiğine dayanan, Türk, milli odaklı siyasetler üretmeliyiz ki;
Onlar, ' Bize mi sordunuz demeden'; ' Biz onlara bize mi sordunuz' diyebilelim!
Sağlık, saygı, huzurla kalın